6. BÖLÜM

21 6 1
                                    

Aren

Efe ile Gece'yi dans ederken gördüğümde sinirlerimi zapt etmek konusunda zorlu bir mücadele verdim. Efe'nin benimle her koşulda farklı yöntemler uygulayarak uğraşması tahammül sınırlarımı zorluyordu. Benim üvey kuzenim olduğunu bildiği için yaklaşmıyordu Gece'ye. Sabah onu arkama alıp Efe'ye modaevinin önünden defolup gitmesini söylediğimde Gece'yi benim için anlam ifaden biri olarak görmüştü. Kızı sırf beni sinirlendirmek için kullanıyordu. Başarmıyor da değildi. Gece, Efe'nin sandığı gibi olmasa da şu noktada benim için önem arz ediyordu ve Efe'nin onu keşfetmesini istemiyordum. Yeteneği gizli hazinemdi.

Efe'nin ondan uzaklaştığını gördüğüm gibi yanına gidip ona dans teklif ettim. Efe'den uzak durması gerektiğini bir şekilde fırsatını yakalayarak dile getirmiştim. Gözlerinin yeşil tonu fazla etkileyiciyken konuya girmek biraz zamanımı almıştı. Tercih ettiği elbise ona çok yakışmıştı, Ceren'den sonra salona girdiğinde uzaktan elbiseyi ne kadar iyi taşıdığını ve kolayca dikkat çekecek kadar hoş göründüğünü fark etmiştim. Hatta itiraf etmeliyim, gözlerimi davete katılan birçok erkek gibi üzerinden zor ayırdım. Ama şimdi yakından gözlerine baktığımda etkileyici olan tek şeyin bu güzel kumaş parçasından ibaret olmadığını biliyordum. Elbise gözlerinin rengini süslemiş, onları bir zümrüt kadar parlak kılmıştı.

Kendime saklamakta zorlandığım düşünceleri yanından ayrılmadan önce ucunu açık bırakacak şekilde dile getirdim. Onu, arkamda şaşkınca bıraktığım andan beri görmemiştim. Tanıdık, şehir dışından gelen bazı meslektaşlarımla muhabbet ediyordum. Emma Nielsen şu anda yoldaydı ve davetlilerin çoğunun onu beklediğini biliyordum.

"Aren," dedi tanıdık neşeli bir ses. Sesin sahibine döndüğümde dudaklarım hoş bir memnuniyetle kıvrıldı.

"Seray." diyerek selamının karşılığı olarak ona sarıldım. "Hoş geldin."

Seray Demiral, İstanbul'un en ünlü modaevinin patronuydu. Annem yaşındaydı ama ona hep ismiyle hitap etmemi vurguladığı için kelimenin sonunu getirmekten kaçınıyordum. Tek başına ismiyle bir karşılık alınca kendini daha genç hissediyormuş.

"Hoş buldum, görüşmeyeli daha da yakışıklı bir şey olmuşsun sen." deyince gülümsedim.

"Gelmezsin sanıyordum."

"Bu daveti kaçıramazdım, gizli bir Emma Nielsen hayranı olduğumu biliyorsun." Seray'ın çizim yeteneği bana kalırsa Emma ile yarışabilir düzeydeydi. Kendinin farkında olduğu için hayranlığını hep gizli tuttuğunu, edindiği başarılardan ötürü kimsenin koltuk altını kabartma zahmetine girmediğini biliyordum. Seray'ın, Emma'nın istediği defile dosyasını reddetmesine minnet duymuştum aslında. Bana bunu reddetmesindeki en önemli sebebin benimle rakip olmak istememesi olduğunu söylemişti. Diğer sebebi de başarısını yeterince konuşturduğu için bu tarz bir şeye şimdilik ihtiyaç duymamasından kaynaklanıyordu. Tabii Emma'nın defileyi son anda Efe ve benim aramda yarışa çevirdiğinden bir haberdi.

"Barkın'da seninle geldi mi? Epey zamandır konuşamıyoruz." Seray'ın modaevi ile Pars modaevi arasında yıllardır süren dostanî bir etkileşim olduğundan Seray'ın oğlu Barkın çocukluk arkadaşım olarak hayatımdaki yerini almıştı. Farklı şehirlerde yaşadığımızdan ötürü sık görüşemiyorduk ama nadiren buluşmak için bir araya geldiğimizde samimiyetimiz yerini koruyordu.

"Barkın ciddi kalabalık ortamlardan hoşlanmaz biliyorsun, onu çılgın ortamlar daha cezbediyor. Yani anlayacağın benimle gelmedi." Herif asla değişmiyordu, onu Keremle çok benzetiyordum. Eğlenmeye düşkün, dert tasadan yoksun bir hayat yaşıyorlardı. Aralarındaki tek fark Barkın'ın bunu yaparken işlerini aksatmamasıydı. Adamın mimar olduğu düşünülürse işinin askıya alınmayacak bir ciddiyete ihtiyaç duyduğu da tahmin edilebilirdi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 02 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

MODANIN KALBİNDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin