Uyum

30 2 0
                                    

*Akira*

-Percy!

Percy'nin yanına gittim, Leo ile konuşuyordu.

-Merhaba, Akira.

-Şu silah kulübesinden kendime silah seçmek istiyorum. Yardımcı olur musun?

-Bu zaman kadar seçmemiş miydin?

-Denedim ama olmadı. Hiçbiri uymuyor.

Leo bana baktı

-Çekiç verebilirim?

-Sağol Leo ama bilirsin, çekiç işte...

-Peki.

Dedi ve Leo alet çantasından birkaç çivi ile bir mekanizma yapmaya başladı.

-Geliyor musun Leo? Diye sordu Percy.

-Yok.

-Aman gelmezsen gelme, diye takıldı ve kolumdan tutup kulübeye getirdi.

-Şunu dene bakayım.

Eliyle bir kılıç gösterdi. Bir tarafı oval, diğer tarafı tırtıklı bir kılıç. Kılıcı elime aldım ve bir kılıca bir bana baktı

-Yok bu senin elinde boru gibi oldu.

Dedi ve aldı elimden. Ona bir hançer gösterdim.

-Bu nasıl?

-Hançer kullanmak zordur hem de o gösterdiğin meyve bıçağına benziyor.

Bu da hiçbir şey beğenmiyor, dedim içimden.

Ardından elime bir katana tutuşturdu.

-Cuk oturdu.

Dedi ve denediğim kılıçları bir kenara fırlattı.

-Hadi gidelim.

-Niye acele ediyorsun.

-Annabeth'le buluşmalıyım.

-Ooo, randevu mu yoksa.

Kolumu dirsekledi.

-Gibisinden. Neyse, ben kaçar

Kulübeden çıktı ve beni katanamla başbaşa bıraktı.

Yaklaşık 100-120 santimetre vardı. Görünüşünden gerçekten ağır olduğu hissine kapılmıştım ama o kadar da ağır değildi. Kulübeden çıktım ve Arena'ya geldim. Oradaki kuklalardan birine katanayı salladım.

Kuklayı tam ortadan ikiye pürüzsüz bir şekilde ayırdı.

-Güzeldi.

Arkamdan gelen ses alkışlamaya başladı ve ben de arkamı döndüm. Alkışlamayı kestim.

-Katanayı güzel kullanıyorsun. Etkilendim.

Bu kızı herkes tanıyordu, herkesin saçma sapan yakıştırmalarda bulunduğu nehirdeki tekneden çıkan o kız.

-Teşekkürler, dedim hafifçe gülümseyerek.

-Belki bir kılıç talimi yapmak istersin benimle?  Ne dersin?

Katanamı indirdim.

-Tabii, neden olmasın.

Ardından kılıcını kınından çıkardı. Bu yaklaşık 90 santimetre boyunda, İlahi Bronzdan yapılmış, ince sayılabilecek kalınlıkta bir kılıçtı.

Kılıçta en çok dikkatimi çeken şey kılıcın tam ortasında olan o gümüş çizgiydi.

-O çizgi ne? Diye sordum.

-Bilmiyorum, dedi sakince. Ardından ekledi.

-Annabeth bunun bir gücü olduğunu, ama ne olduğunu tam olarak bilmediğini söyledi. Belki de gücüyle alakalı bir şeydir.

Başımı salladım ve arkamı dönüp 2 tane zırh kaptım.

Tekini ona verdim, hemen kuşandı.

-Başlayalım mı?

Pozisyonumuzu aldık.

-3, 2,1!

Bana doğru atağa geçti ve yana kayıp sırtına bir darbe vurmak için katanamı salladım. Atik davranıp arkasını döndü ve katanamı savuşturdu. Geriye sıçradım ve ona bir atak yaptım, eğildi ve kılıcıyla katanamı alttan vurdu. Ardından kalkıp bir de üstten vurdu, sonra da sağdan. Son darbe ile birlikte katanam sol tarafa fırlayıverdi.

Katanama bakarken yüzümü geri çevirdiğimde burnumun ucundaki kılıca baktım.

Kıkırdadı ve kılıcını çekti.

-Güzeldin, dedi ve elini uzattı.

Elini sıktım.

-Sen de harikaydın. Nasıl yaptın onu?

-Önce alttan vurdum, böylece kılıcın hafiften üste kaydı. Ardından üstten vurdum ve böylece tutuşun iyice gevşedi. Ardından kılıcı elinin tersinin olduğu yerden vurdum ve böylece parmaklarının arasından kayıp gitti.

-Vay be... Güzel taktikmiş.

Gülümsedi.

-Teşekkür ederim. Adın neydi?

-Akira...
Dedim hafifçe gülümseyerek.

-Memnun oldum Akira.

-1 buçuk aydır burada olmana rağmen kılıç konusunda kendini güzel geliştirmişsin, dedim.

-Sen silahını yeni aldın, sen de kendini geliştireceksin...

Sanki aklımı okumuş gibiydi. Ben 3 aydır buradayım, bir şey beceremiyorum diye düşünürken söyledi bunları.

-... Ben sana inandım.

Dedi ve tamamladı lafını. Tekrar gülümsedi. Ardından Annabeth onu çağırdı.

-Nixieee!

-Efendiiiim?

-Bu Melez Kampı tişörtü senin mi?

Sonradan fark ettim ki Nixie'nin tişörtü üstünde yoktu, siyah bir tişört giyiyordu.

Annabeth'e baktım. Elinde tam göbeğinden ucuna kadar yırtılmış bir tişört vardı.

Nixie elini ensesine götürdü.

-Şey... Yanlışlıkla bayrak direklerinden birine takıldı.

Annabeth elini yüzüne götürdü ve şakaklarını tuttu. Ardından Nixie'ye dönüp:

-Aferin, bu çöp ettiğin 5.melez Kampı tişörtü.

Ardından diğer elinde tuttuğu yeni tişörtü Nixie'ye verdi.

-Buna sahip çık.

-Tamam, dedi ve gülümsedi.

Ardından Annabeth de gülümsedi.

-Sana kızılmıyor.

-Biliyorum, dedi ve şakacı bir tavırla saçını savurdu Nixie.

Ardından bana döndü.

-Gitmeliyim, görüşürüz Akira.

Ardından Annabeth ile birlikte gitti.

Percy Jackson Ve Titanların İntikamıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin