Yorum yapmayı ve muhakkak oy vermeyi ihmal etmezseniz sevinirim, iyi okumalar.
Saat çoktan gece yarısını bulmuşken Christopher akşam yemeği için masaya ancak oturabildi. Herkes çoktan yerleşmişti. Mutfağın köşesine dizilmiş iki sandalyeden birini alarak boş bulduğu baş köşeye çekti. Minho o oturur oturmaz onun için ayrılmış tabağı doldurup önüne yerleştirdi. Seungmin masada yakınında kalan, Jisung'un saymaya üşenip fazla fazla çıkarttığı, çatal bıçaklardan bir çift alıp ona uzattı.
"Teşekkürler." diyerek aldı. Yüzüne yerleşen tebessüme engel olamayarak tabağını biraz daha kendine çekti.
"Hyung, etin tadı enfes." Jisung dolu ağzından lokmalarını saçmayı umursamayarak onu yemek yemeye teşvik etmeyi denedi.
"Buna eminim Jisung." Çatalıyla kavradığı bütün et parçasını bıçak yardımıyla küçük bir lokmaya ayırdı. Önce burnuna yaklaştırıp baharatlarının kokusunu aldığı eti ağzına götürdüğü sırada Jisung'a iğrenç olduğunu, ağzını kapatması gerektiğini söyleyen Hyunjin'in bağırışı masada yükseldi.
"Çok gürültülüsünüz." diye söylendi Seungmin. Çok az bir şey yemişti. Daha doğrusu çatalını bile boş yere kirletmiş sayılırdı. Kalkmak için ayaklanan oğlanı Minho sandalyesini geri itmesine izin vermeyerek engelledi. Bir elinde tuttuğu eti yemeye devam ederken "Otur." diye emretti Seungmin'e. Minho bunu oldukça kaba da yapsa aslında hepsine abilik yapan kişiydi. Kişilik olarak pek renkli sayılmasa bile o herkesin hayatında ihtiyaç duyduğu o adamdı işte, Chan bunun farkındaydı. En büyükleri olarak yapması gerekenlerin çoğunu üzerinden aldığı için ona minnettardı. Ve utanç da duyuyordu. Her şeye yetişemiyordu. Hem şirket hem sözleşmeler hem de grubun kendi hariç yedi üyesinin hepsine... mümkün değildi. Mümkün olmadığını bilse bile içten içe hepsine yetişemediği için suçluluk duyuyordu.
"İştahım yok."
"Biraz ye işte Min, hadi."
Hyunjin'in kibarlıkla araya girişi olmasa Minho onu zorla kolundan tutup geri oturtacaktı. Bunu biliyorlardı. Küçüklerinin hepsine çok özenliydi. Yemek yemek, kimin ne kadar yediğinin hesabını tutmak dışında bir gözüyle de Jeongin'in ona gösterdiği videoyu takip ediyordu. Masa tam anlamıyla kargaşaydı. Hep olduğu gibi. Ve Felix sessiz sessiz atıştırırken onları seyrediyordu. Changbin olsaydı onu konuştururdu ama yoktu. Chan ise bambaşka deryalardaydı. Bu sıralar keyifsizdi, görebiliyordu. Yalnız hissettiğini biliyordu.
"Yarın akşam sinemaya gidelim."
Fikir Jisung'dan geldi. "Akşam yürüyüşü ve sinema." Kendi aralarında kim gelir kim gelmez tartışmaya başladılar. Felix gözlerini Chan'in üzerine dikti. Ağzında gittikçe büyüyen lokmayla bakışların sahibine döndü Chan. Sarışın çok durgun gözüküyordu. Bir şeyi mi vardı? Bilmiyordu. Su doldurduğu bardağı dudakları arasına yaklaştırıp lokmasını yutmak için biraz yudumladı. Doğrusu pek aç değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kalbimden tenime, chanlix
FanfictionYasak bir aşk. Bu yolun sonu yok. Ama dönüş de yok. •idol kurgu. gerçek hayatla hiçbir bağlantısı yoktur, ilişkilendirmeyiniz.