Kuzen!

259 79 11
                                    

Lanet olası alarm yine beni güzel uykumdan mahrum etmek için çalıyordu. Ama bu sefer farklı bir şekilde. Ayarladığım müzik çalmıyor onun yerine, tüyleri yontulurmuş gibi öten bir horoz sesi çalıyordu adeta. Öten horoz sesi bütün sinir hücrelerimi hoplatmak için yemin etmişti sanki. Bir hışımla alarmı elime aldığım gibi kitaplığın yanında, sırt çantasını hazırlayan erkek kuzenim Yangil'e fırlattım. Canı acımış olacak ki sinirli bir şekilde dönüp yüksek bir ses tonuyla konuşmaya değil bağırmaya başladı;

"Manyak mısın kızım sen? Durduk yere alarmı neden atıyorsun? Senin benim canıma kastin falan mı var?

dediğin de başımı olumlu anlamda salladım ve aynı onun gibi yüksek bir ses tonuyla konuşmaya başladım;

"Onu benim alarm müziğimi değiştirmeden önce düşünecektin beyefendi. " dedim.

O ise benim sinirli olduğumu anlamış olacak ki çalışma masasının üzerindeki suyu alıp yanıma gelerek bana uzattı.

"Al iç şu suyuda biraz sakinleş, sabah sabah bu sinir biraz fazla kuzen. " Uzattığı suyu alıp içerken o ise tekrardan konuşmaya başladı;

"Hem alarmın müziğini benim değiştirdiğimi nerden biliyorsun? Belki ben yapmadım. Benim yaptığıma dair elinde bir kanıtın varmı?"

Evet bilerek yapıyordu. Sırf amacı beni daha fazla sinir etmekti. Ve başarmıştı da.

"Yangil! Bir düşün istersen bu evde senden ve benden başka yaşayan varmı?"

Yangil alaycı bir tavırla düşünüyormuş gibi yaptı ve ardından "Yok." dedi. Daha fazla saçmalıklarına dayanamayıp kafasına vurdum. Yangil bi anda geriye doğru gidip, vurduğum yeri acı içinde eliyle ovalayarak konuşmaya başladı;

"Juda dua et kuzenimsin yoksa ben sana yapacağımı bilirdim." Evet o da aynı benim gibi sinir küpüne dönmüştü şu an. Ama onun sinirlenmesi umrumda bile değildi. Bende aynı onun gibi başta benimle nasıl alaycı bir tavırla konuştuysa şimde aynı şekilde karşılık verdim.

"Ay çok korktum. Naparsın okulda millete hava atıcam diye yaptığın zorbalıkları bide evde mi yaparsın?"

diyip yanımdaki yastığı Yangil'e fırlattım. O da fırlattığım yastığı tam bana geri atacakken, zil çaldı. Ve Yangil elindeki yastığı yere bırakıp kapıyı açmaya gitti. Zaten zile basan kişinin kim olduğunu tahmin etmek çokta zor değildi. Tabikide gelen kişi Yangil'in hem en yakın arkadaşı hem de sınıf arkadaşı olan Ying-Lam'dı. Her zaman olduğu gibi Yangille Ying-Lam okula yine beraber yürüyeceklerdi. Bu iki serseri okula hiçbir zaman benimle gitmezlerdi. Gitmemelerinin nedeni ise, okulda sırf diğer arkadaşlarına hava atıcaz diye bana yaptığı zorbalıklardı. Tabikide yaptığı bu zorbalıklar karşılıksız değildi.

Mesela geçen gün yine arkadaşlarına okulda hava atıcam diye yaptığı zorbalıkdan dolayı eve geldiğmizde bütün ödevlerimi Yangil'e yaptırmıştım şansım vardı ki o günde dersimize giren bütün hocalar ödev vermişti. Hatta Yangil benim ödevlerimi yapıcam diye kendi ödevini yapacak zaman bulamamış, öğretmeninden ödevini yapmadığı için çok güzel azar yemişti.

Yangil'e Ying-Lam kendi aralarında bir şeyler konuşuyorlardı ama maalesef ne konuştuklarını duyamıyordum. Ardından Yangil hemen odaya geldi ve sırt çantasını alıp bana dönüp konuşmaya başladı;

"Juda ben okula gidiyorum. Sende geç kalma hemen okula gel. Gerçi senin için okula zamanında varmak imkansız ama ben yine de söyleyeyim kuzenin olarak. " dediğin de "kuzenin olarak" dediği kısmı vurgu yaparak söylemişti. Bende aynı şekilde karşılık verdim;

"Teşekkür ederim kuzenim, beni çok önemsediğin için. " ama o beni duymamazlıktan gelip çantasını aldığı gibi çıktı.

Bende elimi yüzümü yıkamak için bayoya gittim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra üstümü değiştirdim. Saçlarımı düzleştirip açık bıraktım. Azıcık da makyaj yaptım. Kahvaltı yapmak istemiyordu canım belki yolda giderken bir şeyler alırdım. Geç kalmamak için çantamı kaptığım gibi evde çıktım.

Oturduğumuz yer okula çok uzak değildi. Ama sadece şundan nefret ediyordum. Oda okula yalnız gitmek zorunda kalmamdı. Bunun suçlusu ise o iki pislik Yangil ve Ying-lam. Aslında okulda birsürü arkadaşım olmasına rağmen benimle aynı yolda yürüyecek bir arkadaşım veyada tanıdığım biri yoktu. Bizim okuldan dört beş tane öğrenci vardı ama maalesef onları da ben tanımıyorum. Okula varmama az bir mesafe kalmıştı. Ama bimbimbapın o enfes kokusu beni kendine çekmeye yetiyordu sanki. Daha fazla dayanamadım ve dükkana girdim. Cam kenarındaki bir masaya oturdum. Ben daha oturur oturmaz yanıma bir garson geldi.

"Ne alırsınız? "

"Şey ben bir tane bimbimbap aliyim lütfen. "

Ben bunu söylerken camdan Soyangın okula gittiğini gördüm. Oda beni görmüş olucakki geri geri gelip, dükkana girdi.

"Başka bir isteyiniz varmı?"

Garson bianda konuşunca irkilmiştim ama tekrardan garsona dönerek;

"Ben bimbimbaptan bir tane daha alabilir miyim lütfen? Arkadaşımda geldide. "

Garson elindeki not defterine siparişleri yazdıktan sonra;

"Peki, başka bir isteyiniz varmı?"

"Hayır, yok teşekkürler. " dediğimde Garson elindeki not defterini cebine koyup siparişleri getirmek üzere gitti.

Ve ardından Soyang gelip sandalyenin birini çekip oturdu. Oturur oturmaz da konuşmaya başladı;

"Sabah sabah burda ne işin var Juda? Yine derse geç kalacaksın. "

"Ya of ben buraya bimbimbap yemeğe geldim aslında yemiğcektim. Ama kokusuna dayanamadım napim?"

"Ne bimbimbap mı yemeğe geldin? Ben onu çok severim. "

"Biliyorum o yüzden iki tane sipariş ettim. "

"Yaa beni nasılda tanıyorsun."

Soyangla birbirimize iltifat ederek konuşurken garsonun siparişlerimizi getirdiğini görünce Soyanga garsonu işaret ederek;

"İşte siparişlerimizde geldi. " dedim.

Garson siparişlerimizi bırakıp gitti. Soyang bimbimbaplara hayranlıkla bakarken;

"Ay çok güzel gözüküyorlar, bian önce yiyesim var. " diyerek katıldı.

Bende kafa sallayıp Soyangı onaylandıktan sonra;

"Eh o zaman şimdiden afiyet olsun bize." dedim ve ikimizde yemeğe başladık.

Birinci bölümün sonuna geldik yorum yapmayı ve hikayemi yıldızlamayı unutmayın! 😁

School 2023Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin