02.02.19
♫Erlik Han: Kara Han♥
Benim güzel davamın, ıslak mührünü yaladığım ilk saniyelerdeydim.
Erlik'in* ruhuna bürünmüş bir şekilde birazdan ruhunu kovalayacağım dosyanın önündeyim.
Eceli gibi beni bekleyen adamın ruhuna yaşatmak istediğim zevklerle dolup taşan asi ruhum ise sabırsızdı.
'Kılıç' dosyası...aslında uzun süredir halletmek istiyordum ama önümdeki Sinan engeli beni kamçılıyordu.
O adamı sevmediğini bilsemde aile kuralı ve babası olması beni bir nebze uzak tutuyordu.
Ruhumun kanı üzerine yeminim olsun ki bir saniye bile beklmezdim o adamı parçalamak için.
Esenyurt'un en ücra çökük sokaklarında saklanmış pembe evin özüne dönme zamanı gelmiş geçmişti.
Kılıç dosyası miladını doldurmuş bir dosyaydı. Aile kuralı; takım arkadaşımın ailesine zarar vermem yasak olduğundan dosya hep benden uzaklaştırılmıştı. Dosyanın karaevre diliminde olan üyelere özel olmasına rağmen bana dokundurultmamıştı. Karaevresi olan her üyenin elinden geçmişti dosya çünkü adamın inatla kaçması ve borç tatili* ikazını* dinlememesi üyeleri baydırmıştı.
Tengri'nin en sonunda dosyayı bana vermesinin sebebi kesinlikle adamın kaçması değildi. Karaevresi üyeleri öldürme hakkına sahip bireylerdi istedikleri zaman öldürebilirdiler.
Sebebini bilmesemde bu dosya ancak benim elime bu kadar yakışabilirdi. Ondan emindim.
Pembe evin önünde duran ayaklarımdan başımı kaldırıp sol tarafımda başka izbe evin önünde çöpü karıştıran dilenci talimat için gözlerimin içine bakıyordu ama daha çok erkendi koçum. Başımla selap verdim.
Selamını hoşgörü ile kabullenen göz bebekleri parıldamıştı diğer dilencilerin konumlarına bakmak gerekirdi tedbir için ama avımı bekletmek isteyen bir avcı değildim işte.
Evin bahçesine adımımı atmamla ürkek nefeslerden haberdar olan Erlik'in gölgesi pembe eve yansımıştı.
Demir kapının yanındaki küçük kutu şeklinde olan yosunlanmış kırık zile bastım. Sert hızlı adımlarla kapıya yaklaşan ayak seslerinden anladığım kadarıyla benim çirkin ruhum kendini çoktan hazırlamıştı.
Stresten alnında oluşmuş boncuk boncuk terler ile kapıyı aralamıştı. Yarım açılan kapının ardında gizlenen bedeni ile kapı kulpunu sımsıkı tuttuğunu içimdeki arsız ruh fısıldamaktan vazgeçmiyordu. Gözlerimin takılı kaldığı yere başını yavaşça çevirip bakmasıyla korkuyla acele bir şekilde yüzüme kapıyı kapatmıştı. Arkasında otuz santimetre olan eğimsiz yeni bilenmiş keskin uçlu kasap bıçağını kalbimden sokup sırtımdan çıkartmak istemiyorsa neden elinde tutuyor değil mi? O bıçağı zihnini sokmak isterdim senin ben de...neyse.
Kafamı onaylar bir şekilde sallayıp olayı kabullendim çünkü o oyun oynamayı en başta seçmiş heyecanlı bir sıçandı.
Bahçenin demir kapısına ilerlerken beni görmesiyle ayağa kalkan dilencilere kafamı olumsuzca sallayıp elimle sakin olmalarını ve yerlerine geri oturmalarını işaret ettim. Bahçenin kapısını Reyhan annenin* hatırına kapatıp sol kolumdaki takılı saatime baktım. Bir saat kırk beş dakikam vardı dilencileri kullanabilmek için, bereketli bir zaman dilimi diyebilirdim.
Sıçanların en sevdiği şey küçük gizli kuytulardı.
Benim sıçanımın ise en sevdiği yer kıraathanenin arkasında kalan dolabın içinde saklanmaktı. İlah değilim ama bunu unutmak ruhuma acımasızlıktı. Adam her seferinde aynı yere saklanmaktan bıkmıyordu. Her adamımıza aynı numarayı çekip paçayı kurtuyordu güya ama ben o adamlardan değildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERVA
Actionİnst: rayihahaanim **** Arkamda olan hareketlenmeyle başımı çevirdiğimde donup kalmıştım. 1990 otelinde beni gezdiren adamın omzumdan benim gibi başını eğip Pervaya bakıyordu. Omzumun arkasından uzattığı başıyla tam yanımda sıcak nefeslerini hissedi...