Çakı

664 73 93
                                    



Hayal kırıklığı...

Onun gözlerinde ilk defa bunu görüyordum, bana bakarken mutluluk saçan gözleri bana şimdi hayal kırıklığı ile bakıyordu. Kapının önünde öylece durmuştu, ne kadar süredir orda olduğunu bilmiyordum.

Ben ona şaşkınlıkla bakarken, bize doğru adım attı. Ben yavaşça ayağa kalkarken, Junyoung'da benim baktığım yere yani ona bakınca kaşlarını çatarak ayağa kalktı. İkimiz ayakta durduğumuzda bize yaklaşır yaklaşmaz yumruğunu kaldırıp saniyeler içinde Junyoung'a yumruk attı.

Junyoung'un kafası yana doğru düştü. O kadar sert vurmuştuki sesi kulağıma kadar gelmişti. Deliye dönmüş gibiydi. Yakasından çekip bir kez daha vurdu aynı yere. İki vuruşta yüzünü kırmızı kanlar kaplamıştı. Korkarak atladım kollarına, benimle birlikte üç kişi daha tutuyordu onu. Ama o avını yakalamış aslan gibi korkunç gözleri ile ona bakıyordu.

"Bırakın beni!" Diye kükredi. Bir kişi korkudan kolunu bırakırken bizden büyük olan Hyung ve ben hâlâ tutuyordum kolunu. Biliyordum çünkü, bırakırsam öldüreceğini biliyordum. Song Mingi yapardı bunu.

"Mingi..." dedim onu tutarken zorlanan sesimle. Nefes nefese kalmıştı ve zıngır zıngır titriyordu. Gözlerini bana çevirdiğinde acıyla kısıldı gözleri. Bileğimden tutup beni sürükler gibi dışarı çıkardı. İlk defa canımı bu derece yakıyordu. Tutuşu oldukça sıkıydı. Gözlerim dolarken onu takip ediyordum nereye gideceğini bilmiyor gibiydi ama soluk seslerini duyuyordum.

"Mingi..." dedim ama beni duymadı, hâlâ benide peşinden sürükleyip yürüyordu. Bir ara sokağa girdiğimizde yanında benim olduğumu bile unuttuğunu düşünmüştüm.

"Mingi!" Diye bağırdım en sonunda, adımları dondu ve acı çeken gözleri bana döndü. Bileğimi hâlâ bırakmamıştı, aynı sertlikle tutuyordu. Yüzündeki o ifade kalbimi öyle acıtmıştıki şok içinde baktım yüzüne.

"Hap mı içiyorsun?" Dedi gözlerinden bir damla yaş akarken.

Song Mingi karşımda ağlıyordu ve bu benim yüzümdendi. O ağlıyordu.

Ağlıyordu, sinirliydi ama daha çok acı çekiyordu ve ilk sorduğu şey ona neden ihanet ettiğim değildi. Hayretle ona baktım.

"Mingi farkında mısın? Seni sattım. Yalan söyledim sana ve sen benim hâlâ hap içip içmemi mi umursuyorsun?" Dedim kızar bir tonda. Nasıl sevebilirdi bir insan bir insanı bu kadar anlamıyordum. Dudağını yaladı ama gözlerinden yaşlar akıyordu.

"Nolur içme bir daha Yunho'm..." dedi yalvarır bir tonda. Alayla sırıtırken bileğimi kendime çektim ve hızlı bir hamle ile elinden kurtuldum. Bileğimde beş parmağının izi çıkmıştı.

"Ya Mingi sen salak mısın? Sana ihanet ettim ben." Dediğimde elini saçlarının arasına attı ve yavaş bir şekilde kafasını salladı.

"Yanlışlık olmuştur, sen yapmazsın." Dedi masallar alemindeyken. Hayretle yeniden sırıttım. O kadar çaresiz görünüyorduki bu sinirlerimi bozuyordu.

"Yaptım işte Mingi, yaptım." Dedim sinirle. Gözlerimin içine baktı ve yüzü acıyla buruştu.

"Yapma be Yunho..." dedi ağlamaya yakın bir tonda. Yıkılmıştı. Yutkundum.

"Neden?" Dedi gözlerime acıyla bakarken.

Neden öldürdün beni?

Der gibiydi bu neden kelimesi. Yüreğimi sızlatmıştı.

"Çünkü artık beni kontrol etmenden sıkıldım Mingi, yanlış yapacaksam ben yapacağım Mingi, ben artık adımlarımı sana göre ayarlamak istemiyorum Mingi." Dediğimde hiçbir şey demeden gözlerimin içine baktı.

"Sürekli sen ne istiyorsan o oldu Mingi."

"Ben sadece senin iyiliğini düşündüm Yunho." Dediğinde gözlerimi sonuna kadar açıp yüzüne baktım.

"Ya düşünme!" Diye bağırdım ve bış sokakta sesim yankılandı. Elimi kaldırıp sinirle aşağı indirdim.

"Düşünme!" Dedim yeninden tüm sinirimle.

Gözlerindeki hayal kırıklığını görebiliyordum. Ama bakışları dikleşmişti.

"Beni artık özgür bırak Song Mingi!" Dedim her kelimeyi bastırarak.

Gözlerimin içine birkaç saniye baktı ve ardından gözlerindeki yaşı sildi. Şimdi kaşları çatıktı. Karşımda dik bir şekilde duruyordu. Ona ihanet etmeme rağmen bende dik bir şekilde bakıyordum yüzüne.

"Tamam..." dedi ağlamaktan çatallaşmış sesiyle. Ardından cebinden bir çakı çıkarıp elime uzattığında şok ile yüzüne baktım. Çakıyı avucumun üzerine koydu. Ne yani? Kalbim acıyordu.

"Seni özgür bırakıyorum Jeong Yunho." Dedi ve gözlerimin içine bir saniye bile bakmadan arkasını dönüp yürümeye devam etti.

Elimdeki çakıya gözlerimi indirdim. Mingi'nin en sevdiği insanlardan ayrılırken yaptığı bir şeydi bu. Sevdiği insanlar eğer ona ihanet etmişse, onların avucuna bir çakı bırakırdı. Bunun anlamı, bir daha asla görüşmeyeceğiz demekti. Kendine verdiği bir yemindi bu Mingi'nin.

Şimdi, benimde elimde Song Mingi tarafından verilen bir çakı vardı. Kalbim çok acıyor niye?

^^^^^^^^^^^^^

Ah be üzümlü kekim Mingi🥺 bu bölümde ağlamayan net duygusuz, yazar bile hüngür hüngür ağladı😭😭😭😭

Beğendiniz mi???
Dedim oyla kimin umrunda siz mutlu olun yeterrr💓

Weakness || YunGiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin