"Hayır ya... Yine mi?" dediğimde zaten gelecek olanı biliyordum. Annem elinde kızartma maşası, önünde bulaşık önlüğü, yıkılmış sert suratıyla karşıma dikilmiş, gözlerini gözlerime sorgulayarak dikerken, benden gelecek müspet cevabın hayalini kuruyordu.
Fakat onlara istediğini vermeyecektim. Çok zamandır inat ettiğim gibi inat edecek uzak duracaktım. Kavga istemiyordum. Babaannemin çemkirmelerin çekecek gücüm yoktu artık. Annemi göz ardı ederek portmantoya gittim. Sanki onu görmüyormuşçasına uzandım. Önce mini kot ceketimi, sonra çantamı aldım. Ama tam kapıya yaklaşacakken, annem hesap soran şekilde karşıma dikildi. Elini kapının tokmağına koydu, omzunu kapıya yasladı.
"Amcanlar artık bu iş uzamasın diyor... Bak babanda sinirleniyor artık senin itiraz etmene..."
Dişlerimi sıkarken "Anne, daha kaç kere diyeceğim. Biz onunla yapamayız... O salakla ölürüm de evlenmem... Hem amca deyip durma şu leş kargalarına. Öz bile değiller. Köyden, dıdısının dıdısından bahsediyoruz ne amcası... Babama söyledim. Okul bitmeden evlenmeyi düşünmüyorum. Ha bu arada evlenmeyi düşündüğüm zaman, bu sizin istediğiniz, görücü usulü olan bir eylem olmayacak, benim istediğim birisi olacak... Sevdiğim birisi... Kocamı, kendim seçeceğim..." derken, ne kadar büyük konuştuğumu bilmiyordum! Evden çıkarken annemin sesi aile apartmanının boşluğunda yankılanıyordu.
"Baban seni akraba dışında birine vermez. Boşa hayal kurma, elin adamlarını damat diye kapıya getirme, adamı da delirtme..."
Evet, günün ilk raunduna da tek yumruk yemeden nakavt olan boksörler gibi başlamıştım. Adım babamın kavuşamadığı kara Sevda'sından gelmiyor elbette. Büyükler istemiş, hiçbir nedeni olmadan konmuş öyle. Sevda... Boş sevda... Ailem doğudan ben ufakken göçmüş ama hala oranın bağnaz adetlerine direnerek sahip çıkıyorlardı. Kızlar okumaz, erkenden kocaya varır, ağzını açarak gülmez, büyüklerinin sözlerinden dışarı çıkmaz vs. vs. vs.. Ailedeki bu tezi çürüten tek kız benimdim! Sanırım bundan hep gurur duydum. O da sanırım ailemin tek kızı olmamdan kaynaklanıyordu. Babam her ne kadar sert duruşlu bir adama benzese de, bir damla gözyaşıma kıyamaz, dünyayı yıkardı... Ama nedense sevgisini içinde gizli yaşar, bir kez ifşa etmezdi. Annemi yalnızken sever, elin yanında umursamazdı... Ne garip bir sevgi biçimi anlamıyorum...
Annem, tam teçhizatlı bir ev kadını, çenesi susmayan, mantığı adetlerden ileri gitmeyen, eski despot konak anası gibi sert... Ama anne işte... Canım yandığında, bilirim ki ilk onun canı yanar...
Ama yanımızda yaşayan babaannem, çok fena bir kadın! Yüzünden sert akıyor dediklerinden. Çatık kaşlarının arasındaki gergin çizgileriyle, küstah dudaklarını hep kibirle büküşüyle, Dünya sanki onun etrafında dönmeli, onun sözünün üstüne söz söylenmemeli halleriyle, iç şişirin bir kadındı. Onu gördüğümde aklıma sevgi değil, hemen kaç politikası sirayet ediyor. Aklı fikri cahil adetlerde, geçmiş yaşamda, aile köklerinde, kafa şişiren eski adetlerdeydi. Kız kısmı ona göre değersiz... Önünde fazladan et parçası yoksa, yataklık bir obje, kuluçka makinası ve susması gereken stres topuydu. Annemde erkek evlat doğuramadığı için eksik etek... Ona göre kız kısmı eteği uzadığında, gözleri açılmadan evlendirilmeliydi. Gözü kocasında açılmalı, ağzını açınca kötekle susturulmalı, başını evden dışarı çıkarırsa cezalandırmalıydı...
Aklımda binlerce soru dönerken yine aklımı dersime verememiştim. Dalgınca durağa yürürken, bugün havanın ne kadar güzel olduğunu düşünmeye vaktim yoktu. Boş bakışlarım yol boyu dolaşırken, yanımdan geçen sevgililere çarpıca, farkında olmaksızın gıptayla baktım. Yirmiüç yaşındayım ve henüz hiç sevgilim olmadı, ya da flörtüm, gerçi aileme göre evde kalma yaşımı geçmiş, kız kurusu olmuştum bile... Elbette benimle ilgilenen bir sürü erkek oldu ama gerek ailemden olan çekincem, gerek derslerimi aksattığım zaman okuldan alınma korkum, bu eylemimi hep geriye teptirdi. Arkadaşlarım en az iki-üç kere çıktığı gençler oldu. Bense bunları sadece romanlarda okuyarak keşfediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GAMZELİM
RomanceHayaller, aptalca düşünen masum kızların saçma icadıydı ve Sevda... Asla o salaklardan olmayacaktı! Taki, Gamzeliyle karşılaşana kadar... "Sormak için geç kaldığın tek şey, ADIM olmasın" demişti ama sormadığı tek şey adı olmuştu... Keşke adını hiç b...