[BÖLÜM 2 ]
•••
|Patrick Dolye - Who Is She|
•••
O an gerildiğimi hissettim ve içimde büyüyen o müthiş duygu bir balon gibi hızla sönerek kayboldu. Tedirginlikle bakışlarımı etrafta gezdirirken müziğin sustuğunu yeni fark etmiştim. Birinin beni görmüş olma ihtimali kafamda dönüp dururken aynı zamanda buna ihtimal de vermiyordum çünkü buraya geldiğimi gören gardiyanların oluşturduğu güvenlik çemberinin ortasında sayılırdım. Üstelik saraya bu kadar yaklaşabilecek bir yabancı da olamazdı. Yanlış da duymuş olabilirdim çünkü müzik sesinin arasında bir an duyduğum sesin gerçek olup olmadığını da ayırt edemiyordum.
Tenim soğuk havayı tehdit olarak algılamaya başlayınca hareketlendim ve pikabın çubuğunu plaktan çekerek geldiğim yola doğru ilerlemeye başladım. Sanırım bu kadarı yeterdi.
Saraya yeniden girmiş ve büyük merdivenleri çıkarak odama geçmiştim. Üzerimdeki koyu yeşil elbiseyi bir çırpıda çıkarıp geceliklerimi giydikten sonra beklemeden yatağın içine girmiş ve bakışlarımı cibinliğin çevrelediği yüksek tavana çevirmiştim. Saat epey geç olmuştu ama yatağa girene kadar uykum olduğunu fark edemediğimden şimdi bastıran bu uykunun kurbanı olmam ise çok sürmemişti.
• • •
Devasa bir sarayda ne kadar kalırsanız her noktasını görür müydünüz emin değildim. Burada daha ne kadar kalacağım da belli değildi fakat uzun süre kalsam da her yeri göremeyecek olduğuma emindim çünkü gerçekten devasa bir yapıydı ve sadece binası değil etrafındaki bahçeler, bahçelerin içerisindeki kış bahçeleri, ormanlar ve ormanın içerisindeki yapılar da derken bu sürede görmem imkansızdı. Garip bir merak duygusu sarmıştı içime ve bu normalde pek olmayan bir histi. Merak etmezdim bir şeyleri çünkü edersem sorgular ve sorgularsam da kabul etmem zor olurdu. Kendimi yormamayı öğrenmiştim bir süre sonra ve bu da merak duygusunu kesmişti içimde. Fakat buraya geldiğimden beri o durdurduğum duygu hafifçe içimde yükseliyordu sanki. Bu ülkeyi merak ediyordum. Rowan, sanki sırlarla gizli bir hazineyi andırıyordu bana ve ben o sırları görerek çözmekten çok sırları öğrenip sırdaş olarak kalmak istiyordum.
Sarayın ön bahçesi genel olarak resmi işler için kullanıldığında arka cephede daha çok saray halkı için yapılan bahçede oturup etrafı geziyorduk. Şimdi de oradaydım ve kollarımın arasındaki Maren ile çiçeklerle süslenmiş bahçenin düz yolunda ilerliyordum. Kucağımdaki beyaz tüylü minik beden hala buraya tam olarak alışamadığı için kucağımdan inme taraftarı değildi ama odada sıkıldığını da görebildiğimden çıkarmıştım dışarıya. Hava bu gün kasım ayına rağmen çok soğuk değildi bu yüzdendir ki daha uzun bir süre geçirmiştim bahçede.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KRALİYET VALS'İ
Romance"Biliyor musun, bir kitap da okumuştum. Mor rengini seven her insan bir gün intihar etmeyi düşünürmüş. Bu yüzden sen sevme, olur mu?" Son cümlemi başımı ona çevirerek kurmuştum. Rivayetlerin önünü arkasını alamazdınız ama önüme çıkan her kötü rivay...