14

4.1K 578 196
                                        

selamselamselam
sanki daha önce hiç düzyazı yazmamış gibi heyecanlandım bu bölümü yazarken dkdjfj umarım seversiniz bir yıl sonraki ilk karşılaşmalarının yükünü omuzlarımdan attığıma göre plana kaldığımız yerden devam edebiliriz😏
yorumlarınızı bekliyorum keyifli okumalar🖤



***


Yoongi, uzun süre sonra belki de ilk kez yüreğinin hafiflediğini hissederek yürüyordu fakülte bahçesindeki etrafı ağaçlarla çevrili olan arnavut kaldırımlı yol boyunca. Güneşli bir eylül gününde ellerini üzerindeki ince ceketin ceplerine yerleştirmiş, telaşsız ve tembel adımlarla hem temiz havanın hem de usul usul burnuna çalınan çiçeksi kokuların tadını çıkararak yavaş yavaş ilerliyordu buluşacakları yere doğru. Aklını kurcalayan pek çok şey vardı o an. Bir yandan ezberine aldığı ders programını gözden geçiriyor, bir yandan birkaç hafta içinde başlayacak olan maçları düşünüyor, bir yandan da yurt hayatından bıktıkları için Hoseok'la birlikte çıktıkları evin bozuk olan kombisi için bir çare arıyordu. Kış gelmeden ve havalar soğumaya başlamadan önce tamir ettirmeleri gerektiğinin farkındaydı. Hem soğuk suyla yıkanmaktan bıkmış, şöyle sıcak, eklemlerine iyi gelip yaptığı ağır antrenmanlar yüzünden katılaşan kaslarını rahatlatacak bir duşun özlemini de çekmeye başlamıştı.

Cebindeki telefonu çıkarıp ortak gruplarına gelen mesajları okuduktan sonra telefonunu tekrar ceketinin iç cebine yolladı ve sola doğru dönerek güneydeki çıkış kapısına yöneltti adımlarını. Sağlık bilimleri fakültesi kendi bölümünün olduğu mühendislik fakültesinin hemen yanında olduğu için ana caddeye çıkmak için genellikle bu güzergahı kullanırdı Yoongi. Kocaman ağaçları, rengarenk çiçek tarhları ve öğrencilerin üzerinde rahatlıkla dinlenip aylaklık edebildiği çimenlik alanlarıyla Yoongi'nin zaman geçirmekten hoşlandığı bir yerdi burası hem. Bugün de huzur içinde yürüyor, sorumluluklarını düşünüyor ve kendince bir planlama yaparken etrafına pek bakınmıyordu.

Tam da derslerden sonra tamirci bulmak üzere merkeze gitmeye karar verdiğinde ise huzursuzlanan kurdu ile birlikte başını kaldırıp doğrudan karşıya baktı. Yoongi hayatı boyunca kurdu ile uyum içinde yaşamış bir alfaydı. Beta bir ailede doğup büyümesine rağmen kurduyla arasındaki uyum da ahenk de muazzam olmuştu her zaman için. Gerek görünüşü, gerek güçlü ve baskın feromonları olsun söylemese kimse onun safkan bir alfa olmadığını bile anlamazdı. Ancak kurdundaki bu hareketlilik sadece saniyeler içinde bir yıl öncesine götürdü onu.

Yoongi daha ne olduğunu anlayamadan hatırlamaktan da hakkında konuşmaktan da pek hoşlanmadığı o güne dönmüş, tıpkı o gün olduğu gibi kurdunun direktifleri doğrultusunda bakışlarını karşıya dikmiş ve sonra da hafifçe sola kaydırmıştı irislerini.

Ve işte oradaydı.

Kurdunun bir anda delirip zihninin içinde dört dönmesine, pençelerini ruhuna geçirip onu adeta parçalamasına, donup kalmasına, heyecanlanmasına, terlemesine, deli gibi çarpan yüreğiyle zar zor nefes almasına, göğsünün sıkışıp uzuvlarının buz kesmesine neden olan kişi yine ve yine karşısındaydı.

Bacaklarını sıkıca saran siyah dar kotu, kırmızı converseleri, beyaz tişörtü, kot ceketi ve omzuna astığı kocaman çantası ile kanlı canlı karşısında dikiliyordu. Yoongi onu ilk kez görmüyordu ama ilk kez kalabalığın içinden bulup seçmek zorunda kalmadan baştan ayağa, her bir zerresini ezberlemek istercesine inceleme, daha doğrusu doya doya izleme şansına sahip oluyordu. Alnına dökülen siyah saç tutamlarını ve o tutamları durmadan geriye doğru iten yüzüklerle bezeli kısa parmaklarını bile nefes almadan seyretmişti. Sanki nefes alırsa ya da kıpırdarsa bu güzel rüyadan, bu acımasız düşten uyanacakmış gibi put gibi donup kalmıştı yolun ortasında. Ne yanından yöresinden gelip geçen insanların söylenmelerini ne de yanına gelip ismini seslenen Hoseok'u duyuyordu.

endorphin : yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin