Dışarı çıkar çıkmaz onu görünce olduğum yerde kaldım. Tamam, dışarıda olduğunu biliyordum ama burun buruna gelmeyi beklemiyordum. Ayrıca, içimde saçımı başımı düzeltme isteği uyanmıştı. Ne saçmalıyordum, ben böyle!?
İkimizde şaşkınlıktan hareket edemiyorduk. Gerçekten çok yakındık ve suratını inceleme fırsatını kazanmıştım. O kadar kusursuzdu ki... Aramızda ki huzur barındırmayan sessizliği bozan kişi ben oldum.
"Selam." Söyleyebildiğim tek şey buydu.
"Selam." Girdiği şoktan kurtulup kapının önünden çekildi. "İyi günler."
Gülümseyip başımı öne eğmekle yetindim. Bu çocuk nasıl bir etki bırakıyordu böyle... Sokağın başındaki markete yöneldim.
Uğulcan'dan...
'İyi günler' mi? Bu ben miydim, cidden? Normalde o kızı terslemem gerekirken 'İyi günler' deyip önünden çekilmiştim. Samimi bir hareket değildi ama yaptığım şey bana pek mantıklı gelmiyordu. Normalde, kızlarla -Gaye hariç- dalga geçip, onları tersleyen bir tiptim, ben. Üstelik Nisan, dalga geçilecek bir kız gibi gelmesine rağmen iyi davranmıştım. Belki de düşündüğüm gibi bir kız değildi. Ya da Gaye'yle iyi anlaştıkları için iyi davranmıştım. Kendimi böyle avutuyordum.
Kız olsam regl dönemime denk gelmiştir diyeceğim ama değilim ki amına koyayım!
Kafamdaki saçmasapan düşünceleri siktir etmek için Batıkan'ı aradım. O beni neşelendiriyordu. Ne kadar söylemesem ve belli etmesem de onu seviyordum. Kardeşim gibiydi. Onu üzen karşısında beni bulurdu. Övünülecek bir şey olduğu için söylemiyorum ama çevremdeki insanlar benden korkardı. Saygı duyarlardı. Belki de övünülecek bir şeydir, bilemiyorum.
"Alo!"
"Selam. Görüşelim mi, abiciğim?"
"Olur kanka, nerede?" Şu 'kanka' lafına sinir kapıyorum.
"Yarım saat içinde bizim kapının önünde ol. Oradan geçeriz bir yerlere. Nerede olduğunu biliyorsun, değil mi?"
"Evet. Geliyorum hemen."
Nisan'dan...
Marketten çıkıp eve giderken de, evde dizi izlerken de aklım hep Uğulcan'daydı. Sıçımsonik düşüncelerle kafamı yormaktan başka bir şey yapmıyordum. Şöyle ki, How I Meet Your Mother bile bu düşüncelerden kurtulmama yardımcı olmuyordu. Zaman geçtikçe bunalıyordum.
"Nisan, sende bir şeyler var." Diziyi durdurdu. "Anlat."
"Ne olacak ya, bunaldım biraz. Çok sıcak."
"Anlat." Derin bir 'of' çekerek olan biteni anlatmaya başladım. Konuştukça rahatladığımı fark ettim ve bunu daha önce yapmadığım için içimden kendime küfrettim.
"Biliyorum. Yaşadığım şey çok normal ama kendimi bok gibi hissediyorum. Pembe bok gibi... Hem iyi hem de kötü. Bir yandan diğerlerinden farklı olduğumu düşünerek mutlu oluyorum. Bir yandan da tek başıma olduğumu düşünerek üzgün..."
"Peki... Sana karşı farklı davrandığını nereden biliyorsun? Takıldığım yer orası, benim."
"Ben orada pembe boktan bahsediyordum, gerizekalı."
"He, pardon."
"Dışarı çıkalım mı?"
"Tamam ama ilk başta şu bölümü bitirelim." diyerek diziyi devam ettirdi. Normalde, dışarı çıkmayı kesinlikle reddederdi ama kafamı dağıtmaya ihtiyacım olduğunu anlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yürekten Sevmek
RandomBirbirlerini deli gibi seven ve birbirlerine ölümüne bağlı olan iki genç kız. Birisi; sosyal medyayla yemiş kafayı. Diğeri ise; Aksiyon meraklısı ve tam bir vampiratör. Peki, bu iki kız hayatlarında ve çok daha önemlisi kalplerinde başkalarına da ye...