🧸⁷

598 82 35
                                    

Boğazımdaki kuruluk hissiyle gözlerimi araladım, uyuduğum vaktin aksine havanın karanlık oluşuna şaşırmıştım, uzun süredir uyuyor olmalıydım, başımdaki ağrıda bunu kanıtlar nitelikteydi. Olabilecek en yavaş şekilde doğrulmaya çalıştım yine de kardımın sağ tarafına aldığım yara kendini belli etti. Evet bıçağı saplayamamıştı fakat hatrı sayılır boyutta bir yarık bıkarmıştı bana.

Yanımda duran su şişesinden birkaç yudum alırken odadakilere gözüm takıldı, benimle beraber altı yataktan üçü doluydu, diğer ikisinin gece sigara içmeye çıktığını biliyorum o yüzden çok sorgulamadım. Yalnızca çaprazımda kalan yatakta olması gereken kişinin yokluğu içimde merak diye düşünmeyi tercih ettiğim endişe çanlarının çalmasına sebebiyet verdi. Yine mi uykusunda gitmişti? Yatağının toplu olmasından dolayı bu fikri aklımdan atmaya çalışsam dahi ben Hwang Hyunjin'dim huyum kurusun ki bazen mantığım değil merakım yön veriyordu bana, o anlardan birindeydim şu an geri yatmak yerine terliklerimi giyerek en sessiz şekilde ayrıldım odadan.

Alt katta bulunan koridorların sesleri kulaklarıma ulaşıyordu fakat bizim kat normalin aksine oldukça sessizdi, genelde küçükler erken uyur en üst kattakiler yaşlarının verdiği avantajla gece geç saatlere kadar ortada dolanabilirlerdi, şimdi tam tersi olmasıyla kaşlarım çatıldı, odadan çıkarken saate bakmayı unutmuştum çünkü. Arka demir kapıya çıkmak için en sonda bulunan dar ve dik merdiveni kullanmalıydım, basamakların önüne gelince içime derin bir nefes çektim ve ağrımı umursamadan inmeye başladım, yarı yolda bandajın altındaki ıslaklığı hissetsemde çok geçti artık, ben kaşınmıştım, şimdi söylenmek saçma olurdu.

Sonunda zemine ulaştığımda Jeongin'i nasıl uyandırabileceğimi düşündüm, uyurgezer birisi uyandırılmamalıydı hani, şimdi ne yapacaktım? Bu soğukta kalırsa zatüre olmaktan başka şansı yoktu.

Dışarının soğuğu sıcak bedenime vurunca istemsizce içim titremişti. Bahçeye çıkıp odağım ilk olarak demir kapıyı buldu, kimse yoktu. Tamam, beklediğim bu değildi, etrafa bakındım fakat gerçekten kimse yoktu. Büyük ihtimalle dikişleri zarar gören yara sızlarken kendime sövmekle meşguldüm. Bok vardı da inmiştim onca yolu, merakıma yenik düşüp hiç sorgulamadan gelmiştim şimdi de zararlı çıkan ben olmuştum.

"Hyunjin!"duyduğum sesle etrafa bakındım, bir an Jeongin'in sesini duyduğuma yemin edebilirim. "Hyunjin mal mısın ne işin var orada dikişlerin patlayacak!" Bu seferki gerçekten Jeongin'di ya da ben şizofren olmuştum. "Yukarıdayım bakama etrafa!" Yukarıdayım? Kafamı yukarı kaldırdığımda karanlıktan dolayı net göremdiğim bedenle karşılaştım. Çatıda ne işi vardı, hiç hoşuma gitmemişti bu. "Asıl senin çatıda ne işin var?" Kolumu hızlı şekilde kaldırınca zaten ağrımıyormuş gibi daha çok canım yandı. "Siktir ama" istemsiz bir küfür kaçırmıştım ağzımdan.

"Bekle oraya geliyorum kıpırdama!"

Dediğini yapmaktan başka çarem yoktu, tek başıma yukarı çıkabileceğimi hiç zannetmiyordum. Çok geçmeden açılan kapıyla gözlerim kömür saçlıyı buldu, kaşları çatık bana baktı birkaç saniye. "Neden buradasın senin yataktan kalkamaman lazımdı, bir de o kadar merdiveni mi indin" çatık olan kaşları daha da çatıldı söyledikleriyle, en az gece kadar koyu renk olan gözleri irislerimi buldu sonra da konuşmama fırsat vermeden omuzumun altına girerek içeriye yöneltti ikimizi de.

"Senin yüzünden, yine uyuyup buraya gelmişsindir diye geldim." Şaşkınlıkla bana baktı bu defa "ben sana görmemiş, bilmiyormuş gibi davran demedim mi? Neden peşine bu kadar düştün ki. Ayrıca saat daha on, uyanıktım yani." On mu? En az on ikidir diye düşünüyordum. Odadakiler erken uyumuş olmalıydı. Yine de çatıda ne işi vardı?

Bir basamak daha çıkarken konuştum "Peki çatıda ne işin var acaba? Yeni mekanın mı?" Bir anlığına durdu "hava almaya çıkmıştım" tabi ki yalan söylüyordu istemsizce kıkırdadım "kötü bir yalancısın Yang Jeongin hiç inandırı- ah!" gülerken karnıma bir ağrı saplanmıştı. Adi şerefsiz bıçağı götüne soksaydım keşke. "Bak böyle çarpılırsın işte, çok konuşma yukarı çık. Daha revire gideceğiz." Çok konuşmaya başladı bu çoçuk.

Ne kadar itiraz etsem de ikimizi de revire sürükledi. "Hadi Hyunjin ya, karnını tutuyorsun bir baktıralım dikişleri patlatmışsan mecbur hastaneye gönderirler zaten." Dediği ile gözlerimi devirdim "sanane Jeongin sen benim peşime düşme demiyor musun sende salsana beni, bırak patlamışsa patlamış." Ben söylenirken kapıyı birkaç kez tıklattı, ses gelmeyince içeri girdik. "Aynı şey mi yaran var, insanlıkta yaramıyor. Ayrıca nerede bu kadın?" Hemen konuyu değiş tabi dua et canım yarıyor yoksa uğraşırdım daha.

"Nerede olacak müdür yardımcısıyla kırıştırıyordur bir köşede." Gözleri irileşince kahkaha atacaktım neredeyse "bilmiyorum deme bana, sadece ben değil herkes farkında." Cevap vermeden malzeme dolabına yöneldi "aman ne yapıyorsa yapsın, hadi sen otur elimi yıkayıp geliyorum" dediğini yapıp sedyeye oturdum, çok geçmeden döndüğünde tişörtümü sıyırıp bandajı açmıştı. "Hadi yine iyisin yeniden dikiş atılacak bir durum yok temizleyip kapatalım." Sevinmiştim çünkü bugün yeterince katlanmıştım boğucu hastane havasına.

Kömür saçlı odaklanmış şekilde yaramı temizlerken bende dikkatim dağılsın diye onu inceliyordum, sert yüz ifadesini büzülmüş dudakları bozup komik bir görünüm sağlıyordu istemsizce sırıtmıştım buna. "Neden çatıdaydın?" Sorumla odağı dağılmış, göz devirerek cevap vermişti "cevap vermeyeceğim bu soruya anla artık." Sen yeter ki soru iste "ha sen soruyu beğenmedin, şeyi cevapla o zaman. Ne zamandır uyurgezersin? Neden o kapıda bekliyorsun? Kimseye söylememene sebebiyet veren ne? Ve son olarak o ayıcık hediye mi cidden?" Seri şekilde sorduğum sorular ağzının hafifçe aralanmasına sebebiyetvermişti. Elimi uzatarak kapattım ağzını. "Bakma öyle komik duruyorsun, ayrıca sinek falan kaçar kapa ağzını."

Sinirle omuzuma küçük bir yumruk attığında şaşıran taraf ben olmuştum "yok sen cidden deliymişsin, sal ya beni, sal be." Cevap vermeyeceğini zaten biliyordum biraz uğraşmak istemiştim ki amacıma da ulaştım. "Of sende hiç şakaya gelmiyorsun, merak etme ben gizliden öğreniyorum zaten her şeyi." Sonda göz kırptığımda gözlerini devirdi."Bitti, kalk bakalım çakma Sherlock." Çakma Sherlock? Oyle olsun bakalım. Yeniden kolumun altına girdiğinde odamıza doğru yürümeye başladık.

"Ya Jeongin kendin hakkında hiç mi bir şey söylemeyeceksin, ucundan çıtlat bari." Bıkkın şekilde ofladı "sanki ben senin hakkında her şeyi biliyorumda sen bilmiyorsun, iki hafta öncesine kadar muhabbetimiz yoktu, bir de şimdi bak." Haklıydı, ama işte sabredemiyordum çok mu Minho'yla takıldım acaba? "Sen sormuyorsun ki ben söylerim yoksa, hatta söyleyeyim. On sekiz yıl önce AVM'de çıkan yangında bulunmuşum, ailemden bir iz yok, ölenlere de DNA testi yapılıyor ama hiçbirinin çocuğu değilmişim. Kimlik falan da yok bileğimdeki bileklikte Hyunjin yazıyormuş sadece. Ailem bulunamayınca yetimhaneye gelmişim mecburen, soyadımı bilmedikleri için, kurtaran itfayecininkini veriyorlar, o gün bu gündür Hwang Hyunjin'im." Ben yine banane anlatma drmesini beklemiştim fakat beni yanıltarak sesini çıkarmamıştı. Bir süre sessislikte ağır ağır basamakları çıktıktan sonra konuştu. "Ailenle ilgili hiç bilgi yok yani?" Kafamı hayır anlamında salladım. "Yok"

"Anlatmana gerek yoktu, benden anlatmamı bekliyorsan bekleme." Beklemiyordum ki "öyle bir niyetim yoktu Yang  sen beni tanımadığını söyleyince anlattım, benim için sorun değil çünkü. Ama sende öyle olmadığını görebiliyorum, bence geçmişinden sen bile kaçıyorsun Jeongin." Çoktan odanın kapısının önüne gelmiştik, kapı kulpunu tutan eli birkaç saniye olduğu yerde durmuş sonrasında bana cevap vermeden açıp içeri girmişti. Beni yatağıma kadar gotürüp uzanmama yardım ederken ya da üstümü örterken de çıtı çıkmadı, bende konuşmamıştım doğru noktaya parmak bastım çünkü, ya da istemeden içinde sakladığı yaraya değinmiştim.

"İyi geceler Hyunjin, bir daha da saçma sapan hareket edip kanatma yaranı." Gece lamabasını kapatıp cevap vermeme fırsat bırakmadan elindeki diş fırçasıyla odadan ayrıldı. Ben uyuyana kadar dönmeyecekti muhtemelen, onu çözmem hoşuna gitmemişti, çizdiği sınırları aşmıştım. Belki kaçardı bir süre benden, hoş sevmiştim onun peşinde dolanmayı.

_____________________________

Selamm nasilsiniz

Hic yorum yapmiyorsunuz kiriliyorum kalbim cit💔 

mama's boy // hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin