"zar zor nefes alabiliyorum"

478 40 74
                                    

Hao aynanın karşısından kendine baktı. Fena iyi görünüyordu. Üstündeki beyaz yamuk çizgili gömleği, gömleğinin üstünde taş desenli kısa süveteri belini tamamen kavramıştı. Altında bacaklarını tamamen saran pantolonu, kulağındaki zincir küpelerine uyumlu olması için iki bileğine zincirler takmıştı. Gömleğinin açıkta bıraktığı boynu kolyesiyle süslenmişti. Deri pantolonunun üstünü bir kemer ile sarmıştı. Saçlarını ortadan ayırmış bir tarafını ise yapıştırmıştı. Sadece bu halde bile insanların boşalmasını sağlayabilirdi Zhang Hao. Hiçbir emek harcamadan.

Büyük Zhang'ların küçük varisiydi. Herkes tanırdı onu. Her gecesi farklı bir barda, geceleri farklı kadınlarla geçerdi. Her gün şişelerce Absent içerek kafa bulurdu. Zhang Hao bunu seviyordu. Bu yüzden ailede hiçbiri ona bir görev vermez, hiçbir şey emanet edilmezdi. Çünkü onları da barlara yatıracağını onu sadece yolda gören biri bile anlardı. Sonbahar ayları olduğu için üstüne ceket almadı Hao. Cebine anahtarlarını, cüzdanını ve telefonunu koyup kendini evden attı. Babası arkasından bir şeyler gevelemişti. Ama yine boş yaptığından emindi Hao. Garajdaki McLaren Artura'lardan siyah olana ilerlemiş ve kapısını açıp binmişti. İstikameti belliydi. Yoldayken kendine rahatlatıcı bir şarkı açtı.

Zhang Hao çok sorunu olduğu için kendini içkiye vuran biri değildi. Eğlence için yapardı bunu. Umursamazdı. Duyguları yoktu. Ama karşısındakine karşı. Ağladığı olurdu Haonun çoğu zaman. İçini böyle dökerdi belki de. Hiç kimseden sevgi görmemişti. İsteyenleri o iterdi. Sadece parası için ona yakın davranan, tipini beğendiği için göğüslerini açmaya çalışan kızlardan uzak dururdu.

Zhang Hao buydu. O böyleydi kendini böyle kabul etmişti. Barın önüne geldiğinde derin bir nefes aldı. Arabadan indi ve kapıda duran valeye anahtarını fırlattı. Vale kafasıyla onaylayarak arabaya gitti. İçeri giren Hao ortamdaki ter kokusu oranı ile yüzünü buruşturdu. Köşedeki masaya geçecekken dolu olduğunu gördü. Gelenlerin ilk gelişiydi anlaşılan. Oraya hep Hao otururdu. Biraz yaklaşınca turuncu saçlı bir kadın gördü Hao. O kadar güzeldi ki. Keskin gözleri, ince dudakları..tamamen siyahlara bürünmüştü bu kadın. Siyah ince topuklu ayakkabıları, siyah pantolonu, içindeki deri cropu ve üstüne giydiği saten gömleği ile bambaşka bir dünyadan gelmiş gibiydi. Kadının gözleri Haonun gözleri ile kesişti. Kadın dudaklarını yaladı ve Haoya göz kırptı. Hao ise durduğu adımlarını harekete geçirip masaya yaklaştı. Kadının yanına oturup kolunu kadının arkasına attı. "Normalde buraya oturanları kaldırmadan duramam ama siz güzel bayan bugün bazı şeyleri değiştirdiniz içimdeki." Kadın elini Haonun çenesinde gezdirdi. "Yanınızda olmak onur verici gelir Bay Zhang. Ama bir düzeltme yapayım, bayan değil kadın. Bunu tercih ediyorum." Hao kadının dedikleri ile sırıtmış ve burnunu kadının boynuna sürtmüştü. Ağır bir kokusu vardı. Her kadının aksine şeker kız konsepti değildi. Bu kadın çok daha farklıydı. Arkamdan gelen tanıdık sesle kadından uzaklaştı. Ah baş belası adam.

Uzanıp kadının bileğinden tutup yanından çekmişti. Gözlerimi ona çevirdi. Hwang Hyunjin. Gözlerinden adeta ateş fışkırdığını görünce tüm keyfi geri yerine gelmişti. Rahatlıkla gülümsedi. "Ah Hwang neden kadının kolunu çekiyorsun, canını yakacaksın." Gülümseyerek kızıl kadına baktığında minikçe gülümsemişti ama Hyunjin kolunu nasıl sıkıyorsa gözleri dolmuştu. "Hao bir daha seni bu kızın yanında görürsem. İşini bitirmekten hiç çekinmem." Söylediklerini umursamadan gözlerini devirdi. "Kız değil kadın bu arada." Gülerek söylediği şeyle kadının ağladığını görünce ayağa kalktı ve Hyunjinin kızın bileğindeki elini tutup sertçe iteledi. "Hayvanlaşma Hwang, karşındaki bir kadın. Düzgün davran." Haonun belki de en hassas noktasıydı bu. Kadınlara düzgün davranmayan her insanı öldürmek istiyordu. Özellikle konu şiddetse.

"Kime nasıl davranacağımı senden mi öğreneceğim orospu çocuğu? Ha? Söylesene pezevenk, her gün başka kadınlarla yatarken düşünmüyorsunda kadınların var olduğu yeni mi aklına geldi puşt!" Hyunjinin bağırışlarıyla sadece ona boş boş baktı Hao. Herkes aynı düşünüyordu ama Hao daha önce kimseyle yatmamıştı bile. Gözlerini kapatıp derin bir nefes verdi. "Tamam, pekala. Kadının yeter ki kadının canını yakma, ağlıyor görmüyor musun?" Hyunjin Haonun sözleri ile dönüp kızıl kadına bakmıştı. Ağlıyordu gerçekten. Hyunjin gidip kadına sıkıca sarıldı. "Özür dilerim abim.. çok sinirlendim, özür dilerim." İşte o an Hao anlamıştı. Hwang Yejiydi o kadın. Herkesin adını bildiği ama görmediği Hwang Yeji. Hyunjin onu herkesten sakınırdı. Hyunjin sertçe Haoya döndüğünde Hao sinir bozucu gülümsemesini yüzüne yerleştirdi. "Bir daha kardeşime dokunma, yaklaşma bile Zhang Hao. Beni anlaman lazım seninde kardeşin var. Yapma." Hyunjinin dedikleri ile kafasıyla onay verdi "Hay hay Hwang, görüşmek üzere!" Neşeyle konuşup kalktığı koltuğa kendimi tekrar bıraktı.

Absentinin gelmesini beklerken gözlerini etrafta gezdirdi. Gözleri güzel bir bayan, ah pardon kadın arıyordu. Ama bugün çok da kadın yoktu. Yan koltukta oturan erkeklere takıldı gözleri Haonun. Muhtemelen kendinden bir kaç yaş küçüklerdi, 23, max 25 gösteriyorlardı. Birinin saçları simsiyahken diğerinin ki açık kahveydi. Gördüğü kadarı ile altında bir kot pantolon üstünde ise o kot pantolonla aynı şekilde kot ceket vardı. İçinde ise beyaz tonlarında saten gömlek görünüyordu. Bir kaç düğmesi açıktı. Siyah saçlı olana erkekler bile düşerdi. Diğeri de karizmatikti ama siyahlı olanda takılı kalmıştı. Manzarasını kesen garsonla ona döndü. Garson yeşil içkiyi önüne bıraktı. "Başka bir isteğiniz var mı Bay Zhang?"
dedikleri ile dudaklarını yaladı. "Yan masadaki beyefendiyi masama buyur ettiğimi söyleyiverin." dedi Hao önündeki garsona. Garson kafasını sallayarak sarı saçlı çocuğun yanına ilerledi. Gözüne kestirmişti bile Hao onu. İlk kez bir erkeğe bu kadar çekim hissetmişti. Yan koltukta oturan siyah saçlı adamdan bir ses yükseldi. Adeta Hao duysun diye bağırarak söylemişti cümlesini.

"Beni bu kadar çok istiyorsa kucağıma buyursunlar."

Hao duyduğu şeyle öylece kalmıştı. Zhang Hao ve kucak? Koskoca Zhang Hao? Ah bu ne cürretti? 'Kesinlikle aklımı kaçırdım ya da senaryolarımdan biri.'diye düşündü Hao. Dönüp çocuğa baktı. 32 diş gülümsüyordu resmen. Hao o an öylece kalmıştı. Sinirle ayağa kalktı ve onun masasına gitti. masa ile koltuğun arasındaki boşlukta durup yukarıdan karşısındakine baktı. Siyah ipeksi saçları olan çocuk bacaklarını biraz aralayıp rahat bir kucak vermek istedi karşısındaki güzelliğe. Hao daha fazla dayanamayıp kaşlarını çatarak baktı. "Sana kucağına geleceğimi düşündüren şey ne?" Karşısındaki çocuk Haonun sözleri ile afallamıştı. Ama çaktırmadı ve kollarını karşısındakinin beline atıp kucağına çekti. Haonun gözleri şaşkınlıkla büyürken karşısındaki adam gülümsüyordu. Hao gözlerini etrafta gezdirdi, diğer adam yoktu buralarda. Önünde dönemeden önce boynunda hissettiği sıcaklık ile öylece kalmıştı. Gariptir ki Hao bundan hiç rahatsız olmamıştı. Aksine hoşuna gitmişti bu öpüşler.

Altında olan çocuğun aklında büyüğünün soru sorduğu gelince dudaklarını narin tenden çekti ve gözlerini Haonun irislerine dikti. "Hmmm, bir pandaya benzemen?" çocuğun ağzından dökülen şeyle Hao gülümsemişti. Hani bu adama haddini bildirecekti? Ama öyle ki adamın gözlerine bakan en kinci insanlar bile onun kedisi olmak isterdi. "Panda benim yanımda fazla pısırık değil mi?" Haonun cümleleri ile çocuğun gülümsemesi büyürken siyah saçlı olan Haonun belini sıkıca sararak ayağa kalktı. Yukarıdaki odalardan birine geçeceklerini ikisi de biliyordu. Yutkundu Hao istemsizce. Kolları çocuğun boynuna düşmemek için sarılırken sadece düşündü. Babası şuan onu bu halde görse ne yapardı? Muhtemelen evlatları olduğu yeni aklına gelir ve hemen reddederlerdi.

'Unutma Hao, bir erkek her zaman kadınlardan, kadınlar ise erkeklerden hoşlanır. Bu asla zıttına dönmez.' Babasının söyledikleri Haonun aklına dolarken şuan ki durumuna baktı. Aslında gayet de güzel dönüyormuş. Hao böyle bir durumu ilk kez yaşadığı için garip geliyordu. Ne de çabuk indirmişti gardını bu çocuğa. Babası böyle şeylerin karşılığında hep tanrının cezası olacağını, yanacağını söylerdi. 

Hao inanmadığı tanrıyı düşündü.. o an eğer bir tanrı varsa, Hao bu çocuk için günahkar olmaya razı olduğunu söyledi kendine.

yeni bir ficle merhaba!!
bir kaç şey söylemem lazım şoyleki elimde 5 bolum taslagi var ama sinav haftasinda bolum gelmeme orani yuksek bebislerim. ficin sonunu neye baglicam hicbir fikrim yok aklima estigi gib yazdim.

fazla 18+ seyler olabilir bu yuzden uyarimi da yapayim soft bi kitap kesinlikle degil. kendinize dikkat edin!!

guzellikleri saka mi aglicam

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

guzellikleri saka mi aglicam

Into You-HaobinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin