'𝟸𝟷

165 79 54
                                    


[ Park Jimin ]

"Sen tam anlamıyla, orospusun."

Jungkook, bunu karşımdaki koltukta yayılarak oturup söylerken yüzüme leblebi atmıştı.

Yüzüme gelen leblebiler için ona ayrı bir hesap sorardım ancak şu anki modum buna pek de olanak vermiyordu. Fakat böyle bile olsa gözlerimi devirmeden edememiştim.

"Sen git, ölesiye nefret ettiğin hocayla öpüştüğünü hayal et-"

"Yeter amcık yüzüme vurup durma!"

Poşetteki tüm leblebiyi üzerine fırlattığımda kollarıyla yüzünü siper etmişti. Alttan alttan güldüğünde de koltuktaki yastıklardan birini alıp yüzüne vurmaya çalıştım.

İki saatten beri yaşadığım olayı ne hale getirmişti. Hissettiğim garipliği bile unutmuş söylediği saçma kelimelerle sinirimi bozmuştu.

"İki saattir burada ciddi bir şey anlatıyorum, siktin konuyu!"

"Lan bir dur anasını satayım-"

Seri vuruşlarımdan kurtulamadığında kafama atılan bir yastık yüzünden bu eylemim bir anda yarıda kalmıştı.

"Jimin, yeter bırak çocuğu."

Ablamın sesi salonda yer edinince bakışımı ona çevirdim. Bana 'beyzbol sopamı elime aldırtma' bakışı atıyordu. Ki bu da Jungkook'tan yavaş yavaş uzaklaşmamın en temel sebebiydi.

Fakat uzaklaşırken Jungkook'a ölümcül bakışlar atmaktan geri durmadım.

"Ne oldu da birbirinizi yiyorsunuz yine?"

Dudaklarımı birbirine bastırdığımda Jungkook'a bunu ona söylememesi konusunda uyarıcı bakışlar atmıştım. Neyse ki kendisi aramızda en iyi sır tutan kişiydi. Gerçi Namjoon'u da unutmamam gerekirdi.

"Her zamanki Jimin işte Mi Hi abla."

Çatık kaşları eski haline dönerken bakışları ikimiz arasında gidip geliyordu.

Krem rengi çantasını omzuna attığında iki parmağını bir gözüne bir de bize doğrultu.

"Ben yokken birbirinizi yemeyin ve evin içine sıçmayın. Yoksa benim yapacağımı gayet iyi biliyorsunuz."

İkimiz da başımızı itaatkar bir biçimde salladığımızda Jungkook öne atıldı.

"Mi Hi abla sen benim şu ceketimi halledebildin mi?"

Ablam daha yeni hatırlamış gibi nefesini tuttu ve ardından bir eliyle alnına vurdu.

"Tanrım, unutmuşum." Tüm bedenini bize döndürdü.

"Jungkook üzgünüm ama o ceketi ne yaparsam yapayım sakızdan kurtaramadım."

Jungkook bir küfür savurduğunda yastıkla kaçamak bir vuruş yaptım.

O sakızın olayını sorduğumuzda kaçık bir kızın bunu yaptığını söylemişti. Kendisine denk gelen insanları artık sorgulamamaya karar vermişti ardından.

Ablam bir kez daha gitmeye yeltendiğinde bu sefer ben öne atılmıştım.

"Nereye gidiyorsun?"

Tam kapının önünde adımlarını durduğunda derince yutkunduğunu duymuştum. Bedeni hala kapıya dönükken bir an cevap vermeyip direkt gideceğini sanmıştım.

Gerilmiş miydi?

"Dışarıda birkaç işim var, Jimin. Uzun sürmez."

Eli kapının kulpuna yerleştiğinde içimdeki meraka tekrar yenik düştüm.

𝐀𝐦𝐛𝐢𝐯𝐚𝐥𝐞𝐧𝐬𝐢 | 𝐏𝐉𝐌 ᵗᵉˣᵗᶦⁿᵍHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin