8. Bölüm

85 14 7
                                    

Multi: Emre

Sondaki notu okursanız çok süper olur :D
*-* *-* *-* *-* *-*

Galiba, Batıkan, tanımaya başladığı insanları kıskanıyordu. Bu, çok saçma bir açıklama ama böyle saçma ve tatlı cümlelerin başka bir açıklaması olamaz.

Onu sadece iki gün görmüştüm fakat o iki gün bile onu az çok tanımama ve duygularını saklayamayan, yaşanmışlıkları olan bir çocuk olduğunu anlamama yetmişti. Hareketleri bana fazlasıyla çekici geliyordu ve... Farklı hissettiriyordu. Sanki yıllardır tanıyormuş gibiydim. Neredeyse, buna emindim. Mutlaka, görüşmüşlüğümüz olmalıydı. Yoksa, bu kadar yakın hissetmem imkansızdı.

Ertesi gün, aynı şarkıyı tekrar tekrar dinleyerek bunları düşünmüştüm. Sürekli. Öyle ki yürüyüşe bile çıkmamıştım. Ve bence, bu kadar düşünmek yeterdi ama gel de bunu akılsız başıma anlat. Neden, çabuk etkileniyordum ki? Neden, yaşadığım şeylerden ders çıkarmaya çalışmıyordum? Düşündüm de, belki de çalışıyordum ama yapamıyordum. Başaramıyordum. Bu, aynı 7. Sınıfta girdiğimiz Sosyal Bilgiler sınavı gibiydi. Ya da, bize giren mi demeliyim? Nisanla beraber bütün haftamızı o sınava çalışarak geçirmiştik ama sonuç hüsrandı. Çünkü, çalıştığımız yerden çıkmamıştı! Berbattı. İğrenç bir sınavdı ve bunu neden hatırladığımı bilmiyorum.

Hafızamı boş şeylerle dolduruyorum. Gereksiz şeylerle... Saçma anılarımı silebilmeyi çok isterdim. Eminim ki, gelecekte yaşayacağım güzel anılar olacaktı ve ben onları hatırlamak için büyük gayret sarfedecektim. Çünkü, kafam çoktan boş şeylerle dolmuş olacaktı.

İleri görüşlülüğüme en ağırından bir küfür savurdum ve Nisan'a telefon açtım. Buraya gelmesini isteyecektim. Onun sayesinde kafamı dağıtabilirdim, belki. Kısa bir mesaj da yollayabilirdim ama sesindeki duyguyu duymak istiyordum. Onun da bir sıkıntısı olabilirdi ve gelmek istemiyor olabilirdi. Öyle bir durumda, onu zorlamazdım.

Sanırım, güzel bulduğum tek huyum buydu. Bencil değildim. Kendimden çok başkalarını düşünürdüm. Tabi, zaman zaman bu huy, başıma dert açmadı değil ama ben vazgeçmeyi düşünmüyorum. Düşünsem bile vazgeçebileceğimi zannetmiyorum.

"Alo!" Gayet neşeli. Sorun yok.

"N'aber?" Onun neşesine karşı bende sesimi neşeli çıkartmaya çalıştım ve bu sefer başardım. Bu alanda gittikçe uzmanlaşıyordum.

"İyiyim de, kanka bugün hava çok sıkıcı değil mi?"

"Sen bir de bizim evi gör. Annemle babam da dışarı çıktı. Kös kös oturuyorum."

"Anlaşılan, o evin benim gibi birine ihtiyacı var." Bir süre ses gelmedi. Telefonu kapatmayı unuttuğunu düşünüp, aramayı sonlandıracaktım ki bağırış sesleri duydum. Bu sesler Nisan'a aitti. "Uçur beni spidey!" Neşesinin kaynağı, işte şimdi belli olmuştu.

Anlaşılan o ki, çok sevdiği kuzeni Emre, Almanya'dan onu ziyarete gelmişti. Şuan evde olmadıklarını anlamak da zor değildi çünkü, ne zaman arabayla bir yerlere gitmiş olsalar; Nisan, bu tepkiyi sergilerdi.

5-10 dakika sonra zil çalmıştı. Nisan gelmişti. Nereden mi biliyordum? Bizim özgün bir zil çalma stilimiz vardı. Ben pek kullanmazdım -çünkü, unuturdum- ama nisan her defasında yapardı. Ve evet, biz işsiziz.

Emre'yi kapıda görünce direkt boynuna atladım. Çocuk, fazla sempatikti. Hayır, Nisan'ın kuzenine yavşamıyordum. Sadece çok ama çok seviyordum. Sanırım, tek çocuk olmanın yan etkileri, bunlar.

O da bana sıkıca sarıldı ve yavaşça benden ayrılarak sarılma faslımıza son verdi. Normalde, bunu yapan kişi Emre olmasaydı kendimi sürtük gibi hissederdim ama onun böyle bir şey yapması beni meraklandırmaya yetmişti. Nisan'a dönerek konuşmaya başladı.

Yürekten SevmekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin