0.3

263 52 47
                                    

sunoo
nerdesin

jungwon staji ekemezsin

telefonlarimi da acmiyorsun

jungwon
musadenle hastayim?

sunoo
yalan soyleme be

cocuklardan biri gormus seni az once disarida

gel suraya sikmeyeyim

jungwon
yalniz sen beni sikemezsin

sunoo
GELIR MISIN SURAYA

jungwon
telefonumu aliyorsun

gelmek istemiyorum

sunoo
cocuklarla tek basima ilgilenemiyorum jungwon

yardimci olman gerekiyor tamam mi

tek basima 30 tane kosturan cocukla basa cikamam

jungwon
cik banane

sunoo
YANG JUNGWON

COCUKLARA BIR SEY OLACAK

jungwon
ay uf amk

bekle markete ugrayacagim

sunoo
YA

jungwon
ne var be gelicem iste soylenme

daha 6 dakika oldu ders saati baslayali

sunoo
6 dakikada 30 cocuk ne haltlar yiyebilir gormek ister misin

jungwon
yok sag ol

marketten bir sey istiyon mu

alayim

sunoo
HAYIR

GEL ARTIK CABUK YETER

jungwon
tamam be

geliyoruz

***

"kırk saattir seni bekliyorum jungwon." bunu söylerken annem gibi hissettirmişti. yapacak bir şey yok anlamında ellerimi iki yana açtım. aldığım şeyleri kenara bırakıp stajyerlere ayrılan sandalyeye oturdum, telefona bakıyor olduğumdan olacak başımda dikilivermişti.

"kapat telefonunu."

"ya kim sunoo, kendi işine bakamaz mısın?"

"senin yüzünden çocukların hepsine kendim yetişmeye çalışıyorum, ciddi bir şey olabilir o yüzden bir tanesi bile başıboş kalmamalı anlamıyor musun şunu??"

anlıyordum aslında, ama çocukları gerçekten sevmiyorum.

"hayır, anlamıyorum. bir şey olmaz bakıyorum ben buradan."

"ver telefonunu."

"hayır dedim ya."

"versene be şunu!"

birbirimize bu şekilde bağırmaya devam ederken telefonumu çekiştiriyorduk, ne kadar sürdüğünden emin değilim ama çocuklar oturup bizi izlediğine göre sanırım biraz uzun sürmüştü.

"hani paylaşmak gerekiyordu!?" diye bağırdı çocuklardan biri, o an dikkatimin dağılması ile sunoo da telefonumu elimden alıp benden uzaklaşmıştı tabii, içimden ona güzel küfürler ettim.

"paylaşıyoruz aslında, değil mi jungwon?" bakışından ona ayak uydurmazsam ağzıma sıçacağı anlaşılabiliyordu.

"tabii, size paylaşmamanın ne kadar kötü olduğunu göstermek istedik yalnızca."

çocuklar söylediğime hak verdikten sonra sunoo onlara oyunlarına devam etmelerini söyledi, birkaç saniye içerisinde etrafa dağıldılar.

"telefonumu yine çıkışa kadar vermeyecek misin gerçekten?"

"evet, vermeyeceğim."

"tanrım... en azından tiktok'u kapat, şarjım bitecek."

"tamam kapatırım."

yine aynı yerime oturup çocukları izlemeye başladım. o da aynı şeyi sınıfın diğer ucunda yapıyordu. çocuklardan çok onun gözüme takılması tuhaftı aslında. ama çocuklardansa onu seyrediyordum şimdi.

biri yere düştüğü anda yerinden fırlıyordu, çocuk ise o kalkana kadar çoktan kalkıp oyununa devam etmiş oluyordu. çocukların ne zaman ağlayacağı belli olmuyor gerçi ama yine de en ufak düşüşlerinde bu kadar endişelenmesi çok şirindi.

gün sonuna kadar farklı bir şey yapmadık, arada benim önümde duran çocukların aptal isteklerine cevap vermem haricinde bomboş oturdum, ve onu seyrettim.

çocuklar evlerine dağılırken ve biz de toparlanmaya başlamışken telefonumun yokluğunu hâlâ hissetmemiştim bile... o önüme bırakmamış olsa bırakıp gidecektim.

"yarın görüşürüz jungwon. ve telefonun hakkında sorun yaşamamayı umuyorum yarın..."

sanırım yaşamayacaksın, çünkü seni seyretmek telefonumdan daha eğlenceliydi.

_______
27.11.23
haloo naber

✓ yapistiriciyi yalamayin (opsiyonel) ⌗ sunoo × jungwonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin