Jimin'in ailesi ile yediği yemek Yoongi'nin tahmin ettiğinden çok daha iyi geçmişti.
Annesi Young Mi'nin fazlasıyla sevecen bir kadın olması bir yana babası Bay Park Minho da Yoongi'yi oldukça sıcak kanlı bir tavırla karşılamış, yemek yedikleri süre boyunca Yoongi'nin ilgi alanlarından bahsetmiş, basketbol ve müzik üzerine uzun uzun konuşmuştu onunla. Hatta gençlik yıllarında kendisinin de bir müzik grubu olduğunu söyleyerek epey şaşırtmıştı Yoongi'yi. Konu ruh eşi olmalarına ve çiçeklerine geldiğinde ise konuşmanın bu kısmını annesi devralmış, genç aşıklara geçmiş deneyimlerinden yola çıkarak öğütler vermiş, bir yandan bir tanecik oğlunun elini tutarken bir yandan da Yoongi'nin sırtını sıvazlamış ve ne zaman zora düşerlerse ona gidebileceklerini söylemişti.
Ruh eşinin ailesi kendi ailesinden oldukça farklıydı aslında. Yoongi'nin beta ebeveynlerinin aksine birbirlerine sevgi sözcükleri söylemekten çekinmiyor, hatta yalnız olmamalarını bile umursamadan sık sık öpüşüp sarılarak Yoongi'ye gelecekte sahip olmak istediği aile tablosunu gösteriyorlardı bir nevi. Yoongi mutluydu. Her şey yolundaydı. Omegası yanındaydı ve omegasının ailesi onu kabullenmekle kalmamış bağrına basmıştı. Basketboldaki ve derslerindeki başarılarını överek gururunu okşamış, ne kadar hoş bir alfa olduğu yönünde güzel iltifatlarda bulunmuşlardı. Beklediği gergin ve kasvetli ortamın aksine sıcacık bir yuvada, sıcacık bir ailenin şefkatli kolları arasında bulmuştu kendisini. Jimin'in böyle bir ortamda büyüdüğünü görmek ise sanki dünyaları bahşetmişler gibi mutlu etmişti onu. Güzeller güzeli omegası, biricik aşkı, ruhunun eşi, Jimin'i tam da hak ettiği gibi bir ailede, çok sevilerek ve çok da değer görerek büyümüştü. Bundan daha büyük bir armağan düşünemiyordu Yoongi.
Evet, Yoongi her şeyin yolunda gittiğinden emin bir şekilde tatlı servisini beklemek üzere salondaki koltuğa oturduğunda aklından geçenler tam olarak bunlardı.
Ancak daha poposu koltuğa değer değmez bastırıcıların etkisi ile uyuşan kurdu tekrar hareketlenmiş, hemen yan taraftaki mutfakta olan omegasının lavanta kokusu tüm şiddetiyle dolmuştu ciğerlerine. Yoongi daha ne olduğunu anlayamadan vücudunu dev bir dalga gibi çarpan yangını, damarlarını ateşe veren kıvılcımı hissetmişti. Göz açıp kapayıncaya kadar kurdu tekrar uyanmış, onu kızgınlık ateşiyle yakıp kavurmaya yemin etmiş gibi var gücüyle saldırmaya başlamıştı.
"Young Mi'nin dondurmalı mochileri meşhurdur." dedi Park Minho olan bitenden habersiz. "Sevgili eşim mutfakta çok beceriklidir ama en iyi yaptığı şeyin bu tatlı olduğunu söyleyebilirim. Eminim ki sen de çok seveceksin."
Biz başka tatlılarla ilgileniyoruz, dedi Yoongi'nin kurdu da. Daha lezzetli olduğuna eminiz.
Yoongi oturduğu yerde hafifçe kıpırdandı. Boynuna kadar kızardığına emindi. Ağzı kurumuş, nefes alamaz hale gelmişti. Her an patlamaya hazır bir bomba gibi enerji yüklü hissediyordu. Kalkıp gitmeyi, en azından lavaboya gitmek için müsade istemeyi aklından geçirmişti ki Jimin'in kıvrımlı bedeni göründü kapıda. Dudaklarını sıkıca birbirine bastırdı zira her an kendini tutamayarak inleyebilir ya da kurdunun fısıldayıp durduğu edepsiz kelimelerden birini kaçırabilirdi ağzından. Jimin'in alnına tutam tutam dökülen yumuşak saçlarından, teninden, kıyafetlerinden ve vücudunun her bir zerresinden buram buram lavanta kokusu yayılıyordu etrafa. Üstelik yalnızca Yoongi'ye özeldi bu talepkar koku. Bu kadar tatlı ve cezbedici olmasının sebebi de Yoongi'ydi. Alfası kontrolü eline almak için var gücüyle çabalarken Yoongi de onu bastırmak için çabalıyor, dikkatini başka yerlere çekerek Jimin'in ne kadar güzel olduğunu, ne kadar hoş koktuğunu ya da onu kucağına aldığında nasıl da tatlı tatlı kıkırdadığını düşünmemeye çalışıyordu.
Daha önce kurduyla da kızgınlıklarıyla da baş etme konusunda zorlanmamıştı ama şimdi durum tamamen farklıydı. Oturduğu yerde bacaklarını sıkıca birbirine bastırarak nefes almaya çalışırken elini atıp üzerindeki ütülü gömleğin üstten bir düğmesini daha açtı. Boğulacak gibi hissediyordu. Lavanta kokusu bir pus gibi zihnini kaplarken Jimin'in tenine ve sıcaklığına duyduğu hasret giderek artıyor, Yoongi'yi yanlış yollara sapması için oldukça zorluyordu. Kendini bu kadar sevdirmiş ve kabul görmüşken haddini ve sınırlarını aşacak herhangi bir şey yapmaktan da söylemekten de ölesiye korkuyordu ama kurdunun rahat durmaya hiç niyeti yoktu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
endorphin : yoonmin
FanfictionDaegu Lisesi basketbol takım kaptanı Min Yoongi, lisedeki son yılında takımına bir şampiyonluk daha kazandıracağından emindir. Ancak tam da final maçının olduğu gün trübünlerde olan omega Jimin ve feromonları bütün planlarını alt üst edecektir.