1. BÖLÜM

86 9 7
                                    

Kitabın ne çok ağır kurgusu olsun, ne çok hafif. Tüm duyguları dozunda yaşayayım, beni sıkmasın aksine eğlendirsin diyorsanız doğru yerdesiniz.

Tam yaz dizisi tadında harika bir kurgu getirdim size. Yazarken ben de eğlenme odaklı olacağım. Güzel hedeflerim, olmayı arzuladığım yerler var, hepsi sizin desteğinizle gerçekleşecek o yüzden lütfen yorumlarınızı ve oylarını eksik etmeyin.

Her türlü yoruma açığım, eleştirel bir yaklaşım kendimi çok daha iyisine yönlendirmem açısından bana pusula olacak.

Kitaba başlama tarihininizi de buraya alalım🎀

Veee keyifli okumalar🫶🏻

*

[taylor - don't blame me]

1. Bölüm "Taşınma"

Gece

Pazartesi günlerinden hep nefret etmişimdir. İnsanların yapmayı erteledikleri onca sorumluluğu sırf haftanın başı diye pazartesi gününe yükledikleri olurdu. Kimisi için o gün sıfırdan yeni bir başlangıcın zeminini hazırlarken kimisi için de ıstırap gibi geçebiliyordu. Benim için asla yeni bir başlangıç olmazdı. Çünkü ben o güne ertelediğim tüm sorumluluklarımı kendime uydurduğum bahaneyle bir sonraki pazartesiye atıyordum ve bu döngü böylece devam ediyordu. Ta ki başım sıkışana, yapmam gereken onca şey birikene kadar.

Bu sefer durum farklıydı, pazartesi gününden nefret etmem için yeni bir sebep geçmişti elime. Geçen hafta cumartesi günü annem işinden olmuştu. Adı çokça duyulmuş ünlü bir otelde yıllardır aşçılık yapıyordu. Yemekleri beğenilir, çalışanlar arasında patron tarafından hep bir numarada olduğu söylenirdi. Yıllardır pürüzsüz geçen iş hayatı patronunun kendisine asılmasıyla son bulmuştu. Annem gururlu bir kadındır, istifasını verirken bir kere bile düşünmemiş, ardına bakmadan yıllardır çalıştığı işini terk etmişti. Bir kere bile düşünmedi derken ciddiyim bu arada. Çünkü bir kere düşünmeyi deneseydi bunun bizi etkileyeceği sonuçları tahmin edebilirdi. Oturduğumuz evi otelin patronu ayarlamıştı, annem çalıştığı müddetçe kira ödemeyeceğimize dair bir kontrat imzalamışlardı. Gerisini tahmin etmek mümkün tabii, annem işten ayrılınca evden de atılmıştık.

Adam yalnızca bir hafta süre vermişti bize. Yani dönüp dolaşıp bir haftalık sürenin biteceği güne pazartesiye gelmiştik. Eşyalarımızı topladığımız, başımızı nereye sokacağımızı düşünüp durduğumuz tüm o hafta içinde fark ettim ki insanların yalnızca kaçtıkça sığındıkları o gün, gelmesin diye günlerce dua ettiğim travmam olmuştu.

Annemin kenarda biriktirdiği bir miktar parası vardı ama günümüzde o parayla bir ev kiralamak mümkün değildi. Hadi diyelim kiraladık, ne zaman iş bulacağını, bir sonraki ayı nasıl yetiştireceğini bilmiyorduk ve aklımıza bugün yapmakta olduğumuz şeyden başka bir şey gelmemişti.

Moda tasarımı bölümünü bitireli bir yıl olmuştu. Tasarımlarımı çeşitli markaların bulunduğu şirketlere, gözüm yüksekte olmamaksızın adı duyulmamış atölyelere göndermiştim fakat bir dönüt alamamıştım. Tasarımlarım değerlendirilseydi ve bir iş bulabilseydim başımız bu kadar sıkışmazdı sanırım. O nefret ettiğim pazartesi günü yola çıkmış olmazdık mesela.

Evet, aklımıza bugün yapmakta olduğumuz şeyden başka bir şey gelmemişti derken bunu kast diyordum. Annemin ısrarla tüm çağrılarını reddettiği, yıllardır kendisine ulaşmaya çalışan babasının evine doğru yolculuğa çıkmıştık. Annem gururlu bir kadındır demiştim değil mi? Bu karara vardığı ana kadar ben de öyle sanıyordum. Ama demek ki başın sıkıştığında ve gidecek bir yol kalmadığında gururundan ödün verebiliyordun.

MODANIN KALBİNDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin