Minnettarlık borç değildir ♦︎ 8

728 108 149
                                    

26 Yıl Önce

Poyraz ve arkadaşları evin önünde oyun oynarlarken Can küçük adımlarla geldi onların yanına. Mavi büyük gözleri direkt Poyraz'ı bulmuştu. "Merhaba." dedi kısık, özgüvensiz bir sesle. Neyse ki Poyraz onu duymuştu da elindeki oyuncak arabayı kenara bırakıp hızla ayağa kalktı ve gülümseyerek Can'ın yanına gitti.

"Merhaba Can. Bizimle oynamak ister misin?"

Can usulca kafasını salladığında Poyraz onun çekingen tavrını fark etmişti. Tatlı bir gülümseme ile Can'ın elini tutup arkadaşlarının yanına getirdi. "Arkadaşlar. Bu Can. Can, bunlar da; Çağla, Mert, Fırat, Doğa, Mehmet."

Çağla ve Mert hızla ayağa kalkıp küçük çocuğun önüne kadar geldiler ve dudaklarında içten bir gülümseme ile küçük çocuğa baktılar. İlk konuşan Çağla olmuştu. "Biz de seninle tanışmak istiyorduk Can. Oyun oynayalım mı?"

Can kafasını bir kez salladığında Poyraz onun elini bırakmadan yere serilmiş olan halının üzerine doğru gitti ve halıya oturdu, yanına da Can'ı oturtmuştu. Can hiçbir şey demiyordu, sadece meraklı gözlerle oyun oynayan çocukları izliyor ve arada bir gülüyordu. Poyraz onun önüne yine kendi arabalarını koymuştu. "Hadi sen de sür." dedi hevesle.

Can cevap vermeden Mehmet ortaya atıldı. "Sıkıldım ben." dedi on iki yaşındaki çocuk. "Saklambaç oynayalım mı?"

"Evet!" dedi Can. Bu sefer sesi hevesli çıkmıştı çünkü en sevdiği oyun saklambaçtı. Annesiyle her daim saklambaç oynardı. Belki saklambaç oynarsa annesi gelir ve onu bulmaya çalışırdı. Gözlerini hızla Poyraz'a çevirip tatlı tatlı ona baktı. "Lütfen saklambaç oynayalım."

Poyraz ve diğer çocuklar reddetmedi. Bir ebe seçmeleri gerekiyordu. Can sadece ona kadar saymayı bildiği için ve bu mahallede yeni olduğu için onu ebe yapmama kararı aldılar. "Poyraz da ebe olmasın." dedi Çağla. "Can onun yanında kendisini daha güvende hisseder. İkisi beraber saklansınlar. Can bize alıştıktan sonra kurallarına göre oynarız."

Can minnetle baktı Çağla'ya. Bunu kendisi de teklif etmek istemişti ama çocukların vereceği tepkiden korktuğu için edememişti. Poyraz da elini Can'ın sırtına koyup kafasını salladı. "Olur." dedi ve ardından Can'a baktı. "Bizi bulamayacaklar. Çok iyi yerler biliyorum."

"Haksızlık." diye sokurdandı Mehmet. Can geldiğinden beri değişen ruh halini tüm arkadaşları anlamıştı. Her şeye bir bahane bulmaya çalışıyordu. "Kaybolacak değil ya. Neden ayrımcılık yapıyoruz?"

"Mehmet." diyerek kaşlarını çattı Fırat. O da on bir yaşındaydı. "O daha çok küçük ve hiçbir yeri bilmiyor. Yanında birisi olmalı ki ona öğretmeli. Oyunbozanlık yapma."

Mehmet arkadaşlarından kendisine destek çıkmayacağını anladığında kollarını göğsünde bağladı ve somurtarak arkadaşlarına ayak uydurmak zorunda kaldı. Tekerleme söyleyerek ebe Çağla seçildi ve kız elliye kadar saymaya başladı. Bu sırada da Poyraz hızla Can'ın elinden tutup çok iyi bildiği bir yere doğru koşmaya başladı. Çok dikkatli ve yavaş koşuyordu. Aslında mahallede kimse Poyraz'ı koşma yarışmasında yenemezdi. Rüzgâr gibi bir anda eserdi fakat şimdi Can için yavaş koşuyordu. Küçük çocuğun düşmesine izin veremezdi.

"Buraya geçelim." dedi bir evin arka duvarına doğru koşarken. "Atlayabilir misin duvardan? Otların arasına saklanırız."

Can yüksek duvara baktı ve zıplamaya çalıştı fakat elleri duvarın üstüne yetişmemişti. "Çıkamıyorum." dedi bir kez daha zıplamaya çalışırken.

"Bir saniye." dedi Poyraz ve arkadan ona destek vererek duvara tırmanmasına yardımcı oldu. Hemen ardından tek bir zıplayışta duvara tırmandı ve kendi açık mavi gözlerini karşısındaki koyu mavi gözlere çevirdi. "İlk ben atlatacağım aşağıya, sonra da sen atla. Söz veriyorum düşmene izin vermeyeceğim. Seni tutacağım."

altı kurşun bir iz , GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin