2

4.2K 96 3
                                    

Haftasonu eve yerleştikten sonra nihayet haftabaşı gelmiş ve işime başlamıştım. İlk etapta acil servise verseler de ilerleyen zamanlarda yerim değişecekti.

İlk günden nöbete kalıyor olmak her ne kadar moralimi bozan bir durummuş gibi görünse de benim için büyük bir avantajdı.

Gündüz hastanedekilerle tanışmış ve çalışma arkadaşlarımdan servisi öğrenmeye başlamıştım. Görsel hafızam iyi olduğundan hangi malzemenin nerede olduğunu öğrenmek için bir kere görmem yeterliydi.

Çalışma arkadaşlarım her ne kadar haftabaşı olduğu için yoğunluk olduğunu söylese de senelerce büyükşehir hastanelerinde staj görmüş ve öğrenimini tamamlamış biri olan benim için bu bahsedilen şey yoğunluk değil, acil servisin tenha haliydi.

Gece 10'a kadar tüm hastaların işlerini hallettikten sonra bunca sene sonra ilk defa acil servisi boş görmenin şaşkınlığını yaşıyordum. 

Ortak hemşire odasına geçtiğimde bir nevi yol gösterici olarak yanıma yazdıkları diğer hemşir (normalde hemşir diye bir şey yok siz erkek olduğunu anlayın diye böyle yazdım.) televizyon seyrediyordu. Kendisi ortalama 45'i geçik yaşta, her servisin eli kolu, işin ehli biriydi. Beni görünce televizyonun sesini kısıp kumandayı masaya koydu.

"Gel bakam Leyla. Nettin?"

"Valla çok şaşkınım abi. İlk defa bir acili boş görüyorum."

"Yok yahu içeride yatan hastamız var ya 2 tane, biri oksijende biri serumda."

"Zaten onlar da olmasa şoka uğrayacağım."

"Öbür günler onlar da olmaz merak etme.
...
Ama anladım ben seni. Ben de 12 sene dışarılardaydım. Burası oralar gibi olmaz. Zaten nüfus burda toplam 30bin. Şehirlerde bu ilçenin tamamına 1 nöbette bakıyon nerdeyse."

"Öyle tabi abi... Oralar kalabalık."

"12 sene önce biz buraya taşındık Leyla, hiç unutmam... O zaman tabi bu hastane 2 göz oda sağlık ocağı. Ertesi gün çıktım markete kahvaltılık alıcaz çocuklar yanımda... Günlerden de pazar... Dışarıda in cin top oynuyor. Çıt yok. Yav dedik bu millet nerde! Tabi bu dediğim taa 12 sene evvel. Şimdi büyükşehirler çok daha kalabalık çok daha gürültülü. Sen aradaki farkı bariz hissetmişsindir geldiğin gün."

"Evet abi öyle oldu valla açıkçası korktum da biraz. Hani zaten farklı bir ev tek başına... Bir de böylesine bir sessizlik sakinlik... İnsanı ürpertiyor."

"Merak etme sakinliğe çabuk alışırsın da sonra oralara gitti mi başın ağrır. Hakket sen niye büyükşehirlerde yeni açılan hastaneleri tercih etmedin?"

"Şey aslında..."

"Puanın mı yetmedi yoksa?"

"Aynen! Puan sıkıntı tabi abi sen de biliyorsun. İlçeler de çok tercih edilmiyor. Açıkta kalmak istemedim."

"En iyisini yaptın. Ben bir çay alayım kendime, sen de ister misin?"

"Yok abi ben alırım sağol. Ben de bir hastalara bakayım."

Oksijendeki hastayı çıkarıp çıkışını yapmıştım. Bu sırada diğer hastanın da serumu bitmek üzereydi. Nescafe yapmak için hemşire odasına yeniden girdim. Hemşir abi haberlere pür dikkat dalmıştı. Beni görmediğini sanmıştım ama sesiyle irkildim.

"Leyla istersen hiç kahve falan yapma geç uyu sen. Bir kaza bela olmadıkça en geç 12 bilemedin 1'e kadar gelen olur sonra arkası kesilir zaten. 3 buçuk gibi devir teslim yaparız. Uykum yok şimdi benim, sen geç dinlen."

"Fark etmez abi tam tersi de yapabiliriz ben bakarım hastalara."

"Yok kızım sen geç dinlen ben iyiyim böyle."

"Tamam o zaman sağol abi."

"Ben 3 buçukta tıklatıveririm kapını. Hadi Allah rahatlık versin."

"Kolay gelsin sana da abi."

"Sağolasın."

Kadın hemşire odasına geçtiğimde içerideki yatağa öylece uzandım. Uzun zaman sonra ilk defa alarmla uyandığım için gerçek anlamda uykum gelmişti. Telefonuma alarmımı kurduktan sonra ışığı kapattım ve odanın camını açıp ay ışığının içeri girmesine izin verdim. Yatağa tekrar geçtiğimde ayak tabanlarımın ağrıdığını hissedebiliyordum. Göz kapaklarım çoktan ağırlaşmış ruhum yavaş yavaş bilincimi terk ederken ben de bunun farkına huzurla varıyordum.

...

Çalan alarm sesiyle gözlerimi aniden açtım. İlk defa bulunduğum bir konumda olduğum için beynim nerede olduğumu bir süre algılayamamıştı. Alarmı kapatıp hemşir abi kapıyı çalmadan çıktım. O da karşıdan kapıya doğru geliyordu.

"Günaydın."

"Günaydın abi, var mı içeride hasta?"

"Yok yok. Sen de çok yorma kendini takıl kafana göre dinlenme odasında. Biri geldiğinde çağırır zaten. Hadi iyi nöbetler."

"Sağol abi."

Hemşire odasına geçip kendime bir kahve yaptım. Kahvemi elime alıp boş hastane koridorlarında yavaş yavaş dolanmaya başladım. Bir yandan da hastaneyi inceliyordum. Yukarı kata doktor odalarının bulunduğu koridora çıktım. Işıklar kapalı olduğu için biraz ürksem de yavaş yavaş yürümeye devam ettim.

Koridorun sonuna geldikten sonra cesaretimi toplayıp odalardan birine girdim. Bilgisayarın başına oturup açma düğmesine bastığım an fanın çıkardığı ses sanki koridorda yankılanıyordu. Ya da korkudan bana öyle geliyordu. Bilgisayar açıldıktan sonra hızla kurcalamaya başladım. Raporlar... Reçeteler... Evde sağlık hizmetleri... Hasta kayıtları..!

Girdiğim dosyada bir sürü isim gözlerimin önünden hızla geçiyordu. Kalbim ağzımda atarken sanki heyecandan nefes almayı unutmuştum. Gördüğüm o isimle gözlerim ekranda takılı kalmıştı.

Türkan HANOVA.

...

TORUN HANIM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin