Şehir dışı

994 93 79
                                    



"Okula yeni bir çocuk geliyormuş, diğer okuldan uyuşturucu sattığı için atılmış." Dedi San banka üstten hoplayıp otururken.

Mingi yayvan bir şekilde oturmuş bizi dinliyordu. San'ın dediklerine aldırmadan elimi havaya kaldırıp avuç içimi öptü ama ben hâlâ San'a bakıyordum. Wooyoung ellerini San'ın belinden çekmiş ve ona döndürmüştü kafasını.

"Sannie buraya nasıl gelmişki?" Dediğinde San telefonunda heyecanla bişey yapıyordu.

"Bebeğim bende bilmiyorum ama... aha bak buldum İnstagramdan." Dedi önce Woo'ya sonra uzaktan bana gösterip. Gözlerimi kısıp baktım ama göremiyordum.

"San-ah getirsene buraya göremiyorum." Dedim hâlâ kısık olan gözlerimle. San, bana Jun Young adlı çocuğun fotoğrafını gösterirken, Mingi hâlâ hiç aldırmadan bileğime küçük küçük öpücükler bırakıyordu.

Jun Young yakışıklı değil ama karizma biri gibi duruyordu. Aşırı bir serseri tipi vardı, muhtemelen buraya gelip kendisini okulun saygını olarak tanıtacak ve Mingi'den dayağı yiyecekti. Ben hala çocuğun profilini incelerken, Mingi durdu ve konuştu.

"Bakıyorumda çocuğu beğenmişsin bırakmıyorsun telefonu?"

Onun dediğini umursamadan konuştum.

"Çocuk yakışıklı değil ama Karizmatik beğendim."

Ağızımdan çıkanı kendim bile inanmamışken Wooyoung ooo'lamaya başlmıştı bile.

"Oooo Yunho-shi? Bakıyorumda beğenmişsin bu çocuğu ama kabul etmem Eniştem Mingi olmalı."

Wooyoung oyuncu hareketleriyle bizle dalga geçerken, Mingi hala bana bakıyordu bende gülüp susmasını istemiştim.

"O kadar çok foto paylaşmamış." Dedi San sona gelince.

"Hadi bakalım Artistlik yapacak mı." Dedim. O sırada Mingi diliyle boynuma dokunup sıkı bir şekilde öptü.

Zil çaldığında son derse girmek için sınıfa çıktık. Son ders zili çalana kadarda ikimiz kafamızı sıraya gömüp uyumuştuk. Hayret Song Mingi ilk kez bir derste öpmüyordu, saçlarımı okşamıyordu veya uğraşmıyordu benle, bunları düşünürken çoktan uyuya kalmıştım.

——

Okul çıkışında Hayeon, Mingi'nin dudağından uzun uzun öptü, Yanıma baktığımda Wooyoung'ta onlara iğrenerek bakıyordu kulağıma yaklaşıp fısıldadı.

"Mingi'nin dudakları en çok sende yakışıyor Yuyu."

Ona döndüm ardından önümde yiyişen ikiliye baktım. Evet bende yakışıyordu.
Hafta sonu iki gün boyunca şehir dışına çıkıcağından dolayı onu yolcu ediyordu. İğrenç bir şekilde öpüşerek.

Mahalleye geldiğimizde onun gitmesine daha yarım saat vardı, okuldan sonra hemen çıkıyorduki geç kalmasın. Beni sokağın arasına çekip yirmi dakikadır aralıksız öpüyordu. Dudaklarını boynumdan ayırıp yüzüme baktı.

"Gece giyindiğin tişörtü getir eve gidip." Dedi.

Mingi'nin güzel dolgun dudakları kızarmıştı boynumu öpmekten.

"Mingi-ya sadece iki gün gidiyorsun..." dedim gözlerinin içine bakarken, bana olan bu sevgisi delilikti resmen.

Boynumdan öpüp, çenesiyle gitmemi işaret etti. Pes etmeyeceğini bildiğimden yukarı çıkıp çantamı odamın bir kenarına fırlattım ve tişörtümü alıp çıktım evden. Yanına geldiğimde tişörtümü ona uzattığımda hemen derin bir şekilde kokladı. Ardından hemen boynumu öpmeye başladı. Bir yandan öperken bir yandanda konuşuyordu.

"Tam bir bebek gibi kokuyorsun Yuyu... çok çok güzel."

Bu dediğine gülümsedim, bilmiyorum Mingi neden boynumu öpmeye bu kadar seviyordu ama bundan iğrenmiyordum tuhaf bir şekilde, aksine Mingi'nin boynumu öpmesini seviyordum, sadece Mingi'nin boynumu öpmesini seviyordum.

Telefonu çalmaya başlayınca, daha bakmadan kim olduğunu tahmin etmişti. Bu yüzden yavaş ve derin öptüğü yerleri şimdi sıkı ve hızlıca öpüyordu. En son ağlar gibi bir mırıltı çıkarıp boynuma derin bir öpücük bıraktı.

"Mingi-ya yolda dikkat et." Dedim hüzünle. Kafasını salladı ve çenemin üzerine minik minik öpücükler kondurup durdu.

"Yunho'm telefonunu sürekli açık tut." Dediğinde usluca kafamı salladım. O hızla yanımdan uzaklaşırken içime bilmediğim bir şekilde sıkkınlık girdi, bende evin yolunu tuttum hüzünle. Bir parçam gitmiş gibiydi.

——

Köprü başında oturmuş Sojularımızı içiyorduk. Mahallenin Hyunglarından söz ediyorduk tabi Woo ve San'ın öpüşmsini saymazsak. Hyungların hepsi artık çökmüş gibiydi ve biz onların yerini almaya niyetliydik. Zaten Mingi'yi Mahallenin Hyung'larından sayılıyordu.

"Mingi gelince Jay'ın ağızına sıçar." Dedi Mark içkisini yudumlarken.

"Söylemeden biz mi halletsek acaba? Mingi psikopatı öldürecek dereceye getiriyor." Dedi Woo yüzünü buruşturup.

Evet Mingi cidden öldürecek dereceye getiriyordu. O kadar rahat tavırları vardıki, en iyi ben bilirdim, ben yaparım gibi, onun yanında insanın hiç başı sıkışmazdı çünkü Mingi her zaman bir yolunu bulurdu. Serseriydi ama oldukça zekiydi.

"Neyse biz söyleyelim saklamak olmasın, sakinleştirme kısmı Yuyu'da." Dedi San, Wooyoung'u boynundan öpmeye başlarken.

Onlara gülerken, bir bağırış sesi geldiğinde hepimiz kafamızı kaldırıp sesi dinledik, kavga ediyordu birileri. Dördümüz hızla ayağa kalkıp sese doğru ilerledik, iki kişi tek bir çocuğa dalıyordu.

"Noluyor burda?" Dedim sinirle, iki çocuk yerde yatan çocuğa kinle vururken bize doğru dönüp baktılar, biri az önce bahsettiğimiz Jay'idi.

"Noluyor dedim burda? Kimin mahallesine ayak bastınız?"  Dedim kaşlarımı kaldırarak.

"Siz karışmayın." Dedi Jay bize doğru bir adım atıp.

Sinirle gülüp ona baktım. Jay mahallede bizimle aynı yaşlarda okumamış biriydi. Daha çok pis işlerde bulunuyordu. Yüzündede meymenet yoktu zaten.

"Siktir git burdan, çocuğun parasınıda geri ver." Dediğimde gülümsedi, ama sinirli bir gülümseyişti.

"Vermiyorum. Ne yapabilirsin küçük Yunho?" Dediğinde sırıtıp,

"Bunu yapabilirim." Dedim ve üzerine atlayıp bir yumruk attım. O da çeneme bir yumruk attı, bende geri durmadan karnına bir tekme atıp savurdum.

Gidip cebine koyduğu parayı aldım ve yerde oturur vaziyette duran çocuğa uzattım.

"Çok teşekkür ederim Hyung." Dedi çocuk gülümseyerek. Ona göz kırpıp iki büklüm yatan Jay'a döndüm ve karnına bir tekme daha attım.

"Bir daha seni birilerini rahatsız ederken görmeyeceğim. Ve bundan sonra bana dediklerine dikkat edeceksin."

Onun yanından geçip giderken ordadaki çocukda peşime takılmıştı. Biraz daha bira içip, daha sonra evlere dağıldık.

Eve geldiğimde kendimi direkt yatağa atmıştım. Yatağımda tam uyku moduna geçecekken Mingi aradı.

"Aloo~"

"Uyumuyordun dimi Yuyu'm? Dönüş yolundayım delirecek gibi oldum, aradım bir sesini duyayım diye." Dedi sesi boğuk çıkıyordu.

"Yok uyumadıım~ ama şimdi uyuyacaktım." Dedim sesimi tatlı bir şekilde çıkarırken.

"Keşke sesinide öpebilsem... tamam o zaman uyu sen canını sevdiğim, iyi geceler küçük prensim."

"İyi geceler prenses Mingi."

Bunu dedikten sonra hemen sonra kapattım çünkü kızacaktı.

Hâlâ Salak gibi ekrana bakarak sırıttığımı fark edince hemen kendime geldim. Telefonu kenara bırakıp kendimi uykunun tatlı kollarına bıraktım.

>>>>>>>>>>>>>>>>>>

Harikulade bir bölümün sonuna daha geldik beğenmişsinizdir umarımm🫶🏻🫶🏻

Weakness || YunGiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin