4. Bölüm

44 17 10
                                        

Alışmak,
Yokluğuna ve fazlasına.
Sevgiye -hayır acıya-
Alışmak bu denli.
Yokluğuna ve fazlasına.
Kaderin işleyişine ama
İhanetlere değil.
Vücudundaki izlere.
Kesiklere -derin değil.-
Yüreğimdeki acı gibi.
Sırtındaki hançere,
Alışmak.
Bu denli nefrete,
Bu denli öfkeye,
Alışmak.
Yokluğuna ve fazlasına.
Sevgiye değil.
Sevgi derinlerdedir,
Ulaşmak için,
Derin kesikler gerektirir.

4. BÖLÜM

Sevgili günlük;
Boş hissetmek ya da
Hissetmemek.
Nasıl hissettiğimi bile bilmiyorum. İçimde bir yer acı çekiyor ama neresinin acı çektiğini bile bilmiyorum.
Bir huzursuzluk var içimde.
Huzur kavramına yıllardır uzak kalmış bedenim.
Dilim suskun.
Yüreğim vurgun öylece.
Bir iyi misine muhtaç kalmışım. Derin yaralarıma merhem olacak birine muhtaç kalmışımda, değilmişim gibi yapıyorum. Acı çekiyorum. Çekmiyormuşum gibi yapıyorum. Yaşarken ölüyorum, ölmeyecekmiş gibi yaşıyorum. Ve en kötüsüde ölürken yaşamaya çalışıyorum. Anlamını bulsamda hayatın, gayesi yok gibi geliyor. Birine ihtiyacım varmış gibi hissediyorum ama o biri beni en çok yaralayan kişi. Beni en çok, en derinden yaralayan birini istemiyorum hayatımda. Bildiğim tek şey daha fazla yaralanmamak. Vücudumda tek bir kesiğe dahi yer kalmadı. Sırtım, geçmişin ve gelecekteki ihanetlerin izleriyle dolu.
Biliyorum çünkü geçmişi bu denli ihanet dolu bir kızın geleceğinde ihanetten başka bir şey görebilmesi mucize olurdu.

Onları öyle gördükten sonra yaptığım tek şey tuvalete koşup kusmak olmuştu.

Bana elleriyle yedirdiği bir dilim ekmeği bu denli acıyla içimden söküp almasına gerek yoktu halbuki.

Kusabildiğim kadar kustuktan sonra yağmurla her zaman çıktığımız çatı katına çıkmış, soğuğa ve üzerimdeki şorta aldırış etmeden kendimi en iyi ifade edebildiğim şeyi yapıp yazmaya başlamıştım. Zaten son zamanlarda yaptığım tek şey yazmaktı. İçimde biriken öfkeden acıya kadar her şeyi kağıda döküyordum. Günlüklerimin sayfası bitene kadar yazıyor, bitincede onları yakıyordum. İlk tuttuğum günlük incecik bir defterdi yirmi sayfa bile yoktu ve ben o defteri banyoda kapıyı kapatıp yakmaya çalışmıştım, kimse anlamasın diye camıda kapatmış öylece lavobonun içinde yanan deftere odaklanmıştım. Tabi sonra dumandan zehirlenmiş ve bayılmıştım. Babamın banyo kapısını kırıp beni hastaneye götürmesi ve sonrasında yediğim azarlar inanılmazdı. Zaten hassas bir kalbim vardı ve bende aptalca bir şey yapıp günlüğümü banyoda yakıyordum. Kendimi öldürmenin daha kolay yollardı vardı ama ben kendimi öldürmek istemiyordum. Sadece sırlarım ve hislerim yanıp kül olsun istemiştim. O günden sonrada banyoda çakmak dahi yakmamıştım zaten.

"Bu soğukta burada ne yapıyorsun?" Oturduğum yerde sıçrarken, bir anlık panikle elimdeki defteri gelen kişiye fırlatmıştım. Önüne gelen beni korkutuyordu ama.
"Kızım yavaş burnumu kırıyordun."

"Operasyona gider gibi gelen sensin, hem burada ne yapıyorsun kerem?" Ödüm patlamıştı. O kadar dalıp gitmiştim ki fark ememiştim bile keremin geldiğini.

"Bu soruyu benim sana sormam gerekiyor." Keremin yanına doğru yürüyüp yere düşen defterimi almıştım. Keremin şansına kalın kapaklıydı bu seferki günlüğüm.

"Ne yapıyor gibi duruyorum?" Okulun bahçesindekileri görecek kısma geldiğimde keremde hemen yanımda durmuş kollarını duvarın üzerine koyarak bahçede her biri farklı köşede duran insanlara bakıyorduk.

ZEMHERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin