"Eva, güzel Eva güzelim."
"Beni tanıyorsun değil mi? Kimsin sen?"
Tanıdık gelmesinin tesadüf olmadığını anlamalıydım. Bir anda oturduğu yerde dikleşti ve oturduğu koltuktan kalkarak Amerikan mutfağa doğru yürümeye başladı.
"Sana diyorum, Hazin! Beni nereden tanıyorsun neden buradayım?"
Raftan iki tane kupa çıkardı sanki hiçbir şey olmamışcasına rahattı.
"Kendime kahve sana süt ısıtıyorum seversin değil mi?"
"Sana bir soru sordum."
"Soruların var farkındayım, ama hepsinin zamanı var küçük."
Çocuk mu kandırıyordu?
Ona nedensizce güveniyordum ve korkmuyordum sanki hayatımda her zaman görünmez bir elmiş de bugün karşıma çıkmış gibiydi. Ama karşısında aptal yoktu bu saçma oyununa ne kadar devam edecekti böyle?
"Tamam sen o zamanı bekle o zaman. Ama benim beklemeye hiç niyetim yok ben gidiyorum. Hadi sana iyi eğlenceler."
Hışımla koltuktan kalkarak çıkış kapısını aramaya başladım.
-
Hazin Kara'dan
Benim güzel, saf kızım.
Sonunda güvenmişti bana. Karşısına çıktığım ilk gün bana güvenmeyi seçmişti. Onu ilk gördüğümde hava çok yağmurluydu. Okulundan çıkarken görmüştüm. Kot ceketini kafasının üzerine geçirmiş havanın soğuğuna inat yüzünde güller açarak okuldan çıkıyordu etraftaki korna sesleri bulanıklaşmıştı onu görünce. Okul çok kalabalıktı üniversite kayıt günüydü. Eğer o gün şirkete giderken farklı bir yola sapıp okulun önünde durmasaydım onu hiç tanıyamayacaktım belki.
Onu gördüğüm anda kalbime derin bir sızı düşmüştü. O beni tanımasa bile geçen bir sene boyunca onunla ilgili her şeyi öğrenmiştim. Elim her zaman üzerinde olmuştu. Onun her sorununu her sıkıntısını çözmek istemiştim.
Okula gelmeye zorlandığı zamanlar biraz daha uyusun diye ders saatlerini geçe aldırttım.
Hastalandığını öğrendiğim zaman gecenin köründe gideceği hastaneyi öğrenip oraya en iyi doktorları yollattım.
Onu rahatsız eden her bir insan evladını doğduğuna pişman ettim. Benim kızımı üzmek fazla cesurcaydı.
Bugün onun karşısına farklı bir şekilde çıkmayı planlamıştım ama tesadüfen çalınan çantası bir anda her şeyi değiştirmişti. Aptal bir kız değildi neredeyse her konuda şansın yüzüne gülmesi tuhaf gelmişti ona. Belli ki bu yüzden güvenmişti bana.
Onu kucağıma aldığımda içime sokasım gelmişti. Minicikti kucağımda çok hafifti. Çiçek gibi kokuyordu.
Lotus çiçeği gibi
Lotus kokulum.
Ona her şeyi doğru zamanda anlatacaktım ama fazla sabırsızdı.
-
Dizimin dayanılmaz acısına aldırmadan kapıyı aramaya devam ediyordum.
"Şehirden uzaktayız yağmur şiddetlendi ayrıca dizin yaralı nereye gideceksin bu halde?"
"Bu seni ilgilendirmez gitmek istiyorum ve gideceğim.
Artık sinirden gözlerim dolmaya başlamıştı. Onunda yavaş yavaş sinirlendiğini fark etmiştim.
"Bu ev benim bu evdeki her şey benim sorumluluğumda ve sen dizin iyileşene ve çantan bulunana kadar burada benim sorumluluğumdasın!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALP ACIR MI BABA? (DADDY) +18
RomanceCRİNGE SAHNELER VE YAŞ FARKI VAR RAHATSIZ OLANLAR OKUMASIN LÜTFEN!