Yorumsuz bırakanı balkondan sallandırırım ona göre, :) oku, wotele sonra yorumlaşalım...:D
Öfke damarlarıma büyük bir hızla sirayet ederken, o anda düşündüğüm tek şey beni büyüsü altına aldığı, gözlerimi kırpmadan baktığım ve aynı anda tanımadığım çekici bakışlar değil, sadece öfkeydi!
"Uzak dur be... Ne sarılıyorsun Hacı baba tekkesine yem atan kuş gibi..."
"Sanırım ayakta durmanı sağlıyorum..." dedi gülümseyerek. Ne demiştim de gülüyordu ki saygısız uzaylı.
Pişkin adama bak hele. "Ben bunu 1 yaşından beri tek başıma gayette iyi yapıyorum. Ayakta dururum, amuda da kalkarım... Şimdi ön ayaklarını üzerimden çek, fazla ağırlık yapmasın ki yıkılmayayım..." dediğimde kaşlarını kaldırıp, sanki ona 'sapık' demişim gibi bana ters ters bir bakması vardı, şu şaşkın halinin resmini çekip telefonumda taşımak isterdim. Ağzının içinde homur homur söyleniyordu ama ne dediğimi anlamıyordum. Küfrediyorsa ben de ebesine selam çakardım bilmiyordu. Bakışlarım yüzünde salakça dolaştı. Bu haliyle dev bir çocuk gibi huysuzlanıyordu, sinirliyken bile gülmek istediğim ender anlardandı ama tabi ki yapmadım, bunun yerine çok kızgın olan kaşlarımı daha da beter çatarak- şirine olduğumu düşünmeden- gerilemesi için bekledim. Öküz adam, gerilemedi. Halla kollarındaki narin tutuşta saklı kalmıştım. Sanki kollarından bırakırsa, bir daha tutamayacağı yıllanmış sevdalısı gibi tedirgin bakıyordu yüzüme. Hah pardon, düşecek miyim diye kestirmeye çalışıyordu sanırım... Ah ben ve senaryolarım! Ama... Garipti işte. Yüzünü bile ilk defa gördüğüm bir adamla, durmuşum hem de tamamen spontane olarak gelişen durumda çene çalmaya çalıyorum, daha garipti.
"Bak bırakıyorum..." dediğinde benim sessizliğimden yararlanarak, biraz bozulmuş ama bunu bana hissetmemek adına muzip görünmeye çalışırken, yüzündeki o sakinliği tırnaklarımla kazımak istedim. Yaptım da. Hemen atılıp, "Kollarına atmak için çıldırıyor gibi mi duruyorum orada... Bırak tabi, hala tuttuğun kabahat." Dedim pişkin pişkin, sahi ben ne diyordum?
Elin tanımadığım adamıyla, bir odanın içinde, yalnız ve yaralı olarak çene savaşı yapıyordum. Annem görse kemiklerimi kırar, babam kesin beni çatıdan sallandırır, babaannem benden kurtulmanın en mükemmel yolunu bulur, evlendirirdi! Hain domdom ne olacak.
Kendi düşüncelerimin rezilliğine kaşlarım büzülmüş, dudaklarım gerilmiş, gözlerim yerdeki pahalı karolara kaymış olarak ne kadar durduysam artık, adamın ellerini cebine sokmasına ve bana keyifle bakarak gülmesine, zaman tanımıştım.
"Adımı merak ediyorsan..." Demişti ki başımı apansız kaldırıp, suratımı asarak "Aman söyleme, bugün yeterince samimi olduk bari adını bilecek kadar ileri gitmeyelim." Diye tafra yaptım. Adamın kokusunu bile biliyordum artık, adı neydi ki!? Ama öyle merak ediyordum ki, güzel gözlü, gamzeli, heybetli ve çekici adamın adını, ancak bunu tabi ki kendime sakladım! Bir Sevda atasözü derki ki, "Çok merak fareyi açlıktan... kediyi kederinden katlederdi."
Dışarı çıkıp da, serin hava yüzüme vurarak aklımı başıma getirdiğinde, elbette ki adamdan ne kadar etkilendiğimi kendime itiraf ettiğimi çabucak unutacaktım! Bir de bir şey fark etmiştim! Hani filmlerde kaza olunca, hastanelerde hastanın başına hep elinde not defteri olan afili polisler gelirdi, neden bana gelmemişti? Şurada kırk yılın başı kaza yapmıştık. Vay anasını, polis bile benim ifademi almaya değer görmemişti demek! Evde zaten "kız"ım diye değersizdim, bari devlet tarafından değerli olsaydım diye daha çok kızdım anama, neden beni erkek doğurmamıştı ki!
Zeki düşüncelerime ara verip, sağ ayağımdan güç alarak, birazda ağrı kesinin etkisiyle kapıya doğru sekerek yürümeye başladım. Hole sonunda geçtim. Kapıya kadar gitmem biraz zaman alacaktı. Kendime savaş açan aklımda binlerce soruyla salınıyordum. Hastane masraflarını nasıl ödeyecektim?. Babam şimdi kesin borca girecekti. Kıyamam ona, zaten beni okutmak için hem milletle, hem kesesiyle savaşıyordu. Annem duysa kesin kalp krizi geçirirdi, babaannem duymasa da olur, kesin münasip yerlerine kına yakardı... İç gererek yürürken, arkamdaki çekici adamın sessizce peşimden, yerde sürüklediğim alçılı ayağıma bakarak yürüdüğünü hissedebiliyordum. Valla kırıtmıyordum. Ayağım sekince garip oluyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GAMZELİM
RomanceHayaller, aptalca düşünen masum kızların saçma icadıydı ve Sevda... Asla o salaklardan olmayacaktı! Taki, Gamzeliyle karşılaşana kadar... "Sormak için geç kaldığın tek şey, ADIM olmasın" demişti ama sormadığı tek şey adı olmuştu... Keşke adını hiç b...