4) Heart

596 72 113
                                    

21.10.22 Cuma Günü-

Wooyoung sonunda okuldan çıkabildiği için dua ederken San’ı görecek olmanın heyecanıyla adımlarını kütüphaneye yönlendirmişti.

Kendi kendine mırıldandığı şarkı bittiğinde büyük binaya ilk adımını atmıştı. Bir kaç kez burada, Yeosang ile birlikte sabahlamışlardı okul başladığından beri ama cuma günleri buraya daha bir heyecanlı geliyordu.

Üç haftadır San ile normal bir şekilde ders işliyorlardı. Bazen onun yüzüne bakarken dalıp gidiyor, San ise elini Wooyoung'ın ensesine koyup oradaki saçlarını okşarken derse odaklanmasını söylüyordu.

İkisi okulda da normal öğretmen-öğrenci ilişkisini sürdürüyor, sadece arada San, küçüğünün önce gözlerine sonra dudaklarına bakıp kendi dudaklarını yalıyordu.

Son zamanlarda San takım elbiseyle okula gelmeye başlamıştı. Bu Wooyoung'ı tetikliyordu, kucağına oturmak istiyordu.

Üç haftadır her gün San’ı görmeye alıştığı için, bi' arada bile göremese endişeleniyordu.

Nihayet masada dimdik oturan, keskin bakışlarıyla önündeki kitaba odaklanan San’ı gördü. Yanına gitmeden önce gömleğinin ucunu pantolonunun içine tıkıştırdı. Üstten bir iki düğmesini açarak beyaz tenini gözler önüne serdi. Derin bir nefes alıp ona doğru yürüdü.

"Merhaba~ geç mi kaldım?"

San elindeki kitabı masanın üzerine bırakıp ayağa kalktı. Gülümseyerek "Hayır" dediğinde yanındaki sandalyeyi çekip Wooyoung için küçük bir centilmenlikte bulundu.

Wooyoung teşekkür ederek oturduğunda San’ın yüzünde garip bir ifade vardı. Göz göze geldiklerinde ne olduğunu sordu.

"Dün gece pek uyuyamadım. Ama iyiyim. Hadi derse geçelim" San test kitabını Wooyoung'ın önüne çekti ve soruları anlatmaya başladı.

***

Onuncu soruyu da bitirdiklerinde Wooyoung oflayarak kollarını masaya, başını da kollarının üzerine koyup San'a bakmaya başladı.

Büyük olan üzerindeki gözleri fark edince diğer soruya geçmek yerine bakışlarını Wooyoung'a indirdi.

Sol eli, sevimli bir şekilde kendisine bakan çocuğun saçlarına gittiğinde Wooyoung gözlerini kapattı.

San’ın eli, Wooyoung'ın saçlarından ensesine doğru inerken hareket edip biraz daha yaklaşmıştı büyük olana.

"San-ah" Wooyoung belli belirsiz mırıldandı.

San, diğerini duyabilmek için yüzüne yaklaştı. "Söyle bebeğim"

Wooyoung gözlerini aralayıp, gözleri kısılmış San'a baktı. Yüzlerinin arasındaki mesafe, Wooyoung'ın titreyen nefesini diğerinin yüzünde hissetmesini sağlıyordu.

Bakışmalarını kesen Wooyoung oldu. Başını kaldırıp, doğruldu. Kollarını yukarı kaldırıp hafifçe gerinde ve ağzından tatlı bir mırıltı döküldü.

San gülümseyerek küçük olanı izlerken o masanın üzerinde duran elini San’ın bileğine dolayıp kendine yaklaştırdı.

"Sınıfta herkes bileğine kalp çizdi. Sevgilileri yada flörtleri de kendi bileklerine, onlarınkiyle aynı renkte yıldız çizdiler... senin bileğine de çizelim mi?"

San'a garip gelmişti bu istek. Ama küçüğünün isteğiydi, ne kadar heves ettiğini gözlerinden görebiliyordu. Onaylar biçimde salladı başını.

Wooyoung mutlulukla San’ın elini kucağına koyup kalemliğine uzanmıştı. Pembe simli kalemi çıkarıp kapağını açarken San'a, bakmaması gerektiğini söylemişti.

Bir iki dakika sonra Wooyoung bitti diye mırıldandığında San onun odaklanmış yüzünde ve ciddi gözlerinde kaybolmayı bırakıp bileğine bakmıştı.

Pembe yıldız.

Wooyoung dudaklarını öne çıkarıp büzmüş, yaptığı çizime üflüyordu. San diğer elini onun çenesine koyup başını kaldırdı. Yüz yüze geldiklerinde San dudaklarını, Wooyoung'ın gülmekten gerilen dudak kenarlarına bastırmıştı.

Wooyoung küçük şokunu yaşarken San kolundaki pembe yıldıza bakmaya başlamıştı. Yüzündeki hafif sırıtış, Wooyoung'ın kendi bileğini ona göstermesiyle gözleri kısılana kadar gülümsemesine yol açmıştı.

Pembe kalp.

San gamzeleri çıkıp gözleri kaybolana kadar güldü. Çok hoşuna gitmişti.
Wooyoung diğerine yaklaştı ve gamzesinden öptü büyük olanı.
Bu San’ın daha çok hoşuna gitmişti. Şuan belinden tutup nefessiz kalana kadar öpebilirdi Wooyoung'ı.

Tabi kaçmamış olsaydı...

Porn Teacher [WOOSAN]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin