Seneler

548 49 75
                                    


2 yıl sonra...

Kalbim yerinden çıkacak gibi hissediyordum, aslında her görüş gününde böyle oluyordu. Onun yüzünü görmek kalbimi acıtıyordu. Beni deli ediyordu. Masanın üzerinde duran ellerimi birbirine kenetledim, hâlâ gelmemişti.

Mingi yaralama ve silahla mekan basma suçumdan 4 yıl, 2 ay ceza almasından beri bir kalbim burada catmaya başlamıştı. O gün, polislere teslim olmadan önce tüm benliğimi almıştı benden. Hemde ağlayarak.

Polisler onu götürürken ağlamalarıma kimsenin vicdani dayanamamıştı. İnsanın kalbi atmaya bırakırsa nasıl yaşardıki? Mingi giderse, Yunho nasıl yaşardı?

Kapıdan içeri girdiğinde tüm dikkatimi ona verdim. Yüzü artık yerine tam oturmuştu ve vücudu gelişmişti. Eskisinden daha erkeksi duruyordu. Beni görünce gözleri parladı. Sahi o nasıl dayanıyordu? Beni iki saat bile görmeyince özleyen adam nasıl dayanıyordu?

Heyecanını bastırmak için ağır ağır adımlarla yanıma gelirken, her görüşte olduğu gibi gözü dolmuştu. Benim göz pınarlarım ise kurumuyordu zaten. Ayağa kalktım titreyen elimle. O dudakları öpmeyeli iki yıl olmuştu.

Bana yaklaştığında direkt kollarımı boynuna doladım. Sıkı sıkı sarılırken o da bana sıkıca sarılıyordu. Derin bir nefes aldığını hissettim. Beni içine sokmak istermiş gibi çok sıkı sarıyordu.

"Seni çok özledim sevgilim..." diye fısıldadım kulağına. Kimsenin duymayacağına emin olduğum bir sesle. Titrek bir nefes alarak.

"Ben özlemimden öldüm sevgilim..." dedi, gözlerimi kapattım.

Ardından kollarını çekti zorlukla, ben otururken o da karşıma oturdu. Yanımdayken onu öpüp koklayamamak zor geliyordu bana. Nefes aldım, onun gözünün önünde ağlamayacaktım. Ben ağladığımda o da kahroluyordu.

"Annemler nasıl?" Diye sordu, verdiğim savaşı anlayıp konuyu dağıtmak ister gibi. Gülümsedim, içimi biraz hüzün kaplamıştı. İki yıldır Annesinden ayrı kalmıştı. Benim Yüzümden...

"Çok, çok iyiler. Selamları var." Dediğimde kafasını salladı. Ne konuşacağımızı bilemez bir şekilde sadece birbirimizi izliyorduk. Gözüm yeniden dolarken, o ağlamamam için gülümsedi.

"Üniversite nasıl gidiyor? Derslerine alıştın mı?" Diye sorunca ağlamamak için kendimi zor tutarken gülümsedim. O üniversiteye gidememişti. Benim yüzümden...

"Sen derslerimi kontrol edeceğini söylediğinden beri hiç aksatmıyorum." Dedim, derslerimi aksatırsam ona ihanet edermişim gibi. Gülümsedi.

"Aferin Yuyu'm..." dedi, Hyung'um olmuş gibi konuşuyorduk.

Görüş süresi dolunca sadece birbirimizi izlediğimizi fark ettim. Gardiyan bir kez daha bağırınca ayağa kalktım ve ona sımsıkı sarıldım. O da öyle sıkı sarılıyorduki canımı yakıyordu ama bu umrumda değildi bile. Beni daha sıkı sarsın, hiç bırakmasın istiyordum.

"Kendine iyi bak kurban olduğum."

Diye fısıldadı kulağıma. Boynuma
çaktırmadan bir öpücük kondurdu. İçim titredi...

"Sende Sevgilim..."

Kollarımdan zorla ayrılıp içeri doğru giderken, gözlerimin içine bakıyordu hâlâ.

Mingi'nin yeri şu anlık, Yunho'nun boynu değil, Yunho'nun gözleriydi.

———

2 yıl sonra...

Elimdeki sigarayı yere fırlatıp cezaevi binasından içeri girdim. Adımlarım ile bildiğim ziyaretçi yerini bulup, en köşedeki masaya oturdum. Her zamanki yerimizdi burası.

Weakness || YunGiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin