"Biliyor musun, bir kitap da okumuştum. Mor rengini seven her insan bir gün intihar etmeyi düşünürmüş. Bu yüzden sen sevme, olur mu?"
Son cümlemi başımı ona çevirerek kurmuştum. Rivayetlerin önünü arkasını alamazdınız ama önüme çıkan her kötü rivay...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Keyifli Okumalar!
...
Annemin ben doğduğumdan beri benimle arasına neden böylesine yüksek duvarları diktiğini hep merak etmiştim. En başta, yani henüz bir çocukken, duvarları görmezden gelerek ona yaklaşmıştım fakat hep o duvarlara çarparak bir yerimi incitmiştim. O zamanlar bunun farkında olmasam da zaman geçtikçe yok saymayı bırakmış, nasıl yıkarım, diye düşünmeye başlamıştım. Sizinle aranıza böylesine yüksek duvarlar ören ve yetmezmiş gibi duvarların önüne de derin çukurlar açan birinin; o diktiği duvarları, açtığı çukurları yıkmanız neredeyse imkansıza yakındır.
Eğer karşınızdaki kişi anneniz ise bu imkansızdır.
Benim sol tarafımda atan kalbin içindeki anne sevgisinin azalması o duvarları nasıl yıkarım sorusundan, duvarlara nasıl yaklaşırım sorusuna döndüğünde olmuştu. Anneme küçükken beni seviyor musun diye sorduğum zaman bana evet dememişti. Bunu çoğu kez sormuş ama hiçbirinde istediğim cevabı alamamıştım. Sevgi söylemekten çok hissettirmeye dayanan bir duyguydu fakat ben hissetmemiştim. Annem bana bunu hissettirmeyi bırak tam tersini hissettirmişti.
Annem beni sevmemişti.
Bunu anladığımda on yedi yaşındaydım.
On yedi yaşımdan sonrası benim için soluk boşluğumun orda bir yumru olarak kalmıştı.
Bu düşünceler aklıma iliştiğinde karşımda Elvi vardı ve yanaklarından dökülen yaşlarla odasındaki geniş koltukta oturuyordu. Ben de yanındaydım. Az önce aldığı haber canını yakmıştı ve sakinleştirmem çok uzun sürmüştü. Ağlaması çok şiddetliydi ve onu teselli edecek cümleler bulamadığımdan sadece ağlamasını dinlemiş, akabinde ona sarılarak yanında olduğumu hissettirmiştim. Şimdi ise sakinleşmişti fakat hem göz yaşları hem de iç çekmeleri bitmemişti.
Onu teselli ederken harika bir anne olacağını düşünmüş, benim aklımdaki anne figürüyle kendi hayatımı da düşünmeme sebep olmuştu. Hemen yanımda ağlayan bu kadın, çocuğu olamayacağı için ağlıyordu. Anne olmayı çok istiyordu ve o sevgiyi hak eden bir çocuğa sahip olamayacağı için belki de canından can gidiyordu.
"İyisin değil mi güzelim?" diye sordum en sonunda. Islak mavi gözlerini gözlerime çevirdi ve elindeki mendille gözlerinin altını silerek başını sağ sola salladı. Derin bir nefes verdim. İyi olmadığını biliyordum, neden sormuştum ki?