sunoo
nerdesinjungwon staji ekemezsin
telefonlarimi da acmiyorsun
jungwon
musadenle hastayim?sunoo
yalan soyleme becocuklardan biri gormus seni az once disarida
gel suraya sikmeyeyim
jungwon
yalniz sen beni sikemezsinsunoo
GELIR MISIN SURAYAjungwon
telefonumu aliyorsungelmek istemiyorum
sunoo
cocuklarla tek basima ilgilenemiyorum jungwonyardimci olman gerekiyor tamam mi
tek basima 30 tane kosturan cocukla basa cikamam
jungwon
cik bananesunoo
YANG JUNGWONCOCUKLARA BIR SEY OLACAK
jungwon
ay uf amkbekle markete ugrayacagim
sunoo
YAjungwon
ne var be gelicem iste soylenmedaha 6 dakika oldu ders saati baslayali
sunoo
6 dakikada 30 cocuk ne haltlar yiyebilir gormek ister misinjungwon
yok sag olmarketten bir sey istiyon mu
alayim
sunoo
HAYIRGEL ARTIK CABUK YETER
jungwon
tamam begeliyoruz
***
"kırk saattir seni bekliyorum jungwon." bunu söylerken annem gibi hissettirmişti. yapacak bir şey yok anlamında ellerimi iki yana açtım. aldığım şeyleri kenara bırakıp stajyerlere ayrılan sandalyeye oturdum, telefona bakıyor olduğumdan olacak başımda dikilivermişti.
"kapat telefonunu."
"ya kim sunoo, kendi işine bakamaz mısın?"
"senin yüzünden çocukların hepsine kendim yetişmeye çalışıyorum, ciddi bir şey olabilir o yüzden bir tanesi bile başıboş kalmamalı anlamıyor musun şunu??"
anlıyordum aslında, ama çocukları gerçekten sevmiyorum.
"hayır, anlamıyorum. bir şey olmaz bakıyorum ben buradan."
"ver telefonunu."
"hayır dedim ya."
"versene be şunu!"
birbirimize bu şekilde bağırmaya devam ederken telefonumu çekiştiriyorduk, ne kadar sürdüğünden emin değilim ama çocuklar oturup bizi izlediğine göre sanırım biraz uzun sürmüştü.
"hani paylaşmak gerekiyordu!?" diye bağırdı çocuklardan biri, o an dikkatimin dağılması ile sunoo da telefonumu elimden alıp benden uzaklaşmıştı tabii, içimden ona güzel küfürler ettim.
"paylaşıyoruz aslında, değil mi jungwon?" bakışından ona ayak uydurmazsam ağzıma sıçacağı anlaşılabiliyordu.
"tabii, size paylaşmamanın ne kadar kötü olduğunu göstermek istedik yalnızca."
çocuklar söylediğime hak verdikten sonra sunoo onlara oyunlarına devam etmelerini söyledi, birkaç saniye içerisinde etrafa dağıldılar.
"telefonumu yine çıkışa kadar vermeyecek misin gerçekten?"
"evet, vermeyeceğim."
"tanrım... en azından tiktok'u kapat, şarjım bitecek."
"tamam kapatırım."
yine aynı yerime oturup çocukları izlemeye başladım. o da aynı şeyi sınıfın diğer ucunda yapıyordu. çocuklardan çok onun gözüme takılması tuhaftı aslında. ama çocuklardansa onu seyrediyordum şimdi.
biri yere düştüğü anda yerinden fırlıyordu, çocuk ise o kalkana kadar çoktan kalkıp oyununa devam etmiş oluyordu. çocukların ne zaman ağlayacağı belli olmuyor gerçi ama yine de en ufak düşüşlerinde bu kadar endişelenmesi çok şirindi.
gün sonuna kadar farklı bir şey yapmadık, arada benim önümde duran çocukların aptal isteklerine cevap vermem haricinde bomboş oturdum, ve onu seyrettim.
çocuklar evlerine dağılırken ve biz de toparlanmaya başlamışken telefonumun yokluğunu hâlâ hissetmemiştim bile... o önüme bırakmamış olsa bırakıp gidecektim.
"yarın görüşürüz jungwon. ve telefonun hakkında sorun yaşamamayı umuyorum yarın..."
sanırım yaşamayacaksın, çünkü seni seyretmek telefonumdan daha eğlenceliydi.
_______
27.11.23
haloo naber
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✓ yapistiriciyi yalamayin (opsiyonel) ⌗ sunoo × jungwon
Fanfic"ya madem çocuk sevmiyordun ne diye anaokulu öğretmenliği okudun amına koyayım?!" "puanım ona yetiyordu." [story, texting] ©jadedstilll - 2023/24