sonat

150 21 23
                                    

Bugün fyodor dostoyevskinin hayatının dönüm noktasıydı.

Evleniyordu ve bugün de düğün günüydü.
Ailesi, birkaç ay öncesinden hazırlığa başlamış, oğlunun düğünü için gün sayıyordu.

Fyodorun ailesi ismi bilinen güçlü soylulardandı. Soylarının devam etmesi için her şeyi yaparlardı.
Ve gerçekten de bunun için ellerinden gelen her şeyi yapmışlardı.

Fyodor, yaklaşık 5 ay önce sevdiği birisini kaybetmişti. Hala kabullenmek istemese de o gitmiş miydi? Bu olamazdı değil mi?
Onunla bir sürü hayal kurmuşken şimdi başka bir kadınla mı evlenecekti?

Tek başına lavaboda aynaya bakarken içeriden konuşma sesleri geliyordu. Kaçmak istiyordu, çok uzaklara gitmek istiyordu ama yakalanırsa her şeyin daha da kötü olacağını biliyordu.

Tekrar tekrar nikolaiyi düşündü.
Kar tanesi acaba onu özlüyor muydu? Çünkü fyodor onu çok özlüyordu.

"Fyodor-kun, Herkes seni bekliyor daha ne kadar orda kalacaksın?"

"Geliyorum."

Yüzünü silip kapıya yöneldi ve açtığında gördüğü yüzle iğrenmemek için kendini zor tuttu. Bu teyzesiydi, yüzünde her zamanki gibi yapmacık bir gülümseme vardı.
Zaten nikolai de onlar yüzünden ondan kopmamış mıydı?
O gece onlar yüzünden o yangın çıkmamış mıydı?

Onları asla affetmeyecekti. Onlardan o kadar iğreniyordu ki sözcüklerle anlatılamazdı.

Hiçbir şey demeden kadının yanından geçip gitti, ardından büyük salona küçük bir göz gezdirdi. İçerisi epey kalabalıktı ve gelenlerin çoğunu tanımıyordu.

"Mr. Fyodor, içecek bir şeyler ister miydiniz?"

Sesin geldiği yere döndüğünde garsonun uzattığı şarabı gördü. Şu an hiçbir şey istemiyordu. Bu düğün ile ilgili hiçbir şey istemiyordu. Burdan kaçtıktan sonra kendisi de güzel bir şarap içebilirdi!
Elini gitmesi için salladı ve tekrar salondakilere döndü.

"Fyodor-kun! Catherine ne kadar güzel olmuş bir bakmak ister misin?"

"İstemem."

"İnsan eşini görmek istemez mi? Hadi bir bak"

Fyodor sabrının son damlalarındaydı. Tırnaklarını avucuna batırdı, sonrasında sahte bir gülümseme takınarak teyzesine döndü.

"En iyisi gelenlere hoş geldin diyeyim."

Kadın gülümsemesini yüzünden yok ederek suratını astı. Bu kesinlikle onun gerçek yüzüydü ve fyodorda bunu biliyordu.
İğrenç yaratıklar.
İçinden ne dese de azdı. Burdan kurtulmasına az kalmıştı. Kimse fark etmeden kaçmanın bir yolunu bulacaktı.

Gelenlerin etrafında dolaşırken koltukta kimseyle konuşmayan, uzun beyaz saçlı birisi duruyordu. Arkası dönük olduğu için yüzü görünmese de fyodor birkaç dakikada boyunca o tarafa kilitlendi.

Diğerlerinin aksine bembeyaz bir takım vardı üstünde. Saçları ise salınmış, hiç kimseyle konuşmadan öylece köşede oturuyordu.

Fyodor yutkundu. Yanına gitmek istiyordu ama ne diyecekti ki?
Çalan melodiyle beraber dikkatini rahibe çevirdi.

Daha erkendi.
Daha hazır değildi.
Hayır başlayamazdı.

Büyük kapının açılmasıyla gelin içeri girdi. Bu catherine, herkes ne güzel göründüğünü söylerken fyodor için bir şey ifade etmiyordu. Yoldan geçen bir kadın edasıyla ruhsuz bir şekilde kadını süzdü,
Ondanda nefret ediyordu.

"Mr. Fyodor, eşinizin yanına geçmelisiniz."

Fyodor, dişlediği dudaklarını serbest bırakarak kafasını salladı ve gelinin yanına gidip koluna girdi. Evlenmesi bir şey değiştirmezdi. Onunla hiçbir zaman bir çocuk sahibi olmayacak veya onu hiçbir zaman nikolai gibi sevmeyecekti.
Sadece boş hayaller.

Yaklaşık 10 dakika salondakileri dinledikten sonra garsonun dağıttığı içecekleri herkes içmeye başlamıştı. Bu ailesinin yaptığı bir tür ikramdı. Kimse saygın birinin yaptığı ikramı geri çevirmezdi değil mi? Öyle de yaptılar. Bir damla bile kalmayacak şekilde kadehteki içkileri bitirmişlerdi.

Yalnızca arkadaki beyaz saçlı davetli neden hala öyle bekliyordu? Ne bir ikramı kabul etmişti, nede biriyle diyalog içindeydi.

Herkes yerini aldıktan sonra ortalığa derin bir sessizlik çökmüştü. Şimdi izin istese teyzesinin kesinlikle dikkatini çekerdi bu yüzden boş anı kolladı. Rahat bir kadeh içkisini içeceği ve buralara bir daha adım atmayacağı anı.

"Bir saniyenizi rica edebilir miyim...?"

Gelin fyodorun kolundan çıkıp hızlı bir şekilde salondan çıkmıştı.

Ne yani.
Ne oluyordu?

Salondaki herkes hayretle gelinin gittiği yere bakarken en öndeki birkaç kişi yere düşmüştü. Bardaklar kırılmış, öksürme sesleri, koşma sesleri ve etrafa baktığında salondaki çoğu kişinin yerde yattığını görüyordu.

Belkide sadece bir rüyaydı veya beyni ona bir oyun oynuyordu.
Eğer öyleyse bu rüyadan asla çıkmak istemiyordu.

Teyzesinin yerde süründüğü anı gören fyodor, içinde sanki bir şeylerin tatmin olduğu duygusunu açığa çıkarıyordu.

Salonda bir kişi bile ayakta kalmadığında işte o zaman gerçek sessizlik çökmüştü.
Yada en azından o öyle sanıyordu.

Kapının ordaki oturan beyaz saçlı hala uyanıktı. Yerinden usulca kalktı, omzundaki pelerini sanki sonunda özgürmüşcesine salınıyordu.
Fyodordan sadece birkaç metre uzaklıkta durdu, ardından başını kaldırdı.

"Evleniyor muydun fedya"

Fyodor buz kesmiş bir şekilde öylece kalmıştı. Nikolai şimdi burda mıydı? Nasıl bir rüyaydı bu böyle? Belkide lavaboda kafasını falan vurmuştu.

"Kolya."

Birkaç adım daha yaklaştı beyazlı.
Kollarını fedyasına sarıp kafasını omzuna yasladı.

"Sen... Yaşıyor musun..?"

Beyazlı kıkırdadı, kafasını kaldırıp sevdiği adama baktı. Onun için salondaki herkesi hayattan koparmıştı. İkiside her şeyi biliyordu. Nikolainin ailesini öldürdükleri gibi nikolaide onlardan bunun bin mislini alıyordu. En sonunda tekrar kafasını özlediği bedene koydu ve gözünde artık daha fazla duramayan göz yaşı yanağından usulca süzüldü.

"Artık sadece ikimiz varız."


Moonlight/Fyolai One ShotHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin