Karşımda yaşlı bir teyze yoktu. Karşımda Rüzgar kişisi vardı.
Hayatta tesadüfler olur. Bir çok tesadüf olur ama bu kadarı tesadüf değil bence. Kuzenimin komşusu nasıl bu adam ya!?
Bu arada o da bana afallamış bir şekilde bakıyordu. Sonra birden o yüzündeki şaşkınlık emareleri silindi ve bi sırıtış oluştu.
"Beni mi takip ettin Kumsalcım." Dedi. Kumsalcım derken? "İşim gücüm yok bu hasta halimle sizi mi takip edeyim fırtınaCIM" Bunu söylemem üzerine bana baktı. Gözlerime on beş saniye kadar baktıktan sonra bi kahkaha patlattı. Haliyle bende şaşırdım.
"Deli misin ne gülüyorsun?"Dedim. Elini boşver dercesine salladı.
"Burası mi kuzenin evi?"
"Evet"
"Burada kalacaksın yani"
"Evet" dememle kuzenimin sei bir şekilde dışarı çıkması bir oldu. Hazırlanmıştı, bir yere gidecek gibiydi. "Hayırdır?" Dedim.
"Halam ölmüş, gitmem gerekiyor." Dedi gözleri dolu doluydu. Anahtarı elime tutuşturdu ve gitti. Biz onunla anne tarafından kuzendik halasını tanımıyordum.
"Tek başına kalmayacaksın değil mi?" Dedi. Düşündüm, nereye gidebilirim ki akrabalara gitsem direkt anneme söylerlerdi. Artık güvendiğim bir arkadaşım da yoktu...
"Tek kalacağım" dedim. "Saçmalama doktor bu gecelik tek kalmamanı söyledi." Dedi. "Gidebileceğim bir yer yok annemin duymaması gerek" dedim.
"Eşyalarını al bende kalıyorsun" dedi. NE? "Ne demek sende kalacağım, saçmalama" dedim. Başını yukarı kaldırdı derin bir nefes aldı ve "Bak belli ki tek kalacaksın, ama olmaz. Bayılabilirsin. Düştüğünde aldığın darbe hafife alınacak bir şey değil. Üstelik öğretmeninim ben senin sana zarar vermem korkma." O kadar şey söyledi ama benim takıldığım şu oldu...
"Ben düşmedim yalnız siz bana çarptınız."dedim. "Tamam en çok ben çarptım sana. Şimdi sen kalıyormuş bende?" Dedi. Yani şuan başka çare yoktu. Gidebileceğim bir yer yoktu. Ona karşı 'e napayım gelecez artık' gibi bir surat ifadesi takılıp "El mecbur" dedim.
Eve gidip telefonumu alacağım sırada "Pijamaların çok güzelmiş" dedi sırıtarak. Üstüme baktım. Üstümde ördekli pijamalarım vardı. Evet bence de güzeldi. Ona dönüp "Evet, biliyorum" dedim.
Evet girdim telefonumu aldım ve tekrar kapı önüne çıktım kapıyı kilitleyip onun dairesine doğru yürürken beni beklediğini gördüm. Yani bana bir şey yapamazdı ki ne de olsa benden üç yaş büyük öğretmenimdi. Tipinde de öyle güvenilmez bi tip yoktu. Gerçi ne zaman öyle tip yok desek en çok da onlardan çıkıyordu ama neyse o benim öğretmenim olduğunu kabul etmediğim öğretmenim.
Eliyle içeriyi gösterince hiç beklemeden girdim. Karşı evle aynı olduğunu bildiğimden oturma odasına doğru ilerledim. Oturma odasına geldiğimde o da arkamdaydı eliyle buyur der gibi bir işaret yapınca koltuğa oturdum.
"Bu gece uyumayacağız o yüzden kahve yapayım ben" dedi. Tamam dercesine başımı salladım. O anda aklıma gelenle "Ee okul?" Dedim. "Yarın benim dersim yok zaten senin de raporun var gitmezsin" Bunu dedikten sonra sanırım kahveleri yapmaya gitti.
Onun ardından telefonu elime alıp ilgilenmeye başladım. Beş dakika sonra elinde kahvelerde geldi. Telefonu bırakıp elinden kahveyi aldım. Karşıma oturdu ve "Ne yapsak" dedi. Ardından devam etti. "Yani zaman geçmesi için" dedi. Yani ders çalışmak isterdim. Malum iki sene kaldığım için artık 11. Sınıftaki çalışma düzenine geri dönmeliyim. Zaten bu iki sene içinde tamamen dersleri bırakmış değildim. Sadece okula gitmeyip evde o olaydan ötürü kafa dağılsın diye çalışıyordum. Yanımda ders çalışmak için ekipman yoktu o yüzden ders çalışmazdım.
