BÖLÜM -7 (EKSİ YEDİ): "SARILMADAN ÖLMEK YOK!"

16 5 8
                                    

24

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

24.12.21

12.37

Zena:Eflah
Zena:Eflah
Zena:Eflah

12.39


Eflah olmaz: Ne var be yine

12.39

Zena: Mesaj ne var be diye mi cevaplanır?
Zena: Önemli bir şey var, buluşmamız lazım.
Zena: Sen bu işlerden çok uzaksın ama beni de en iyi sen anlarsın.

12.43

Eflah olmaz: Ya beni buluşmaya çağırma diye kaç defa dedim Zen.
Eflah olmaz: Biliyorsun sevmiyorum insan içine çıkmayı.
Eflah olmaz: İnsan görünce vallahi kusasım geliyor.

12.45

Zena: Sana seçenek sunmadım.
Geliyorsun.

12.45

Eflah olmaz: Nereye geliyorum onu söyle bari.

12.46

Zena: Her zamanki yere gel işte ne çok soru sordun.

***

Bu da ayrı bir olaydı. Montumu çantamı alıp evden çıktım. Makyaj sevmezdim. Güzel yüzleri bozan o lanet şey bana neler yapmazdı.

Yakın korumam kapının önünde beni bekliyordu.

"Arabayı hazırla, kafeye götür beni."

"Ama Küçük Hanım..."

"Sana seçenek sunmadım! Yürü hadi!"

Maskeli koruma yanımdan uzaklaşırken arkasından dik dik baktım. Ne sanıyorlardı? Babam beni buraya tıktı diye oturup ağlayacağımı mı? Onu geceleri yeterince yapıyordum. Sabahlar gezmek içindi. Gezip, tozup, eğlenip; hiçbir şey yokmuş gibi delice gülmeye...

Evin ayrı bir havası vardı. Beni melankoliye iten, hüzünlendiren... Ya da belki zaten acınası bir insandım. Evime gelince, bu hatrıma düşüyordu. Kim bilir?

Korumanın sürdüğü siyah film şeritli lüks araba önümde durdu. Koruma inip, dolaşıp benim kapımı açtı. Onlar babamın itliğini yapmaya devam ettikçe bende onlara it gibi davranmaya devam edecektim. Ki babama bu saate kadar haber uçurmuş olmama ihtimalleri de yoktu zaten.

"Sürsene, neyi bekliyorsun gerizekalı! Senin yüzünden geç kalırsam kendini kapıda bulursun, bilmiş ol.

Arkadaşlarım bekletilmeyi sevmez. Bende bekletmeyi..."

Dikiz aynasından bana dik dik bakan korumaya bakıp sinirle soludum. Neyi bekliyordu? Babamı mı yoksa annemi mi?

"İn koltuktan! Ben sürerim."

Çıktığım arabanın kapısını sertçe kapatıp sürücü tarafına doğru ilerlemeye başladım. Birden kapılar dışarıdan bir sesle kilitlendi. Biliyordum. Her şeyi bilirdim.

Cama vurup bağırmaya başladım.

"Çık dışarı! Çık ben süreceğim! Çık dedim sana köpek!"

Camın içi belli belirsiz görünüyordu. Saçımdan tutulmasıyla ani bir çığlık atmamla beraber koruma maskesinin ardından bana göz kırptı. Bunu düşünecek halim bile yokken bunu düşündüm.

Babam saçımdan tuttuğu gibi beni kapıdan içeri fırlattı.

"Leva! Ne dedim ben sana! Çıkmayacaksın bu kapıdan dışarı. Dışarı çıkınca ne yaptığını biliyoruz. Okuldan eve evden okula. Şimdi git odana!"

"Senden nefret ediyorum!"

Ağız dolusu ettiğim hakareti hiç duymadı sanki. Beni hiç görmedi sanki. Yürüyüp salona geçerken ayağıyla yanlışlıkla (!) elime bastı. Acı içinde kıvranırken kimsenin umurunda olmadım sanki.

Annem salonun kapısından kafasını uzatıp yüzüme baktı. Gözlerime bakamıyordu. Belki bakmıyordu. Sonra o da kocasının yanına gitti. Gözlerime baksa nefretimi görecekti. Belki anne yüreği o nefreti görmek istemiyor gibiydi. Belki değildi. Bilmiyorum.

Duvardan destek alarak ayağa kalktım. Başka destekçim yoktu zaten. Sendeleyerek merdivenleri çıktım ve kendimi odaya attım. Aynada bir ben vardı: içimde bin ben. Parkeye çarpılmam sonucu kanayan dudağıma baktım. Acımıyordu. Ellerimle kafa derimi ovuşturdum. İşte bu acımıştı .

Cebimdeki telefon titremeye başlayınca kilit ekranında onun adını görmemle yutkundum. Ağlamamalıydım.

"Alo?"

"Leva nerdesin!"

"Eee... Şey.. Ben gelemiyorum Eflah. Bir işim çıktı."

"Leva... Bari bana yalan söyleme be kızım. Bab.. O piç izin vermedi değil mi?"

Bir inleme kaçtı ağzımdan. Ağzımı elimle kapadım. Duymamıştır değil mi? Duymamıştır.

"Ağlıyorsun? Ağlıyorsun değil mi? Leva konuşsana!"

"Ağlamıyorum. Vallahi ağlamıyorum. Bir şey yok. İşim çıktı dedim ya. Son anda gidip kitap almaya karar verdim. Belki kitapçı da sana uygun bir kızda bulurdum ha, fena mı?"

"Salak salak konuşma Leva. Geliyorum yanına hemen. Bir yere ayrılma. Telefonu da kapatma. Ben gelene kadar otur oturduğun yerde."

"Tamam."

Eflah... Liseden arkadaşımdı. En yakın ve tek arkadaşım. Bende onun tek arkadaşıydım, galiba. Kitap okurdu. Felsefe yapardı. Beni avuturdu. Bazen babamla kavga ederdi. Annemden nefret ederdi. Yanımdaki tek arkadaşım oydu. Ne Neva, ne Bahar, ne Zeyna. Onlar çok uzaktaydı. Kalbimdeydiler evet ama bazen onlara da sarılmak istiyordum.

"Sarılmadan ölmek yok." dedik. Sarılmadan ölmek yok ne demekti? Birimiz bir gün ölmek isteyince buna sığınırdık. Çokça aklımda dolanan tilkiler, üç - beş vasiyet, biraz siyanür, bir halat ve tabure, biraz tuz ve jilet, bir kumaş parçası, bazen sadece bir kadeh viski...

karanfilin viskisi...

***

Çok uzun zaman oldu ben bölüm atmayalı. Ama bir süre buralardayım.

Zena'nın gerçek ismi Leva. Zaten biz Zena'nın gerçek ismi olmadığını biliyorduk.

Yeni bölüm bir tık kısa oldu ama diğer bölümler bomba gibi geliyor. Hazır olun.

Bölüm hakkındaki yorumlarınızı bu satıra alabilirim.

Sizce Eflah kim?

Koruma neden Zena'ya göz kırptı?

Gelecek bölüm bizi neler bekliyor?

SENİ KENDİME SAKLADIM + 18 (YARI TEXTİNG) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin