2. Bölüm: Rüya

57 12 10
                                    

Buradan yeni bölümün gelmesi için beni tehdit eden, bana bıçak (Kalem) çeken arkadaşlara sesleniyorum; 

Kitabımı sizin dışınızda ki okurlarım için yazıyorum.💅🏻 (ŞAKA)

Bu kitapta geçen kişiler ve kurumlar tamamen hayal ürünü olup her ayrıntısıyla kurgudan ibarettir.

Herkese iyi okumalaaarrr!💖💕

___

Mezar taşı. Atıştıran Yağmur. Mezar taşının üzerinde yazan isim. Meltem Korkmaz. Çisil ve hayatında hiç görmediği bir adam. 

Çisil deliler gibi ağlıyordu. Şimdi gerçekten yaşamak için bir sebebi kalmamış gibiydi.

 Sonra aklına yetimhanede ki çocuklar geldi. Etrafa baktı ve çocukların gelmediğini fark etti. Gerçekten çocuklar neden yoktu? Meltem onlar için ölmüştü ve onlar yoktu. Sırf çocukların yükleri var diye, o yükleri kendi sırtına aldığı için ölmüştü. Neden burada değillerdi?

Çisil suçlamak için birilerini arıyordu ve farkında değildi. Çisil'de, Meltem kadar olmasa da çok severdi çocukları. Onlara bakınca kendi küçüklüğünü ve Meltem'i görür gibi olurdu. Çocukluğu yetimhanede ve Meltem ile geçmişti. Çoğu zaman Meltem'i hak etmediğini düşünürdü. Bunu Meltem'e söylediğinde Meltem kızardı. Haklıydı da. 

Tanımadığı çocuk yaklaştı, fakat çocuğun yüzünü göremiyordu. Bulanıktı. Gözyaşlarından dolayı olabileceğini düşündü. Gözlerini sildi ama halen bulanıktı. Sonradan fark etti. Adamın sadece yüz kısmı buğuluydu. 

Çocuk Çisil'in yanına oturdu. ''Ağlama, Janset. Güneş ağlayamaz. Sen nasıl ağlıyorsun Janset? Bana da öğretir misin, Janset?'' 

''Benim adım Çisil, ben Janset değilim! Hiç bir zaman olmadım ve olmayacağım.'' Çisil ayağa kalktı ve işaret parmağını adamın buğulu yüzüne sallayarak konuştu. ''O mektuplar senden miydi? O mektupları sen mi yazdın? Cevap ver! Neyimsin sen benim?'' 

Adam kıkırdadı ve ayağa kalktı. ''O mektupların kimin yazdığını biliyorum, fakat yazan kişi ben değilim.'' Çisil'e üstten üstten bakıyordu. ''Çok çabuk seviyorsun Çisil, çok çabuk güveniyorsun, çok çabuk değer veriyorsun ve en önemlisi çok çabuk bağlanıyorsun. Ne demiş Charles Bukowski; Sevmeyi falan değil, yalnızlığı öğren. Çünkü zor zamanlarda, en çok ona ihtiyacın olacak.'' 

Arkasını dönüp uzaklaşmaya başladı. Kadın ona seslendi, fakat kadına bakmadı. Kadın, adama koşuyordu ama etrafa baktığında halen aynı yerdeydi. Koşamıyordu, öyle hissediyordu. Mezara tekrar baktı. Mezar kazılmıştı ve içerisinde kimse yoktu. Arkasına tam dönecekken bir kadın onu mezarın içerisine itekledi... 

Ve uyandı. Korkarak uyanmıştı, bir süre kendisine gelemedi. Rüyalara inanan birisiydi. Genelde rüyaları gerçekleşirdi. Gördüğü rüya çok garipti. O adamda kimdi? Ya, o kadın? Neden Mezarın içerisine itmişti? Ne istiyorlardı ondan? Sorulması gereken en büyük soru bunlarda değildi. 

Meltem'in mezarını görmüştü. 

Aklında bir sürü soru dönüyordu. Soruların cevapları uzun zaman sonra verilecek gibiydi, muhtemelen öyle olacaktı. Çisil çabucak öğrenmek için elinden geleni yapıyordu, ama öğrendiğinde çok pişman olacaktı. Çünkü her şey için çok geç olacaktı. O zaman gerçekten hiç kimsesi kalmayacaktı. Kendisi de dahil. Belki de ölmeyi dileyecekti. 

Alevin OkyanusuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin