🧸¹⁹

445 70 67
                                    

Önceki bölümü okuduğunuzdan emin olunnn🤍

bakınız oylarınız yorumlarınız geldi bölüm de geldi 😉keyifli okumalarrrr🫶🫶🫶











"Hyunjin"

Kömür saçlının sesini duymamla kaldırımın aydınlık olduğu tarafa adımlayıp beni görmesini sağladım. Gözlerini kısmış karanlıkta beni arayan Jeongin elimi sallamamla bahçeden çıkarak yanıma vardı. Kırmızı atkısı her zamanki gibi boynunda yer edinmiş beden merakla bana bakmış, gözleri elimdeki kağıt torbayı bulunca ondan önce lafa girdim.

"Hoşgeldin!" Biraz sesli konuşmuş olmalıyım ki hafifçe yerinde sıçramıştı "şey, pardon." Merakla yüzüme baktı. "Hoş buldum da, niye çağırdın beni. Endişelenmeye başlıyorum. Sorusuyla burada bekleyerek vakit kaybettiğimizi fark edip, elinden tutup caddeye doğru yönlendirdim "Hyunjin! Nereye? Kime diyorum, nereye gidiyoruz?" O hâlâ şaşkınca bana bakarken ben yüzümdeki tebessümle kısaca cevapladım sorusunu. "Gidince öğrenirsin. Hadi geç kalıyoruz."

Elini avucumdan kurtarıp durmamızı sağladı "nereye geç kalıyoruz? Cevap verir misin artık? Saat neredeyse gece yarısı ve sen aşağı in diyorsun, iniyorum, sonra da hiçbir şey demeden peşinden sürüklüyorsun. Korkutma beni." Sesli bir nefes verip arkamı döndüm. "Korkmana gerek yok Jeongin. Önemli bir olaya yetişmemiz lazım." Önüne düşen kömür saçları arasında gözüken çatık kaşları eski haline döndü dediklerimle. "Önemli bir olay?" Elimi ona doğru uzatırken başımı olumlu anlamda salladım.

"Hm, çok önemli ve özel bir olay." Tamam o zaman der gibi omuz silkerek elini bana uzattı. Az önceki tutuşumun aksine elini daha sıkı kavrayıp yeniden yürümeye başladık. Ben onu yönlendirirken sesi çıkmamış nereye gittiğimizi anlamaya çalışıyordu. Gece soğuğunun burnumuzu sızlattığı yaklaşık on dakikanın sonunda varmıştık.

Geçen sefer Felix'le beraber üçümüzün geldiği parkın farklı bir bölümüydü burası. Daha kuytuda kalan yer yıl başından kalma çıkarılmamış sarı led ışıklı ağaç sayesinde aydınlanıyordu. Jeongin merekla etrafı inceledikten sonra bana döndü. "Önemli olay? Sırıtırken yeniden başımı olumlu anlamda salladım. "Evet hatta çok az kaldı." Aramızdaki mesafeyi azalttıktan sonra elini alnıma götürdü "ateşin de yok, gayet iyi görünüyorsun aslında."

"Ya bir şeyim yok benim. Gözünü kapa sen açınca anlayacaksın." Ciddi misin? der gibi baktı yüzüme. "Çok ciddiyim, kapa hadi." Başka çaresi olmadığını anlayınca ellerini gözlerine kapattı. "Bakalım neymiş bu önemli(!) mesele." Elimi önünde sallayıp görmediğine emin olduktan sonra arkasına geçip üstü tenteli banka indirdim karton torbayı. Çikolatalı ve muzlu olan pastayı kutusundan çıkarıp renkli mumları sapladım. Arada saati kontrol ederken yemekhaneden ödünç aldığım kibrit ile tek tek yaktım hepsini.

"Hyunjin? Orada mısın?" Yanan mumlar esen hafif rüzgardan dolayı sönmesin diye uğraşırken gözleri kapalı olan Jeongin'in önüne ilerledim. "Sakın ben aç diyene kadar açma gözlerini." O derince iç çekmiş bense telefonumdan saate bakmıştım. Sekiz, yedi, altı, beş, dört, üç, iki, bir "bakabilirsin!"

"İyi ki doğdun Jeongin."

Ellerini yüzünden çekmiş. Gözleri ilk beni bulurken bakışları yavaşça üstü mumlarla süslü pastaya indi. Kaşları havalanmış, bir bana bir pastaya bakıyordu. Oldukça şaşırmış ifadesi yüzümdeki gülümsemeyi büyütürken ondan ses çıkmamıştı daha. "Sen?" sonunda konuşmasıyla biraz daha yaklaştım ona. "Sen nereden biliyorsun? Yani doğum günümü."

"Çok yanlış kişiye soruyorsun bence" göz ucuyla kimliğine bakmıştım. Çok az. Dediğimle gamzesi hafifçe kendini göstermiş, bu sefer sebebi göz yaşları olmayan parlak gözlerle bakmıştı bana. "Hadi üflesene, yoksa mumlu pasta yemek zorunda kalacaksın." Pastayı yeni hatırlamış gibi yanan mumlara doğru eğdi başını. "Dilekte tut." Dediğimle durmuş, bir anlığına tereddütle bakmıştı mumlara. Bana baktığında ne olduğunu sormak için dudaklarımı araladım, ancak o gözlerini kapatıp üflemişti mumları. Artık elimde tutmama gerek kalmayan pastayı banka bırakıp Jeongin'e döndüm yeniden.

mama's boy // hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin