2. Bölüm

49 2 20
                                    

İyi okumalarrr🕊

Konuşmam yetmiyormuş gibi düşünmeye de başladım. En kötüsü buydu. Çoğu insanlar gibi düşünmeden konuşsaydım kimse bir şey demeyecekti; ama ben düşündüğümü söylemeye kalktım.
~Yusuf Atılgan

Albay'la olan, yaklaşık 15 dakikalık konuşmadan sonra olay yerinde buldukları arabamın anahtarını alıp odasından çıktım. Çıktığım gibi karşıma Albay'ın postası dikildi. Hafif bir baş selamı verip, "Ben Albay postası Fırat. Albayım, size eşlik etmemi istedi Sayın Savcım."

Anladım dercesine kafa salladım. "Arabamı almam gerek Fırat," dediğimde onaylayıp eliyle yolu göstererek "Buradan," dedi. Yan yana yürümeye başladık, birkaç koridoru geçtikten sonra karargahtan çıkıp bahçeye geçtik. Biraz ileride olan arabamı gördüm.

Arabamın yanına geldiğimizde şoför kapısını açıp koltuğa oturdum. Albay'dan aldığım silahımı torpidoya koyup çıktım. Beni bekleyen Fırat'a bakıp "Teşekkürler Fırat, gerisini ben hâlledebilirim," deyip hafifçe tebessüm ettim. Fırat gülümseyip "Ne demek, görevim, iyi günler Sayın Savcım," dedi.

Tebessüm edip kafamla onayladım. Fırat hafif bir baş selamı verip arkasını dönüp karargaha doğru ilerledi. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes alıp verdim. Gözlerimi açıp öylesine bahçede gezdirdiğimde, kahvenin en koyu olan tonuna sahip gözlerle karşılaştı gözlerim.

Birkaç saniyelik bakışmadan sonra başımla selam verdim, o da başıyla selamımı aldı. Üzerimde hâlâ verdiği parka vardı. Yıkayıp, temizledikten sonra teslim edecektim. Gözlerimi gözlerinden çekip, arabamın açık olan kapısından içeri girip koltuğuma oturdum. Kapıyı çekip, kemerimi taktım. Arabayı çalıştırıp askeriyeden çıktım. Yol üzerindeki açık bir eczaneye uğrayıp moraran yanağım için krem aldım.

Bu sırada annemler sürekli arayıp durmuştu. Bende her defasında iyi olduğumu söylemiştim. 2 gün boyunca haber alamadıkları için buraya gelmişlerdi. Şimdi tüm ailem evimde beni bekliyordu.

Yarım saatlik yolculuktan sonra dairemin olduğu apartmanın önüne gelebilmiştim. Arabayı otoparka park ettim. İnip kapıyı kapadım. Arabayı kilitledikten sonra apartmanın demir kapısına doğru yürümeye başladım. Kapının önüne geldiğimde demir kapının açılımı şifreyle olduğu için bildiğim şifreyi girdim. Kapı açıldığında apartmana girdim, merdivenler yerine asansörü tercih ettim. Asansör 6. kata çıkarken asansördeki aynadan kendime baktım. Saçlarım dağılmış, uykusuzluktan ve yorgunluktan göz altlarım morarmaya başlamıştı. Yanağıma baktığımdaysa yediğim tokattan dolayı oluşan morluk görünüyordu.

Oflayıp gözlerimi kırpıştırdım. Asansör kata geldiğinde kapılar açıldı. Asansörden inip dairemin kapısının önüne geldim tam bu sırada kapı hızla açıldı. Kapıdaki annemle göz göze geldim. Arkasında babam, abim, yengem ve Ömer vardı. Annemin gözleri dolu doluydu. Hızla yaklaşıp sarıldı. Bende kollarımı ona sardım. Kısa bir süre sonra ayrıldık. "Hala," diyen Yiğit'in sesiyle gözlerim babamın yanındaki, boyundan dolayı göremediğim Yiğit'e kaydı.

Gülümseyip kollarımı açtım. Hızla yanıma geldi, onun boyuna eğildim. Kollarını boynuma sarınca bende kollarımı beline sardım. "Hala, sen hasta olmuşsun o yüzden seni iyileştirmeye gelmişiz annem öyle dedi. Doğru mu? Çok mu hasta oldun?" Yiğit'in söyledikleriyle geriye çekildim. Gözlerine bakıp "Evet bir tanem, ama şimdi çok iyiyim çünkü ilacım geldi," deyip yanağını öptüm. Yiğit utangaç bir gülümsemeyle bakınca kollarımı ondan ayırdım. Elini tutup arkada bizi izleyen aileme bakıp gülümseyerek "E hadi ne duruyoruz içeri geçelim," dedim.

Küllenmiş RuhlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin