OKAYY GUYSS WERE BACK⁉️ DID YOU MISS US🧐🙄😽☃️🧚🏻♀️
ozlemedık amına koyım 2 ay oldu.
★
"soğuk değil mi?"
jisung'un aniden beliren bedeniyle birlikte ürken minho, oturduğu balkon köşesinde rahatsızca kıpırdanıp gözlerini havaya dikti. "soğuk."
"neden buradasın o halde?" diye sordu jisung yavaşça dizlerini büküp minho'nun önünde eğilirken fakat bir cevap alamadı.
belli belirsiz çattığı kaşlarıyla izlemeye başladı minho'nun yüz ifadesini. bir sorun varmış gibi gözüküyordu.
"birisi bir şey mi dedi?"
"annem." diye mırıldandı minho. kendisine doğru çektiği bacaklarının etrafına kollarını sararken jisung'un yüzüne baktı. "bizim gerçekten barıştığımıza inanmıyor."
duyduğu şey karşısında nasıl bir tepki izleyeceğini bilemeyen jisung ürkek bir şekilde cevapladı minho'yu. "nasıl yani?"
"annemi biliyorsun, kafasında kuran birisidir genelde. böyle bir yalan ortaya attığımızı ve bunu, senin annen ile benimkinin arasını düzeltme umuduyla yaptığımızı söyledi."
minho'yu dinlerken tıpkı onun gibi sırtını duvara yaslayıp yere oturdu jisung. bu düşünce şekli ona tamamen saçma gelmişti ama nasıl ifade edeceğini bulmaya çalışıyordu. aklından geçen ilk cümleleri sıralarsa eğer minho'dan kısa süreli bir trip yiyebilirdi.
"abartmış biraz." diye mırıldandı başta. birkaç saniye duraksadıktan sonra devam etti. "şahsen ikisinin arkadaşlık veya komşuluk ilişkisi sikimde bile olmadı hiçbir zaman."
minho duyduğu küfürle kafasını arkadaşına doğru hızla çevirirken jisung sırıtmadan edemedi. "ne var, sen umursuyor musun sanki?"
omuzlarını silkti minho öylesine. açıkçası onun da bu durumla ilgilendiği pek söylenemezdi. bu iki yıllık süreç boyunca tek düşündüğü şey jisung olmuştu, şu anda da öyleydi ve bunu annesinin paronayaları bile engel olamaz gibiydi.
"ne yapacağız peki? inanmıyor işte samimiyetimize."
jisung bunun üzerine fazla düşünmedi, düşünmesine gerek yoktu çünkü. istediği şeyleri yapmak onun binevi yaşam tarzı haline geldiğinden midir bilinmez, zaten tam karşısında duran minho'nun yüzüne biraz daha yaklaştı ve dudaklarını birbirine değdirdi usulca.
ikisi için de tepkisiz, yavaş ve sakin bir andı bu. minho farkında olmadan altındaki yastığın kenarını avcunun içinde sıkarken jisung da havaya kaldırdığı elini minho'nun saçları arasında kaydırdı.
"duş mu aldın?"
dudakları hâlâ birbine temas ederken sordu jisung. karşılığında minik bir kafa onayı alınca gülümsedi. "güzel kokuyorsun."
ardından gerçek bir adımla birleştirdi dudaklarını.
minho'nun alt dudağında nefeslenmeye bayılıyordu. bunu ona sorsalar kesinlikle inkar ederdi fakat kimse gerçeği de değiştiremezdi. jisung için soluklanmanın yeni adresi minho'nun dudaklarıydı. dolgun, çoğu zaman nemli ve parlak olan dudakları.
aralarında oluşan ilk mesafede minho dalga geçercesine güldü. "bu mudur yani, annem arkadaşlığımızın samimiyetine inanmaz ve bize saydırırken balkonumda öpüşecek miyiz?"
hoşuna gitmediğini söyleyemezdi tabii ama içini sıkan bazı durumların varlığını da kafasından bir türlü atamıyordu minho. bu nedenle istediği bir şeyi yaparken aklı hep yapmaması gerektiğini savunurdu.
"aynen öyle yapacağız. seni öpmeyince kendime gelemiyorum ve haliyle mantıklı kararlar da veremiyorum."
"öpüştükten sonra da pek mantıklı kararlar verdiğin söylenemez."
minho'nun tavırlı cümlesine sesli bir şekilde güldü jisung. aralarındaki mesafe de onu güldürüyordu ama bunu azaltmak basitti onun için.
"yanımda ne var biliyor musun?"
"jisung... patlayan şeker deme lütfen."
"patlayan şeker."
kafasını arkasındaki duvara yaslayıp gülmeye başladı minho. tahmin etmeliydi. jeongin onu uyarırken ne anlatıyor bu manyak, demek yerine onu dinlemeliydi.
"aşkım çok güzel olacak gibi, hadi gel."
jisung kollarını kaçmasın diye minho'nun bedenine sararken tepkisiz bir surat ile karşılaşınca hareketlerini yavaşça kesti. "yani, istemiyorsan..."
"aşkım?"
"arkadaşım."
kendisini hapseden kolları ve tekrardan yakınlaşan yüzlerini umursamadan ısrarla aynı şeyi söyledi minho. "aşkım dedin."
"klavye hatası."
"AŞKIM DEDİN."
minho bağırmaya başlayınca ne yapacağını bilemez bir halde karşısındaki surat hariç her yere bakan jisung yanaklarında hissettiği ellerle duraksadı ve kafasını eğdi usulca.
minho da avcunun içindeki yanakları sıkıp jisung'a bulaşmayı tercih etti, bu ikisi için de ortamı yumuşatan bir hareket olmuştu ki jisung'un endişeyle karışık gülümsemesinden gayet iyi anlaşılıyordu.
"arkadaş değilsiniz demiştim işte, yine dövüşüyorsunuz!"
balkon kapısının girişinden bir anda fırlayan minho'nun annesinin sesiyle yerinde sıçrayan ikili anında birbirlerinden uzaklaşırken minho, ne yapacağını bilemeyip heyecan ve hızla jisung'u tekmelemeye başlamıştı bile. "bana aşkım dedi!"
☆
★
cok ozledım cocuklarımı. sızı. napıcam bu sekılde bılmıorum ama her sey yolunda merak etmeın.
bnı ozledınız mı. fıkı deıl ama. benıBENI
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the great war ✓
Fanfictionjisung: BILIYORUM bu dunya sacması bi sey ama tepki vermeden once dusun lutfen bu kadar kotu halde olmasam yazmazdım zaten minho lutfen yardım edebilir misin minho: ederim