Kral Seokjin'den...
Namjoon ile olan konuşmamın üzerinden, iki saat geçmiş olmasına rağmen, hâlâ daha heyecanlanmaya devam ediyordum. Odamın içinde, ona olan hislerimi söylemeye başladığım zaman kalp krizi geçirecek gibi olmuştum. Ama güzel gülümsemesini benden asla gizlemeden kendi hislerini de bana söylediği için, kendimi tamamen ona bırakmıştım.
Her zaman öpmek istediğim güzel dudaklarını öperken mest olmuş, adeta kendimden geçmiştim.
Ama onun bana söyledikleri ise sadece üzülmeme yol açmıştı. Sarf ettiği sözler asla kalbimi kırmamıştı fakat, bir kadın ile evlenip soyumu devam ettirmem gerektiğini düşündüğü için çok üzülmüştüm. Bunlara rağmen beni ne kadar iterse itsin, beni kendinden ne kadar uzak tutmaya çalışırsa çalışsın, ondan asla vazgeçmek gibi bir niyetim yoktu. Olmayacaktı da...
'Senden asla vazgeçmeyeceğim Tek Krallığım.'
"Kralım!"
Kendi kendime vermiş olduğum sözü söylerken, sağ kolum çalışma odamın kapısını çalmadan hızla açmış ve yüzüme endişeyle bakarak konuşmaya başladığı için, ilgiyle onu dinlemeye başlamıştım.
"Dinliyorum."
"Kuzey Kore'nin eski kralı hapishanede sorun çıkartıyormuş efendim."
"Ne!?"
"Bay Kim'i görmek istediğini söyleyip duruyormuş. 'Onu bana getirmezseniz eğer burayı başınıza yıkarım.' diyerek, herkesi tehdit ediyormuş."
Duyduklarımla beraber, birkaç saniye kendimle baş başa kalmak zorunda kalmıştım. Bu kısa süre içerisinde aklıma gelen fikirle birlikte, sağ koluma bakarak kararlı bir tavırla konuşmaya başlamıştım.
"Namjoon'da dahil, hiç kimseye haber verilmeyecek tamam mı? O itle kendim görüşeceğim."
"Ama efendim-"
"NE DİYORSAM O! ANLAŞILDI MI?..."
Sağ kolum sinirli hâlimi gördüğü için daha fazla uzatmamış ve yavaşça başını sallamıştı.
"Lütfen hemen garajdaki arabamı hazırlayın. Üzerimi değişip geleceğim."
Kararlı tavrımdan ödün vermeden rahat koltuğumdan kalkarken, sağ kolum bana endişeyle bakmaya devam ediyordu. Fakat onu umursamadan yanından geçerek odama gitmeye devam etmiştim.
Kimseye görünmeden gitmem gerektiği için, büyük kıyafet dolabını açar açmaz aklımda olan kombini giyinmeye başlamıştım. Bütün kıyafetlerim siyah renk olacak şekilde dar bir kot pantolon, dar bir boğazlı kazak, deri bir ceket ve siyah renk botlarımı giydikten sonra, çekmecede bulduğum siyah şapkayı da başıma geçirdiğim zaman, boy aynasının karşısına geçerek kendime bakmaya başlamıştım.
Giyinmeden önce yatağın üzerine fırlattığım telefonumu elime alıp cebime koyduktan sonra, kimseye görünmeden asansöre binmiştim.
Zemin katın altında olan garaja geldiğim zaman, çok da uzakta olmayan siyah arabama binmiş ve kapıdaki güvenlik görevlilerini arayarak, konuşmalarına fırsat vermeden konuşmaya başlamıştım.
"Demir kapıları sonuna kadar açın ve sarayın önünde bekleyen haber ekiplerini arabamdan uzak tutun. Acil bir işim var ve gideceğim yere tek başıma gideceğim. Sakın güvenlik görevlilerini peşime takmayın ve sarayda olmadığımı bir kişiye dahi haber verirseniz eğer, hepinizi kovarım!"
Tek taraflı konuşmam biter bitmez telefonu tekrar cebime koymuş ve içerisinde bulunan suçlular sebebiyle, en çok güvenlik önleminin alındığı hapishaneye gitmek üzere yola koyulmuştum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİMPLE
RomansaAilemden sonra, benim için ölmeyi bile göze alan tek krallığımı, ne olursa olsun bulacağım!... ... Ama şu an bulunduğum durumda bile, kendisine değer vereceğimi söylediğim tek insanın, bütün Güney Kore'ye ve oradan da bütün dünyaya yayılan bu canlı...