*Akira*
Nöbet sırası bendeydi, ateşin karşısına geçmiştim. Elimi saçlarıma götürdüm, beyazlamış olan bir tutamı parmaklarımın arasına alıp oynamaya başladım.
Gökkubbeyi tutarken gerçekten görüşüm bulanıklaşmıştı, kulaklarım çınlamaya başlamıştı. Tonlarca ağırlığı taşımak gibi bir histi.
Düşüncelere dalmıştım. Melez kampına nasıl gittiğimi düşünmeye başladım.
Babamla birlikte yine Manhattan'daki evimizde oturuyorduk. Her zaman yaptığımız gibi. Pencereye yaklaştım, dışarıda hafif bir rüzgar esiyordu ve sonbaharın etkisiyle güçsüzleşmiş yaprakları dallarından koparıyordu. Yerler turuncu-kırmızı renkli yapraklarla kaplanmıştı.
-Baba... Dedim arkamı dönmeden.
-Noldu, dedi babam.
-Annem... Onu en son gördüğünde de sonbahardaydık değil mi?
Babam cevap vermemişti. Ben hala pencereden dışarı bakıyordum. Her zaman oturup kahve içtiği koltuğundan kalktı ve yanıma geldi. Pencereden dışarıyı izlemeye koyuldu. Elini omzuna koyup konuşmaya başladı.
-Aynen öyle, dedi hasretle.
-Annemi neden seviyordun? Diye bir soru sordum. Daha önce kaç kere bunu sormama rağmen her seferinde aynı sabırla cevaplıyordu sorumu.
-O tıpkı ilkbahar gibiydi, dedi babam gözünü pencereden ayırmadan. "İlkbaharda doğa süslenir, çiçekler açar. Annen de aynı böyleydi. Gözü yemyeşil ağaçlar gibi, saçı ise toprak gibiydi. Her zaman yağmur yağdıktan sonra oluşan o koku var ya, öyle kokardı. Güldüğü zaman gözlerinde çiçekler açardı."
Derin bir nefes aldı.
-Ancak İlkbaharın da bir sonu vardı, o da gelip geçiciydi. Her şey gibi.
Ardından elini cama koydu.
-En son gideceğinde bana "Seni seçerek doğru kişiyi seçmişim, oğlumuza harika bir baba olacaksın. " demişti.
Sessizlik oluştu, tek duyulan yapraklsrın hışırtısıydı.
-Seni neden sevdiğini söylemiş miydi?
Babam derin bir nefes aldı.
-Hayır... Söyleyemedi.
Ardından bana döndü.
-Bana bak oğlum, zamanın daralıyor. Oraya gitmen gerekecek.
-Nereye?
-Bir kampa, gideceksin. Annen her zaman senin çok önemli biri olduğunu söylerdi. Büyüdüğün zaman çok değerli biri olacağını söylerdi. Seni hep çok değerli bir çiçek tohumu olduğunu söylerdi. Seni iyi yetiştirerek köklerini salmanı sağlayacağımı söyledi. O kampa gittiğinde ise çiçek açacağını söylerdi.
İç çektim.
-Aynen öyledir...
-Bak Akira, kendine güvenmelisin. Sen önemli biri olacaksın.
-O kamp ne ki?
-O kamp... Zamanı geldiğinde öğreneceksin.
İç çektim ve tekrar dışarıyı izlemeye koyuldum. Hep aynı cevap "Zamanı gelince." Ne zaman gelecekti bu "zaman"?
Babam tekrar konuşmaya başladı
-Bak, biliyorum merak ediyorsun ama benim için bile her şey tam olarak oturmamışken sana anlatamam.
-Annem bizi neden bıraktı?
Duraksadı. Derin bir nefes aldı.
-Bizi seviyordu, ailemizi seviyordu. Yani... En azından bana öyle söylüyordu. Gitmesi gerektiğini ve bundan dolayı çok üzgün olduğunu söyledi ama hiçbir zaman nedenini bana söylemedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Percy Jackson Ve Titanların İntikamı
FantasyMelez kampında yine işler kızışıyor, Percy ve arkadaşları olayları çözüme erdirecek Hayran kurgu Pjo Rick Riordian (Fan kurgusudur)