Şelale

1 0 0
                                    

Mina Ahter Kutlu

24/06/2023

Sabah uyandığımda kendimi odamda bulmayı beklerken Nile'ı düşünceli bir şekilde kitap okurken buldum, pek odaklanamıyor gibiydi ve sürekli yüzünü buruşturuyordu- ki bu konuda oldukça haklıydı, salakça bir yere nedenini bilmediğimiz bir şekilde gelmiştik.

Yattığım yerden doğruldum, boynum tutulmuştu. Bir yandan boynumu esnetmeye çalışırken "Günaydın." dedim, bana gülümseyerek karşılık verdi.

"Sence onları uyandırmalı mıyız?" diye sordu; açıkçası uyandırma taraftarıydım çünkü yola çıksak iyi olurdu ancak gerçekten çok geç yattığımızdan hatta uyuyakaldığımızdan dolayı onların biraz daha uyumasına izin vermeye karar vererek başımı iki yana salladım. Bunun üzerine Nile omuz silkerek kitabını okumaya devam etti, ben de dün kitapevinden aldığım kitaplardan biri olan kahverengi ciltli Historia De Magia Magicae Ab Heri Et Hodie Et İn Omnes(Dünden Bugüne Büyü Tarihi ve Her Türlü Büyü) adlı kitabı- kitapevindeki tek Latince kitaptı- yanımdaki Latince sözlükle beraber okumaya başladım.

Yaklaşık yarım saat sonra Kaan uyandığında diğerlerini de uyandırmanın vakti olduğunu düşünerek onları dürtmeye başladık. Sonunda uyandıklarında hiçbiri mutlu gözükmüyordu ancak yola çıkmak zorunda olduğumuzun farkındalardı o yüzden fazla sızlanmadan kalktılar. Hep beraber normalde Benjamin ile arkadaşlarının yiyecek olduğu atıştırmalıklardan yememizin ardından eşyalarımızı toplayarak dışarı çıktık.

Hava sıcak sayılırdı, gökyüzü bulutluydu; her an yağmur yağmaya başlayabilirdi ancak bir kere dışarı çıkmıştık ve benim dönmeye niyetim yoktu.

Dağın her iki tarafını da kestirme bir yol buluruz umuduyla birer kez daha gezdik ancak herhangi bir kestirme olmadığından dün Adreanna'nın çıktığı ağacın oradan ormanın içine doğru yürümeye başladık.

Tedbir amaçlı herkesin elinde kendisini savunabilmesi için bazı aletler vardı ayrıca birbirimize bileklerimizden Kaan'ın nereden bulduğunu bilmediğimiz yün iplikle bağlanmıştık. Evet, bunlar gerçekten ilginç taktiklerdi ancak sık ağaçlıklarla kaplı bir ormandaydık bu yüzden kaybolma ya da yırtıcı bir hayvana yem olma riskimizi biraz da olsa azaltmak istemiştik.

Aslında şöyle bir bakınca bunun bir aptallık olduğu kolayca anlaşılabilirdi; yırtıcı bir hayvanı meyve bıçakları, çakı, şiş veya anahtarla öldürmek neredeyse imkansızdı ancak kendimizi bir miktar korumada hissediyorduk bu da o an için yeterli sayılırdı.

Yaklaşık olarak üç saatlik hızlı tempolu yürüyüşün hatta koşuşun ardından büyük bir yorgunlukla durduğumuzda soluk soluğaydık. Burayı yağmur ormanlarına benzetmeye başlamıştım; sıcak, yağmurlu ve nemli bir yerdi ayrıca ekolojik çeşitliliğinin oldukça yüksek olduğunu düşünüyordum. Çünkü şu ana kadar yanımızdan farklı çeşitlerde bir sürü hayvan geçmişti, bazılarının türünü bile bilmiyordum fakat ilginç bir şekilde yırtıcı olduklarını düşündüklerim bile bize saldırma teşebbüsünde bulunmamışlardı.

"Burası sizce de yağmur ormanlarına benzemiyor mu?" dedi Adreanna. Bir baş işaretiyle ona katıldığımı belirttim, ben bunu yaparken Nile: "Evet... Ama buradaki hiçbir hayvan bize saldırmaya teşebbüs etmedi?" dedi. Akio ona cevaben sorar bir tonda: "Belki de aç değillerdir?" diyerek omuz silkerken "Onları bize saldırmaktan alıkoyan her neyse umalım da devam etsin." dedi Benjamin. Kaan suyundan bir yudum aldıktan sonra ağzını sildi ve: "Katılıyorum. O sarımtırak, kaplan ve çita karışımı gibi duran yaratığın dişleri kafamızı delebilecek kadar sert görünüyordu! İyi ki dikkatini çekmeden fotoğraflayabildik, yeni bir tür olabilir." dedi sesindeki bariz heyecanı bastıramayarak. "Buradan sağ bir şekilde çıktığımız sürece hiçbir şey umurumda değil." diyerek söylendi Tomoko bir yandan çamurlanmış üstüne bakarken diğer yandan elindeki bisküviyi ağzına atarak, "Bak işte! Buna kesinlikle katılıyorum, burası tekin bir yer değil." dedi Adreanna.

Evrenler ArasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin