BEN ÜZGÜNÜM

736 43 9
                                    





Hayatta neyi yapmam dediysem başrolünde oldum ben. Kaçsam bile anında buldu beni korkularım. Vazgeçtiğimde bile izin vermedi ölmeme Tanrı. Ve ben anladım ki ne yaparsam yapayım çıkış yoktu bu karanlık zindandan.

Farklı olacağını düşündüm.
Hayaller kurdum.
Belki kızlar gibi pembe gözlükle baktım dünyaya.
Belki olabileceğini varsaydım.
Güzel günler beni de bulur dedim.

Ya Luhan?
Dostum bana ihanet ederken zerre düşünmemiş anında satışa gelmiştim. Sehun onun gözünde bu denli değer kazanmışken tutup da ben ona aşığım falan diyemezdim. Belki dün gece o sinirle 'Onun adını sıkça duyacaksın benim adımın yanında' tarzı tamamen gereksiz bir cümle kurmuştum ama ben aynı zamanda korkağın da tekiydim.

Kafese kapamıştım kendini. Chin'den sonra bir daha kimse yaklaşmadı o soğuk kapılara. Bir tek Luhan araladı bazen. Ona da tam anlamıyla izin vermediğim de her koşuluyla geri çekildi. Biliyordum. Korkutsa dahi o koluma taktığım beni tutan zincirler. Ben daha fazlasını yapamayacak kadar da acizdim. Aşkın ne olduğunu kitap sayfalarından öğrenmeye çalışacak kadar saftım. Bu saflığım hayattaki tek doğru yanımdı.

Yataktan kalkıp üniformamı giydim. Eee bu kadar dram yeterliydi. Saçlarımı düzelttikten sonra odama son kez bakıp merdivenlere yöneldim.

O sırada Luhan'da odasından çıktı. Hafif bir tebessüm ederek aşağıya indim. Tıkırtılar çıkararak yanıma geldi. Bana hala öylece bakarken kapı çaldı. Koşarak kapıya gittim. Kapıyı açtığımdaysa hayatımın şokunu yaşadığıma dair yemin edebilirdim.

"Jongin?"

"Günaydın Soo."

"Ne işin var burada?"

"Merhaba Luhan. İçeri geçebilir miyim Soo? Kapıda kaldık."

"Ah. Tamam gel."

Hala ne olduğunu anlamış değildim. Ben bugün bir yere gideceğiz diyen Sehun'u bekliyordum. Karşımda kim var? Mankafa Jongin.

"Okula beraber gideriz diye düşünmüştüm" dedi mırıldanarak. Elinde tuttuğu dergiyi kapıp yerine koydum. Yabancıların evimi karıştırmaya hakkı yok.

"Hadi ama Soo. Ben yabancı değilim. Dost olmaya çalışıyorum şurada. Neden beni itiyorsun?"

Ops. Ben ve sesli düşüncelerim. Hay bin mor menekşe. Ağzıma tüküreyim.

"Ben seni itmiyorum. Sen oldukça itici olduğun bu tavırlarım."

"Soo!!! Jongin içecek bir şeyler ister misin? Kahve, süt, meyve suyu?" Luhan dediğim kınamadan sonra araya girme ihtiyacı duyarak Jongin'e yalakalığa başladı. Tabi ya. Ortak onlar. Kim bilir ne planlar yaptılar acaba?

"Süt. Tercihen çikolatalı."

"Hemen getiriyorum."

Luhan beyefendinin tercih ettiği sütü getirirken bende çantamı toparladım. Jongin hala pişmiş kelle gibi sırıtma politikasını uygularken koltuğa yayılıp kolunu kenara dayadı. Usulca ona bakarken aslında iyi biri olduğunu düşünmeye başlamıştım. Gözleri keskince beni delip geçerken yumuşak dudaklarından kaçan nefesi ona daha fazla bakmam için bir sebepti sanki.

Oha artık.
Kız gibi hissettim bi an kendimi. Hatta neydi? Şopsevdi? Yok şapsevdü. Hayır hayır. Şıpsevdi. Evet kendimi şıpsevdi gibi hissettim. Bi Sehun bi Jongin diyordum ama hangisinin benim için önemli olacağına karar vermiştim.

Hislerimin kavgası Luhan'ın sütü getirmesiyle bozuldu. Jongin yavaşça sütünü içerken hayranlıkla onu izliyordum. Tanrım. Bi insanın yutkunuşu bile bu kadar mükemmel olabilir mi? Sakin ol Soo. Sakin.

Daima SenleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin