Üstü başı dağılmış, yorgun halde stüdyodan çıktığında saat gece yarısına geliyordu. Bu gece fazla geçe kalmış değildi ama yinede binada neredeyse kimse kalmamış sayılırdı. Yorgundu ama merdivenleri indi, binanın o stajyerken bile çalışanı olan güvenlik görevlisiyle kısa bir sohbet etti. Işıl ışıl binadan çıkıp arka sokağa doğru yürümeye başladı. Markete girdi, marketin önündeki masa takımına oturup satın aldığı dondurmayı yedi. Bacaklarına dolanan ilgi arsızı kediyi kucakladı, o sıkılıp kollarından ayrılana dek tüylerini okşadı. Sonra mecburen yerinden kalktı. Evin yoluna düştü adımları ama içinde kabaran duygular gitmesine engel oluyordu. Eve varmamak için attığı binbir taklanın sonunda kapının önündeydi. Uyumamış olsalar bile herkesin yattığını bildiğinden ceketinin cebinden çıkarttığı anahtarla içeri girdi. Sessizlik içinde hareket etti, evin kapısının önünü ele geçiren ayakkabı yığınına onaylamaz bakışlar atarak kendisi için daima bir boşluk bıraktığı dolaba ayakkabılarını yerleştirdi.
İçeri girmek için başını kaldırdı. Kaldırır kaldırmaz soluğu boğazında kaldı. Gözleri pür dikkat karşısındaki pijamalı oğlandayken soluklanmıyordu bile. Gün boyu düşüncelerinde kaçtığı, görüp de yine yakasını zor kurtardığı hislerin içine düşmemek için evden kaçtığı oğlan tam karşısındaydı. Bir şey diyemedi. Sanki diyecek olsa, ağzını aralasa ağlayarak itiraf edecekti her şeyi. Öyle derin hissediyordu. Öyle yoğun ve göğüs kafesine dolup taşan hisler... sanki onu delirtecekti. Belki de çoktan delirmişti. Bu hissettiği duygu yanlıştı. Bir zırvaydı. Deli saçmasıydı. Tamam, insan kimi seveceğini seçemez. Bu doğru. Ama insan her gün yüz yüze gelmek zorunda olduğu grup arkadaşına da aşık olmazdı. Olmamalıydı. Hem de bu evrende.
"Stüdyoda mıydın?" dedi sarışın olan duvara yaslanmış bedenini hareket ettirip doğrulturken. Basitçe sormuyordu. Çatık kaşları ve diğer arkadaşlarına kullanmadığı kadar sert bir tavırla hesap soruyordu. Buna hakkı olduğunu düşündürecek kadar sınırsızdı ona karşı Christopher. Bu yüzden o an elinden gelen tek şey ayak uydurmak oldu.
"Stüdyodaydım."
Çatık kaşlarını serbest bırakan sarışın uzanıp çıkarttığı ceketi elinden alınca Chris iç çekti. Böyle ilgili davranmasa her şey daha iyi olacaktı. Vazgeçmesi daha kolay olacaktı. En azından o öyle sanıyordu.
"Aç mısın?"
Deri ceketi askıya astı. Ceketin cebinde unutulmuş telefonu izin istemeden elini cebe atarak aldı. Ona doğru uzattı. "Değilim." dedi Christopher yarım çalışan kafasına küfürler ederek telefonunu alırken.
"Ne yedin?"
Neden uzatıyordu? Ona neydi ki? Çocuk değildi Christopher. Bir kere sarışından daha büyüktü, kendine bakabilecek kadar olgundu.
"Neden hala uyumadın Felix?" Kaşları çatıldı. Grubun lideri konumunu kullanarak sert davranmak, sınır çizmek istedi. Tek sığınağı buydu.
"Uyku tutmadı." dedi Felix elini çekip mutfağa yürümeye başlamadan önce. Mutfağın ışığı açıldı. Chris kapının önünden geçip gidemedi. İçeri girdi, Felix masadaki iki saklama kabının ağzını açıyordu.
"Otur hadi." Peşinden geleceğine emin oluşu Christopher'ı delirtti. Aptal bir köpek gibi olmaktan hoşlanmıyordu. Ama yaptığı buydu işte. Ona sadık, uslu bir köpekti.
Masaya oturmadı. Bu gece çok düşünmüştü. Saatlerce müzik yapmak, kafasını dağıtmak zorunda kalmıştı ama sonunda uzak durmaya karar vermişti. Grubu etkilemeyecek şekilde mesafe koymak hepsi için en iyisi olacaktı. En çok da Felix için. "Aç değilim demiştim."
"Ben yaptım." dedi Felix. "Tadına bakmayacak mısın?"
Chris sinirlendi. Ona değil kendine, ona değil ona iki kelimesiyle yenilen kendine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kalbimden tenime, chanlix
FanfictionYasak bir aşk. Bu yolun sonu yok. Ama dönüş de yok. •idol kurgu. gerçek hayatla hiçbir bağlantısı yoktur, ilişkilendirmeyiniz.