KAL YA DA GİT

632 38 9
                                    



Jongin'i koşarken gördüğüm de kollarımı açarak gülümsedim. Oysa o beni geçip şuan bulunduğumuz uçurumun kenarına koştu. Biz buraya nasıl gelmiştik? Tanrım. Jongin.

"Jongin dur. Ne olursun dur."

Beni duymadan tam kenarda durdu. Korkuyla ona bakıyordum. Yapma. Bırakma beni. Jongin diye bağırarak yanına koştum ama eliyle durmamı işaret etti. Mecburen yavaşladım.

"Yaklaşma bana. Sen yalancısın. Beni sen öldürdün Soo. Beni uçuruma iten sensin. Ölüm fermanımı imzalayan tüm bu olanları yaşatan sensin."

"Yalvarırım yapma Jongin. Bak bunu konuşabiliriz. Yapma."

Deli gibi ağlıyordu. Ortamın sessizliği onun hıçkırıklarıyla bozulurken yanına gitmeye çalışıyordum. Ben onsuz olamazken o bensizliği nasıl seçerdi? Ben bunu ona yapan kişi olamazdım. İyiydim ben. Hiç kimseye zarar vermeyecek kadar iyi. Ama ya Jongin?

"Beni öldüren sensin Soo. Üzgünüm."

Jongiiiiiiinnnnn.

--

"Soo sakinleş. Tamam geçti. Geçti dostum. Al sık şunu. Tamam Soo. Geçti. Geçti. Sakin ol."

"O.... O öldü Luhan. Ben öldürdüm. Ben. Ben onu öldürdüm."

"Saçmalama Soo. Jongin aşağıda oturuyor. Sehun da geldi."

"Ama?"

"Kabus sadece. Yaşadıklarımızdan dolayı. Benim yüzümden. Ayrıca söylememi istedi sevgilin seni özlemiş."

"Kim?"

"Jongin'in daha haberi yok sanırım. Hayırlı olsun Soo. Umarım mutlu olursun. Beni ezip geçeceğini tahmin etmemiştim açıkçası. Bravo."

"Luhan. Bunu sen istedin."

"Sehun bunu biliyor mu Soo? İnat uğruna onunla çıktığını."

"Hayır. Bilmeyecekte. Hem bana güveniyor. Bende ona. İnat değil bu. Deneyim."

"O bir fare değil. Onu rahat bırak."

"Odamdan çıkar mısın Luhan. Hazırlanmam lazım."

Geyikcan sinirle kapıyı kapatıp çıkınca gülümseyerek yorganımı fırlattım. Onu böyle üzgün görmeye dayanamıyordum belki ama acısını çıkarana kadar devam etmek zorundaydım. Hızlıca yatağımı düzeltip kendime de çeki düzen verip aşağıya indim. Karşımda bana gülerek bakan Jongin bulmak hazine bulmaya eş değerdi. Yanlarına geçip meyve suyunu tek dikişte bitirdim. Hepsi bana uzaylı görmüş gibi bakarken kıkırdadım.

"Susamıştım. Öyle bakmasanıza."

"Sakin ol Soo." Luhan çöreği önüme koyarken gülümsedi.

"Yahh Lu. Bana bir daha sakin ol dersen seni kovalarım."

"Tamam sustum."

Luhan yerine sinerken Sehun sandalyesini çekip yanıma geldi. Bana aşkla bakan gözlerini kırmaya korktuğum kalbini gördükçe sinirlerim bozulsa da mecburdum.

Sahi ben neye mecburdum?

---

Okula geldiğimizde -evet saate bakıp oha geç kaldık dedikten yaklaşık 10 dakika sonra- tüm gözler bizim üzerimizdeydi. Sanırım sadece benim. Ya da durun Luhan ve benim.

"Speed Crunch aralarına kimseyi almaz diye biliyorduk. Siz hayırdır?" Tanımadığım çocuk yüksek sesle bağırınca Sehun ona döndü. Hiçbir şey söylemeden sadece bakışları bile yetmişti desem? Sanırsın okulun ağası. Sözü altın değerinde gibi.

Daima SenleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin