geciktim cocuklr kb😞
★
(♡)
jisung'un inatla telefonunu açmayışı giderek sinirlerimi bozarken yatağımda oturmaya devam ettim. ara sıra ayağa kalkıp odayı turlasam da içimdeki gerginlik hissi bir türlü geçmek bilmiyordu, hikaye attıklarının farkındaydım ama belki geri dönerken bir şey olmuş olabilirdi işte.
gerginliğim hal ve hareketlerime yansımış olmalı ki su içmek için aşağıya indiğimde annemin sorgusuna çekilmiştim, bir türlü ikna olmamıştı sorun olmadığına dair. ben de peşimden sıraladığı soruları cevaplamayı reddedip koşarak odama geri çıkmıştım.
ona henüz jisung ile barıştığımı söyleyemezdim çünkü apar topar kalkıp jisung'un kulağını çekmeye giderdi, bizim yüzümüzden annelerimizin de arası açılmıştı çünkü boş yere. daha sakin bir anı yakalayıp her şeyi anlatmam gerekiyordu ona, tabii bazı kısımlar hariç.
aklımdaki düşünceleri bastıracağına inanarak telefonumdan klasik müzik açtım ve yatakta biraz daha yayılıp kafamı yastığıma koydum. işte tam da böyle anlarda, aklımda jisung dolanırken kalp ritmim değişiyordu. hızlandığını ve vücudumun giderek ısındığını hissediyordum.
yavaşça gözlerimi kapatacağım sırada balkonumdan gelen tıkırtı sesleriyle yatakta doğruldum hemen. perdem kapalı olduğu için belli belirsiz bir karaltı görüyordum sadece, bakmak için tamamen ayaklandım.
balkonun kapısını iki kez tıklatan beden beni güldürürken ilk önce sadece perdeyi açtım ve kolunu duvara yaslayıp bana bakan jisung'u izledim birkaç saniye boyunca.
suratındaki ifadeyi tarif edemiyordum, yorgun olmasına rağmen gözleri parlıyordu sanki. ben de şaşkın bakışlarımın beraberinde getirdiği o aptal gülümsememle ona bakıyordum işte.
daha fazla bekletmeyip kapıyı açtım ve hafifçe kenara çekildim içeri girebilmesi için. ama o bıraktığım boşluk dururken benim bulunduğum yeri tercih etti ve vücutlarımızı birbirine sürterek odama geçti.
yüzündeki sırıtış hiç yok olmuyordu, aksi gibi beni heyecanlandırıyordu ve bu pek de istediğim bir şey değildi aslında. bu hislerimin arkasında durmak yerine onlardan sonsuza kadar kaçabileceğimin garantisini arıyordum aklımın en uç köşelerinde.
saçlarının hafiften ıslak olduğunu fark edince elimle dışarıyı işaret ettim. "yağmur mu yağıyordu?"
yürüyüşünde de bir tuhaflık vardı sanki. belki de ben kafamda kuruyordum.
"jeongin su döktü." dedi yatağımın ucuna oturup rahatladığını belli ederken. tek kaşımı kaldırarak ona baksam da pek buralı değildi, odamı inceliyordu sanki ilk defa geliyormuş gibi.
"çalışma masanın başındaki resimlerim nereye gitti?"
gözlerimi üzerinden çekmeden cevapladım. "artık yanımdasın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the great war ✓
Fanficjisung: BILIYORUM bu dunya sacması bi sey ama tepki vermeden once dusun lutfen bu kadar kotu halde olmasam yazmazdım zaten minho lutfen yardım edebilir misin minho: ederim