yedi

635 78 58
                                    

"Ne diye bakıyorsun öyle kapıya?" diyerek yanıma gelen Jay de benim gibi duvara yaslanıp spor salonunun kapısına çevirdi bakışlarını.

"Amigoları bekliyorum." diye sırıtarak ona döndüm. Göz devirdi bana. "Muhtemel ruh eşime bakmazsan sevineceğim." Bunun üzerine bir kahkaha patlattım.

Ruh eşinin bir efsaneden ibaret olduğuna inanan Jay'in daha Jaeyun'un da aynı şeyleri hissedip hissetmediğini bile bilmeden ruh eşi olduğunu kabullenip onu benimsemişti bile. Kurdunun bunu istediği bahanesinin arkasına sığınsa da ona inanasım gelmiyor açıkçası.

"Dikkat ederim. Ama delta enerjime kapılırsa uzak durmak gibi bir söz veremem."

Omzuma hafif bir yumruk geçirdiğinde gülüşümü tutamadım.

Spor salonunun kapısı sürekli açılıp kapanıyor, içeri birileri girip duruyordu ama bunların hiçbiri amigolardan biri bile değildi. Öğle yemeklerini yemek yerine enayi gibi oturup maçı izlemeye gelen öğrencilerdi sadece.

"Riki nerede? Giyinemedi mi hâlâ?" Jay soruma kelimelerle cevap vermek yerine kaşlarıyla bir yeri işaret etti. Dönüp gösterdiği yere baktığımda ise kapibaranın kafasını elinde tutan duvara yaşlanmış Riki ve onu şu an görenin asla onun bir beta olduğuna inanmayacağı hallere giren Sunoo'nun küçük arkadaşını bir köşede "keyifli" bir muhabbetin içinde görmüştüm.

"Jaeyun geliyor. Gidip konuşmalı mıyım?" Jay bu sefer giriş kapısını gösterdiğinde Jaeyun ve Sunoo'nun kapıdan girdiğini gördüm. Henüz okul formaları üzerlerinde olduğuna göre soyunma odasına gidiyorlardı.

"Soyunma odasına dalıp çocuğu sıkıştırmak istiyorsan şimdi gidip konuşabilirsin, evet." Bana göz devirdi. "Rahat olsana biraz. Zaten eğer düşündüğün gibi ruh eşin ise o da aynı şeyleri hissetmiştir ve olan bitenin farkındadır."

"Doğru... Haklısın, tamam. Gidip soyunma odasının koridorunda bekleyeceğim." dedi ve omega soyunma odasına doğru yöneldi.

Elimde olmadan ben de onun peşinden gitmiştim tabii.

---

"Jungwon Sunghoon'la birlikte önden gelmemiş miydi? Nerede?" Jaeyun omuz silkti. "Bilmem. Oturmuş ders çalışıyordur bir yerde." Bağcıklarımı bağlarken başımı salladım.

"Çıkalım mı? Tamam mısın?" Bana başını salladığında çantamı tek omzuma takıp kapıyı açtım. Karşımda deltayı ve başkan arkadaşını bulmayı beklemiyordum tabii.

Kapının açıldığını gören ikili, yaslandıkları duvardan ayrılıp bize yaklaştılar. Kapıyı suratlarına kapatıp kilitlemek istedim ama bunu yapmak için çok geç kalmıştım çünkü Heeseung çoktan kapı pervazına yaslanmış bana bakıyordu.

"Jaeyun, biraz konuşabilir miyiz?" Jaeyun yanımda Jay'i gördüğü gibi donup kalmıştı çoktan. Ona cevap veremiyordu. Dirseğimle dürtüp kendine gelmesini sağladım.

"Ha? Evet. Tamam. Konuşalım. Tabii."

Gerginliğini benim buradan hissettiğim arkadaşım usulca yanımdan ayrılarak Jay ile birlikte uzaklaştı. Ben de karşımda bana sırıtan deltayla burada yalnız kalmıştım. Yanından geçip gitmem çok uzun sürmemişti tabii.

"Nereye kaçıyorsun, Kızıl?" Peşimden bana yetişirken konuştu. Cevap vermeye tenezzül etmedim. "O etekle önümden yürümen de senin tercihin tabii..." Adımlarım durdu. İğrenç laflarından nefret ediyordum.

Bir hışımla ona dönüp yaklaştım. "İğreniyorum senden! Bir gün ettiğin bütün bu lafları kıçına öyle bir sokacağım ki bir hafta yürümeyeceksin Heeseung!" Burnumdan soluyordum resmen.

Önce şaşkınlıkla yüzü düşse de daha sonra alıştığım ukala sırıtışı tekrar yayılmıştı tiksindiğim suratına. "Yapma ya, öyle mi? Dört gözle bekliyorum o günü o zaman. O güne kadar da sahada o küçük poponu benim için sallamaya devam edebilirsin, omega."

"Pişman olacağın şeyler söyleme, delta." diyerek uyardım onu. Bu gerçekten son kez uyarışım olabilirdi çünkü sabrımın sınırlarına ulaşıyordum ve zaten vakit de yaklaşıyordu...

"Pişman ettiğini görmek isterim. Sen karşı koydukça daha çok eğleniyorum, Kızıl. Elinden geleni ardına koyma." dedi ve göz kırptı.

Yüzüne tükürmemek için arkamı dönüp hızla oradan uzaklaştım. Bu sefer takip etmemesine şaşırmıştım.

---

"Ne demek maçtan beri çocuktan kaçıyorum?"

Jaeyun'un Jay'den kaçtığını duymamızla hepimiz şaşırmıştık. Bir sebep bulamıyorduk çünkü.

"Ya ne bileyim... Çok gerildim, kaçtım. Üstüme gelmeyin."

"Hayatım, üstüne gelen yok. Niye böyle aptalca bir şey yaptığını anlamaya çalışıyoruz sadece..."

Jaeyun oflayarak başını Sunghoon'un omzuna yasladı. "Neden bilmiyorum ama çok geriliyorum. Düşününce, onun ruh eşim olması çok güzel olurdu. Jay'in nasıl iyi biri olduğunu biliyoruz. Eh, yakışıklı da. Ama yanıma gelince o kadar gerildim ki, kaçtım!"

Sunghoon eliyle Jaeyun'un saçını okşadı. "Yüzyüze konuşmayın o zaman. Numaranı ver, mesajlaşırsınız." Jungwon'un bu saçma önerisinin ardından şaşkınca yüzüne baktım. "En zekimiz sensin diyoruz bir de... Sorun yüzüne bakamaması mı sence? Çocuk direkt konuşamıyor."

Jungwon bunu yeni fark etmiş gibi başını salladı. "Neyin var senin? Maçtan beri sen de bir garipsin." diye sordum. Omuz silkti. "Bir şeyim yok. Matematikçinin verdiği ödev aklıma takıldı sadece, anlayamamışım o yüzden."

Bu şüpheli cevabına inanmışım gibi yapıp Jaeyun'un sorununa geri döndüm. "Jaeyun eninde sonunda konuşman gerek. Hayatının sonuna kadar kaçacak değilsin ya."

"Hayır tabii ki. Sadece mezun olana kadar kaçsam yeter."

Güldüm. "Of boşluğuma geldi." dedi yanımda benim gibi gülen Sunghoon.

"Of, tamam. Kendimi hazır hissettiğimde gidip konuşacağım. Ama o zamana kadar kaçarım, yapacak bir şey yok."

"Hiçbir zaman yani... Jaeyun ne malsın ya."

Jaeyun omuz silkti. "Eş benim eşim değil mi kardeşim? İster bugün gider konuşurum ister hiç konuşmam. Siz boş verin beni."

Sunghoon Jaeyun'un hâlâ omzunda duran kafasına bir tane geçirdi. "Konuşacaksın. Nokta." Jaeyun oflayarak kafasını okşadı. "Acıttın, it." Sunghoon gülüp vurduğu yeri öptü. "Geçti mi prenses?" Jaeyun da gülümseyerek başını salladı. Bütün okulun bu ikisini neden sevgili sandığını bazen anlayabiliyordum...

---

GERI DONDUM ALOOOOO

cheerleader || heesunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin