Gökyüzüne baktım yağmur yağıyordu sisli karamsar bir hava vardı. Yüzüme düşen yağmur damlasını sildim ve şapkamı kafama geçirdim. Yol uzun gözüküyordu,sırtımdaki çantayı düzeltim ve yola devam ettim. Yürümeyi severdim genel olarak her yere yürüyerek giderdim. Şimdi ise hayatımın dönüm noktası denilen yere doğru gidiyorum...Onbir yaşındaki bir çocuk ne kadar masum olabilirdi ki...
Ben masumluğumu onbir yaşında yitirmiştim. Kimse gelip bana inanmadı ya da çıkıpta senin suçun yok demdi,annem,babam hatta en yakın arkdaşım dedğim insan bile bana inanmadı,hep beni suçladılar. O zaman anladım ki benim kimsem yok herkes yalandan ibaretmiş. Oysa ben daha taciz,tecavüz ne demek bile bilmiyordum. Bana attıkları iftira çok ağırdı,onbir yaşındaki küçük bir kız çocuğunu kandırmak kolay geldi tabi onlara.Ben geçmişi ne kadar unutmak
arkamda bırakmak istesem bir şekilde acılarıyla yaptıklarıyla beni buluyordu. Şimdi ise yine aynı şekilde acısıyla karşıma çıkmıştı...Hukuk Fakültesi yazan yere baktım ne acılarla kazanmıştım bu bölümü. İçeri ye doğru ilerledim
önce kendime bir kahve aldım etrafa baktım herkes kendi halinde takılıyordu,kimisi acılarıyla kimisi mutluluğuyla.Dersimin olduğu salona doğru ilerledim
dersin başlamasına daha vardı gidip biraz konulara göz gezdirebilirim.Birden bire yürürken önüme biri atladı şok içinde ona baktım,kahvem üstüne dökülmüştü. "Yandım" diye bir acı çığlık işitmiştim.
"önüne baksana körmüsün" diye bana bağırmaya başladı birden çocuk,onu ilk defa bu okulda görüyordum,sarı saçlı ,mavi gözlü uzun iri yarı bir şeydi,korkutucu bakışları vardı şuan onu bir şeye benzetsem bu kırmızı görmüş boğa olurdu.Onu fazla takmadan sakin bir ses ile "sence ben mi bakmıyordum önüme yok sa senmi bir düşün" deyip
parmak ucumda kalkıp kulağına doğru
"tabi düşünmek icin bir beynin varsa ukala şey " deyip
bizi izleyen insanları takmadan ders işlenecek salona doğru ilerledim. Kahvemden olmuştum pis ukala yüzünden. Nefret ederdim öyle insanlarda kendini beğenmiş ama asla bir bok olmayan varlıklar. Salona vardığımda arkalara doğru ilerleyip oturdum dersin başlamasına beş dakika kalmıştı.Konulara hızlıca göz gezdirdim,profesör gelince anlatıklarını not almaya başladım.Ders bitiminde notlarımı toplayıp salonun çıkıp eve doğru yürümeye başladım. Dışarıda şidetli bir şekilde yağmur yağıyordu,yağmur da yürümeyi sevdiğim için hiç sorun etmedim. Eve geldiğimde kapısı açıktı,korkmaya başladım çünkü ben evde tek yaşıyorum ailem den akrabalarımdan uzakta. Kapının yanında bulduğum odun gibi bir şeyi elime alarak yavaş ve sesizce içeri girdim. Salonda koltukta biri oturuyordu,simsiyah giyinmiş siyah saçlı,kaslı, uzun bir şeye benziyordu.Beni görmemişti"Kimsin sen" diye korkuya karışık sinirli sesimle sordum. Kafasını kaldırdığında şok olmuştum. Sabah üstüne kahve döktüğüm çocuğa çok benziyordu,şaşkınlık ile
"evimde ne işin var" diye sordum ama sadece bana
bakıyordu,konuşmuyordu."Dilinimi yutttun niye konuşmuyorsun, bir soru sordum" diye sinirle konuştum sonra hemen yine aynı sinirli sesim ile devam ettim "ve buraya niye geldin" adam koluktan kalkıp yavaş bir şekilde bana doğru gelmeye başladı
korku ile ona baktım gözlerimden yaşlar boşalmaya
başlamıştı bile "ağlama" diye sert korkunç bir ses kulağıma işitim.Elimdeki odun yere düşmüştü,
korkuyla ellerimi kaldırıp "gelme ne olursun üstüme
gelme"diye yalvarmaya başlamıştım yere çöktüm çünkü dizlerim artık beni taşımıyordu.Ellerimi başıma sardım ve eğildim "gelme git ne olursun gelme" bağırmaktan sesim kısılmıştı.Yine aynı şeyler olucak diye çok korkuyordum,sanki bundan zevk alıyormuş gibi dahada bana doğru gelmeye başladı,kolumdan tuğuğu gibi beni ayağa kaldırdı yüzüme eğilerek "kork bence çünkü kısa bir süre demek isterdim ama uzun bir süre misafirimsin küçük kız" korkunç sesi kulağımı
çınlatıyordu. Gözlerim kararmasıyla kendimi boşluğa bıraktım.Uyandığımda bir odada yatakta yatıyordum,hızla kalkıp üstümü düzelttim. Kapıya doğru koşup açmaya çalıştım ama açılmıyordu kapıya vurup "imdat, yardım edin imdat" diye avazım çıkana kadar bağırdım ama bir ses bile çıkmadı.Kapıya yaslanıp
yere çöküp ağlamaya başladım.Acı,yalan,korku ve en
önemlisi geçmiş asla peşimi bırakmıyordu.Ama bu sefer pes etmiycektim,hızla yerden kalkıp cama doğru
koştum,perdeyi kenara çekip dışarı baktım, şok olmuş
bir biçimde aşağıya baktım gördüklerim gerçekse eğer
hapishane gibi bir evdeydim ve o kadar fazla koruma
vardıki dışarda ürkmemek elde değildi ayrıca durduğum oda faza yüksekteydi burda atlasam bir
parçam bile bulunamazdı.Etrafi incelemeye başladım
bir kapı vardı,burası büyük bir ihtimal lavoboydu
koşup kapıyı açmaya çalıştım ama nafile kapı kitliydi
"Allah aşkına insan kaçırıyorsunuz bari doğru dürüst
kaçırın" diye hayıflanmaya başladım. "Bir dahakine
size sorarız küçük hanım ona göre kaçırırız" diye kalın
tok bir erkek sesi geldi, aniden geldiği içim yerimden
sıçradım hızla arkama döndüm. Bu beni kaçıran adamdı siyah saçları dümdüz arakaya doğru tarnmış
jilet gibi sihay bir takım elbise giyinmişti fazla iyi duruyordu.
"Beni yemen bittiyse düş önüme gidiyoruz" demişti.
"Ne münasebet " diye hızla karşı çıktım.Utanmıştım,
hızla sinirli bir şekilde konuşmaya başladım
"Kimsin beni niye kaçırdın ve ayrıca nereye gidiyoruz"
dedim. Bana öyle bir bakış atmıştiki heralde gözleriyle
beni öldürmeyi çalışıyordu, sınırlı bir ses ile konuşmaya devam etti "birincisi çok soru soruyorsun
sus, ikincisi ise gidince görürsün" deyip önüne dönüp
yürümeye başladı, hızla peşinden gitmeye başladım
karanlık bir koridordan geçiyorduk,sonunda bir odaya
girmiştik oda fazla beyaz ama bir o kadarda siyahtı.
Çalışma odasıydı burası duvarlara asılan raflar,
rafların üstünde kitaplar duruyordu,odaanın ortasında beyaz büyük bir masa vardı masayla aynı rente sandalye de vardı, duvarlarda beyaz dı ama rafların
arkasındaki duvar siyahtı. Masanın önünde büyük
ikitane deri beyaz koltuk vardı. Adam sandalyeye oturmuş bana başıyla masanın önünde ki koltuğa oturmam için işaret verdi,daha fazla ayakta durmamak için yavaş bir şekilde ilerleyip koltuğa oturdum.Adama dönüp"Evet burda bana ne olduğunu
anlatıcakmısın artık çünkü bu iş fazla saçma bir hale gidiyor gibime geliyor"dedim."Uzatmadan konuya giriyorum"dedi. "Senin baban benim hayatımdan
büyük iki şey aldı"hızla sözünü kestim markala "ne aldı"dedim ama keşke demez olsaydım. Kaşlarını
öyle bir çattıkı "bu seni ilgilendirmez" diye öyle bir bağırdıki, korkuyla yerime sindim, sinirli sesi ile
konuşmaya devam etti. "Bana yardım ediceksin sana
zarar vermemi istemiyorsan." Titreyen sesim ile
konuşmaya başladım "Tamam ama sana nasıl bir yardımım dokunabilir sana" hemen sonra yine bir
soru daha sordum "sana nasıl hitap etmeliyim yani
adın ne" dedim. "Öncelikle adım eren bunu bilmen
yeterli,babanı sevmediğini hatta ailenden uzak yaşadığını biliyorum bu yüzden bu konuda bana sorun
çıkarmayacağını umuyorum"dedi. Haklıydı babamı
sevmezdim ölesiye nefret ederdim. Kafamı evet anlamında salladım"sana yardım edicem çünkü babam pisliğin önde gideni " birden kapı sert bir şekilde açıldı,kafamı reflesk olarak kapıya çevirdim
gördüğüm kişi ile şok içinde kast katı kesilmiştim.
