İyi okumalar dilerim. Bakın bu gece sizin için uyumuyorum lütfen yorumlar ve beğenilere boğun beni.
107 oyu 200 de yorumu geçsin yazayım hemen yeni bölümü ♡
Nice yüzyıllara güzel ülkem
🇹🇷
Atamızın izinden.Yandı ,yandım. Yaktılar ,dumanla savruldum.
Bir yangın hiç uzaklıktı. Ben şimdi annemin saçlarımı tararken ninniler okuduğu bin bir zorlukla yapılan evin önünde külleriyle bana kurulan tahtın bahtsızlığıyla yüzleşiyordum.
Adım atmaya bile korkuyordum. Korkuyordum çünkü artık hiçbir şeyim yoktu. Koca bir boşluktu her yanım. Sağım, solum izbe çökmüş ,parçalanmış benliğin temsiliydi.
Bahçesinde mutlu çocukluğum yoktu, babamın ektiği sarı papatyalar yoktu. Ben yoktum. Suskunluk bir huzursuzluk gibi sarmalamıştı bedenimi.
Şahin iki adım gerimdeydi. Uzağımdayken bile yakınımdaydı. Nasıl olurda yabanda olan, bana yaban olan birinin her adımımda arkamda olduğunu da sorgulamıyordum artık.
Arkamda birinin olmamasına o kadar alışmıştım ki Şahin başıbozuk tüm savrulmuş alışkanlıklarımı tarumar ediyordu.
Çocukluğum yakılmıştı. Bile isteğe yakılmıştı. Kimin yaktığını bilmiyordum ama Şahin onu öğreneceğine söz vermişti. Tam bir haftadır külden tahtımı saatlerce izliyordum ve o da arkamda beni izliyordu.
Şimdi gidecek hiçbir yerim yoktu. Şimdi tam anlamıyla evsiz, yetim ve her şeyimi yitirmiştim.
Kulaklarımda sürekli uğultular konuşmalar dönüyordu. Etrafımda günah naraları atan günaha batmış insanlar görüyordum.
Günah ben miydim onlar mıydı? Elimi dayadığım is bulaşmış kayalık benim geleceğim, geçmişim. Ne kadar geriye atmak istesem de atamadığım gerçekler külle dönmüş bu evdi.
Kuru çınar ağacının yaprakları esen rüzgarla küllerle soluğu çekilmiş bedenime savruluyordu.
"Serçe , artık gidelim." Nereye gidecektim? Gidecek bir yerim yoktu. Pençeleriyle bile beni parçalayacak bir Şahin vardı. Fakat o ben ondan kaçtıkça kanatlarını gerip benim titreyen yüreğimi dinginleştiriyordu.
Adımları bana yaklaştıkça ayağının altındaki kuru koyu turuncu, kahverengi yapraklar paramparça oluyordu.
"Hava iyice bozdu. Hasta olmanı istemiyorum yeni yeni bünyen kendine geliyor. Hadi gidelim. Buraya gelmek seni daha beter ediyor... Koluna gireyim mi? Gidelim buradan." Tam bir haftadan fazladır yanmış ,kül olmuş boş araziye gelip duruyordum.
Ve en kötüsü de onu da kendimle sürüklüyordum. İsteseydi gelmezdi ama geliyordu...
"Olur." Onu daha da kalıplı gösteren koyu kahve kaşe bir kaban vardı üzerinde. İçine giydiği beyaz gömleğin açıkta bıraktığı teninden parıldayan zincire gözüm kayıp duruyor bu oldukça da geriliyordum.
Evin yandığını bana söylerken ki hali gözlerimin önünden gitmiyordu. Elleri titriyordu. Bana yaklaştığı her an elleri titriyordu.
Benim kırık boşluklarından bilinmezlik sızdıran kalbim onun varlığıyla titriyordu. Bu korkudan değildi bu daha önce ruhumda yansıması dahi olmayan belki güven belki sahiplenme duygusuydu.
Nazikçe koluma girip toprak yolda ilerlemeye başladığımızda karşıda kulübenin arkasında kadınlar bir bana bakıp bir Şahin'e bakıp konuşuyorlardı. Hiç çekinmeden alenen hakkıma giriyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVDA KUŞUN KIRIK KANADINDA
General FictionBir eski zaman hikayesidir. Yetişkin içerik! Yaş farkı içerir! Sevda Kuşun Kırık Kanadın'da adında yazılmış ilk ve tek kitaptır! Çalıntı ve benzeri kitap durumunda hukuki sürece başvurulacaktır!