GEYİKCAN GAMES

1K 54 28
                                    





Öylece durmuş onlara bakarken zamanla bir şeylerin çözülebileceği fikrine varmıştım. Tamam katır inadı vardı bende. Eğer bir konuda inat edersem çok nadir vazgeçerdim. Ama şuan hislerim değiş diyordu. Değiş Kyungsoo. Bir seferlik izin ver. Hem kaybedeceğini kaybetmedin mi zaten? Kalbin paramparça değil mi? Daha ne olabilir ki derken hislerim onlara kulak verdim.

"Soo iyi misin?"

Karşımda duran altılıdan sonra Luhan'ın sesiyle irkildim. Onun yardımıyla ayağa kalkarken omzuma bir yağmur damlası düştü. Sabah günlük güneşlikti ama şimdi adeta bardaktan boşanırcasına yağan yağmur yine beni oldukça telaşlandırmıştı. Elim ayağıma dolanınca Luhan halimden anlamış olacak ki hemen içeriye geçelim dedi. Eee bu yağmurda onları dışarıda bırakamazdık. Mecburen onlarda içeri geldi. Aceleyle mutfağa koşup dolaptan ilacımı aldım. Şunları bi kenara not etsem iyi olur.

"Ne kadar şirin bi eviniz var." Sehun masadaki elmayı alırken bir yandan da gülümsüyordu. Elleriyle elmayı silerken tam yanımda durdu. Aslında teknik olarak düz olduğumu -acının dibine vursamda- ve önceden kız arkadaşım olduğunu varsayarsak onun kokusu beni kendine çekiyordu. Parfüm değil bu. Bana özel üretilmiş bi şekerleme gibi. Adeta bana gel bana yaklaş diyen bi çekim alanı gibi. Uzak durmam gerektiğinin sinyallerini bildiğim halde uzak duramadığım bi karanlık gibi. Belki de ışığımla renk katabileceğim bi karanlık...

"Bana neden öyle bakıyorsun?"

"Hı?"

"Sanki söyleyecek bir şeyin varmış gibi Soo. Çekinme benden. Dost değil miyiz biz? Y-yani ilk gördüğümden beri sana kanım ısındı. Şey gruptakilerinde tabi."

"Söyleyecek bir şeyim yok Sehun. Sadece dalmışım. Hem dostuz tabi. Otobüste bana yardım ettin oldukça kibarsın. Asıl ben sana vurduğum için özür dilerim. Ama bi konuda anlaşalım. Gruptakiler benden hoşlanmadı. Sadece sen."

Yüzüme şaşkınlıkla bakarken elindeki elmayı yere düşürdü. İkimizde almak için eğilince kafalarımız çarpıştı. Kahkaha atarken bir yandan da toparlanmaya çalışıyorduk. Oldukça sevimli bir çift olabileceğimizi düşünmeye başlamıştım artık. Sanırım Sehun'dan etkilendiğimi kabul edebilirdim. Ama hala da düz bir yanım olduğunu inkar etmiyorum. Of. Sehun. Bu kadar kafa karıştırıcı olmak zorunda mısın?


(Luhan'dan)

Baek su isteyince mutfağa gittiğimde gördüğüm manzaradan hiç hoşlanmadım. Sehun Soo'nun karmaşık saçlarını düzeltmeye çalışırken Soo'da ona bakıyordu. Tanrım. Çift gibi olduklarını söylemeye bile dilim varmazken kalbimin yerinden çıkacakmış gibi atmasına sinir olmuştum. Ben daha ilk gördüğüm anda onunla konuşmaya çalışmıştım ama o ne yaptı? Ha? Konuşmadı bile. Sadece minik bir 'merhaba' dedi. İnatla onun yanında olmaya çalıştım. Ama Soo bile buna izin vermedi. Soo onu ittiğinde olaya dahil olmaya çalıştım ama gelin görünki Soo'dan gözlerini alamayan Sehun'da buna izin vermedi. Ne olurdu Soo yerine ben olsaydım Sehun? Sana onun baktığından daha güzel bakabilirdim ki bence Soo'nun kafası karıştı. Yani aşk falan değil bu. Onu korudu kolladı diye Sehun'la olabileceğini düşündü. Ben? Ben ne hissediyorum tam bilemiyorum ama tek bildiğim bende Luhan'sam onların çıkmasına izin vermem.

(Jongin'den)

Bahçede Sehun'a mal mal bakan Soo'ya hala ne desem diye düşünüyorum. Lan bu çocuk bu kadar aptal olmayı nasıl başarıyor anlamadım ki? Sehun ona bakmıyor bile. Ya da bakıyor mu? O da ayrı bi mal zaten. Şimdi de Soo'ya mı sardı acaba? Hem bana ne ya. Kim ne halt ederse etsin. Etsin ama yani Soo neden kocaman gözleriyle bana baktığı zaman kendimi uçsuz bucaksız çöllerimden ayrılmış Bahama adalarında tatile çıkmış gibi hissediyorum. Nefes almayı yeni öğreniyormuş gibi rahatlıyorum. Bana yeni bi dünyanın kapılarını açan bu lanet çocuk neden bana baktığında kalbimin soldan sağa falan kaydığını hissettiriyor? O aşka sahip değil. Aşkın ne olduğunu acı çekerken hafızasında bir yere kilitlemiş bir zavallı. Ve ben. Kim Jongin. Bir zavallıyla işim olmaz. Olamaz.

Daima SenleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin