Kafamı Leo'ya çevirdiğimde alnının ortasında kırmızı bir nokta vardı. Kırmızı nokta? Lazer? Silah? Keskin nişancı? Suikast? SUİKAST!
Leo'nun kolundan tuttuğum gibi kendimi ve onu koltuğun arkasına attım.
Koltuğun arkasına atlamamızla kurşun yağmuruna tutulduk. İlk defa dikkatli olmam işe yaradı sanırım. Ama aşırı korkunç. Eğer fark etmesem...
Etrafa bakarak kaçmanın yollarını düşünüyordum. Odadan çıkmadığımız her an vurulma ihtimalimiz artıyordu. Yakınımızda olan çalışma masasını devirdim. Leo ise şoku yeni atlatmış olmalıki planımı anlamıştı. Bizi masanın arkasından geçiyor sanacak ve oraya yoğunlaşacaklardı. Biz ise hızlıca atlayarak yatağın arkasına geçecek oradanda kapıya emekliyerek kurtulacaktık. Leo eline yastığı aldı ve geriye doğru saymaya başladı.
3
2
1
Leo yastığı masaya doğru atmasıyla kendimi yatağın arkasına atmıştım. Derin nefes alarak Leo'ya baktım. Stresten dolayı vücudum titriyordu. Leo bana gülümsedi ve kapıyı işaret etti. Kafamı olumsuz anlamda sallasamda kabul etmedi.
En hızlı şekilde kapdan dışarı attım kendimi. İçeriden gelen silah sesleri çatışmanın devam ettiğini ve içeride büyük bir çatışma daha olduğunu gösteriyordu. Karşıdaki odanın kapısını açıp içeri girdim. Kapıyı kitledikten sonra içeriye baktım. İçerisi siyah mobilyalarla dolu karamsar bir odaydı. Biraz ileride bir kapı daha bulunuyordu. Yavaşça oraya yaklaştığımda kapı aniden açıldı. Çığlık atıp yere düştüm. Eskiden böyle değildim.
Odadan çıkan kişiye bakmamayı tercih ettim. Öleceksem şimdi ölmeliydim. Umarım acısız ölürdüm. Gözlerimi sımsıkı kapattım.
Önümde eğilen kişiyle daha çok gerildim ve gözümü açmayı reddettim. İçimden korkunç duygular geçiyordu. Korkudan titremek dışında bişey yapmıyordum.
Anne yanına geliyorum, bebeğin geliyor.
Çeneme değen parmaklar nazikçe kafamı kaldırdı. Gözlerimi açtığımda gördüğüm yüz ve şefkatli bakışlar beni şaşırtmıştı. Saçlarımı diğer eliyle düzeltip bir kısmını kulağımın arkasına ittirdi.
Gözlerimi ayırmadan izliyordum. Gördüğüm griye kaçan mavi gözler beni büyüsüne çekmişti.
O da gözlerini kaçırmadan gözlerime bakıyordu. Elini çenemden çekerek yanağımın üstündeki birşeyi siler gibi okşamıştı. Tamam bu bakışma hiç hoş yerlere gitmiyor.
Tam konuşacağım sıra kapı kırıldı.
Kapının kırılmasıyla çığlık atarak ayağa kalktım ve biraz geriledim. Benimle birlikte Daniell de ayağa kalktı.
Kapıdaki adama baktığımda ise günün 3. şokunu yaşadım.
İlker Çelik Karadağ'nın burada ne işi vardı?
İngilizce konuşarak bağırmaya başladı.
"Stay away from what's mine, Daniell!" (Benim olandan uzak dur, Daniell! )Daniell ise derin bir nefes alarak yüzüne umursamazlık maskesini taktı.
"What do you know it's yours? Maybe the girl doesn't want to? (Senin olduğu ne malum? Belki kız istemiyor?)
İlker Çelik Karadağ elindeki silahı Daniell Robert'in göğsüne dayadı.
Sinirden köpürerek bağırmaya başladı.
" She's my girl! Give it to me, and don't hurt the relationship of interest between us, Daniell Robert! (O benim kızım! Onu bana ver ve aramızdaki çıkar ilişkisine zarar verme Daniell Robert!)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz Orkide
حركة (أكشن)Annesi karanlık işlere bulaşmış bir kız, annesiyle bu kötülüklerden kaçarken kendi ailesinden kayıp verir. Hem aile üyelerinin yasını tutarken hemde ailesinden geriye kalan kardeşini korumaya çalışır ve yurt dışına kaçar. Peki, intikam isteyen kötül...