Temiz bir havayla, suyla, gıdayla ve uykuyla bir insanın tek başına fiziksel olarak yaşamını sürdürmeye devam etmesi gayet mümkün gibi geliyor kulağa değil mi? Ne var ki zihinsel v ruhsal olarak salt bunlarla insani özelliklerini koruması ve geliştirmesi imkânsız.
19. Yüzyıldan bu yana evrensel olarak insanın bireyselliği üzerinde anlam aranıyor olsa da, insan sosyallikle anlam bulan bir canlıdır. Birey olarak, değerli bir "sosyal" yaratıktır. Yaratılış destanında bile insan birey olarak, tek başına yaşam mücadelesine terk edilmez. İnsan hiçbir yerde tek başına tarif edilmez. Âdem ile Havva miti bile insanın yaratılışından itibaren yalnız olmadığının ve olmayacağının, yaşamsal olarak muhakkak ilişki bağlarına ihtiyaç duyacağının göndermeleriyle doludur.
Hayatta kalmak yemeyle, içmeyle, havayla, barınmayla ve uykuyla ilgili olabilir ancak yaşamaya devam etmek duygu bağlarıyla, sevgi köprüleriyle mümkündür. Hayatta kalmakla yaşamaya devam etmek aynı şeyler değildir.
İlişkilerini yitiren, yalnızlaşan insan yaşadığını hissetmez. Dolayısıyla anlam arayışlarına düşer. Kısa süreli de olsa kendini iyi hissettiği, tamlık ve bütünlük yakaladığı bağımlılıklarına yönelir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Müthiş psikoloji
Non-FictionSevdiğiniz için kıskançlığa kapıldığınız oluyor mu? Peki ya, sevdiğiniz için kendinizi gözden çıkardığınız, var gücünüzle fedakarlıklarda bulunduğunuz, kendinizi sorgusuzca uğruna adadığınız, benliğinizden çaldığınız zamanlar var mi? Sevdiğiniz için...