Benden cevap çıkmayınca "Film izleyelim o zaman" dedi. Kalkıp televizyonun önünden kumandayı aldı ve netfilix'e girdi. Friends'i açtı. Bune ya. Biliyorum çok izlenilen bi film olsada ben cidden hiç sevmiyordum.
Film başladı. Ve şok. İngilizce dili. Ve Türkçe alt çevirisi yok. Ya bu kadar düşüncesizlik de olmaz sabah derste görmedi mi bi halt bilmediğimi. Boş boş filme bakarken anlamaya çalışıyordum. İki dakika sonra falan şöyle söyledi.
"Anlamadığını neden söylemiyorsun"
"Anlamadığımı bildiğiniz halde neden açıyorsunuz" böyle de koyarlar lafı. Neyse bana boş bi bakış attıktan sonra. Kalkıp bana yaklaştı kumandayı elime verdi. İstediğini aç deyip yanıma oturdu. Hocam hocam neler yapıyorsunuz.
Kumandayı elime alıp. Kuş Uçuşu dizisini açtım. Zaten sabaha kadar farklı filmler izlemek yerine bu dizi üzerinden giderdik. Filmi açtığımda Kalkıp gitti. Geldiğinde elinde atıştırmalık vardı. Çok iyi yapmıştı valla açtım. Sehpanın üzerine atıştırmalıkları koyduktan sonra fmi izlemeye devam ettik.
Tam böyle hayaller içinde uykuma dalacaktım ki Rüzgarın bileğime dokunması ile hemen gözlerimi açtım. "Saat daha iki en az sabah yedi gibi uyuyabilirsin" dedi. "Ama ne yapayım filmde izlemek hiç cazip gelmiyor canım sıkıldı" dedim.
Yüzüme bi süre baktı ve... Ve o sırada kapı çaldı. Ay umarım kimse gelmez eve. Yemin ederim çok utanırdım.
Ayağa kalktı ve kapıya doğru yürüdü. O sırada bende peşinden gittim. Tam kapıyı açacaktır ki "Birini bekliyor muydun?" Dedim. "Hayır" dedi.
Hemen kapının deliğinden baktım. Ve şok kapıda polisler vardı.
"Oha"
"Ne oldu"
"Kapıda polis var ya"
"Ne!?" Dedi ve hemen delikten baktı.
Kapıyı açtı ve "Buyurun" dedi. Polis ise "On dakika kadar önce bir ihbar aldık. Bir kadın zorla tutulduğunu söyledi. Ama kaçıncı kat veya daire numarasını söylemedi siz bir şeyler duydunuz mu?" Dedi ve şüpheyel kaşlarını kaldırdı.
Ayy adam beni zorla tutulan kadın zannediyor. Neyse yazık çocuğa diye düşünüp Hemen lafa daldım "Yok yok ben deilim sizi arayan bu bana çarptı ondan buradayız yani aslında burada olmak istemiyorum ama tutturdu bişey olur diye zorla getirdi valla ama biz değiliz bir şey de duymadık ama şimdi kadın söz konusu bence bütün katları tek tek dolaşalım" Bunu o kadar hızlı ve karışık söylemiştim ki bi ara sanki Rüzgar beni zorla tutuyo imajı da vermiştim.
"Yani yanlış konuştum biraz, ben kendi isteğimle buradayım" dedim. Polis bana 'ay anladık' dercesine baktıktan sonra "Şuan da bu on katlık binada hangi dairede olduğunu bilmiyoruz. Biz ekip olarak altı kişi geldik sizde bize yardım eder misiniz? Katları dolaşıp şüpheli bir yer gördüğünüzde bize haber verirsiniz" dedi.
Rüzgar bana baktı 'ne dersin' dercesine. Hemen başımı salladım. Bu arada bir canın hayatı söz konusu elbette yardım edeceğiz.
Rüzgar evet dedikten sonra Polis ekibi alt kartlardan başlamak üzere alta katlara indiler. Birlikte dokuzuncu kata çıktık. Ben dokuzuncu kata bakacaktım. O da onuncu kata. Gitmeden önce "Dikkatli ol. Bak eğer herhangi bir şüphe sezersen Hemen seslen üstte olacağım, yakınında olacağım." Dedi. Tamam anlamında başımı salladım. O üste çıktıktan sonra sağımda kalan dairenin önüne geçtim ve derin bir nefes aldım, korkuyordum aslında.
Kapıyı çaldım bi kırk saniye kadar sonra açıldı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Öğretmen Mi?
Ficção AdolescenteSınıfta kalmış bir öğrenci, Baba zoruyla zorla öğretmenliğe torpille atanan öğretmen hikayesi