Önümde 9 kişi vardı; uzunlu, kısalı, yaşlı, gençli. Ben aralarına giriyordum. Uzun muydum? Hayır. Yaşlı da değildim. O zaman ben, bu sırada ne halt yiyorum ulan, dedim kendi kendime. Hatırladım, annem yollamıştı. Kredi mi ne çekecektim? İyi de, şifresi yoktu ki bu kartın.Gözümü açtım, evdeydim, ama kimin evindeydim bilmiyordum. Bir yabancının evindeydim, elimde kart yoktu, telefon vardı. Telefonda şifre vardı: 1987. Ne alaka ki?
Gözümü kapattım ve yine açtım, sokaktaydım. Yağmur bardaktan boşalırcasına yağıyordu. Benim burada ne işim vardı? Bana ne oluyordu? Neredeydim?
Kafamı salladım, başım ağrıdı. Kulağıma mırıltı geliyordu, kimden bilmiyordum. Ben adımı bile hatırlamıyordum. Evime gitme ümidi ile gözümü kapattım, açtım. Mezarlıktaydım, yağmur yine vardı. Ailem gözümün önüne geldi, abim ağlıyordu. Onun abim olduğunu nerden anladığımı anlamadım, sadece öyle hissettim. Mezar vardı, yeni açılmış birini koyacaklardı içine. Ben bu ölünün nesiydim? Bilmiyordum. Ölü tabutla getirildi. Bir adam gördüm, yıkılmış, ağlamıyordu, gülüyordu. Yıkıldığını, gülüşündeki acıdan anlamıştım.
Adam iyi değildi, saçlarında beyaz tek tük vardı. Ama yüzüne bakanlar rahatlıkla elli yaşında derdi. Adamın yanına bir kadın geldi, çok güzeldi, saçları beline ulaşıyordu, sanki karışmıştı. Nedeni ne olabilir diye düşündüm. Ölen kişi onun yakını olmalıydı. İstemsiz kadına bir sempatim oldu. Tanıyordum bu kadını ve bu adamı. Kadın adama, "Hadi kalk, kızın geliyor," dedi. Ölen kız bu adamın kızıydı. Adam bunu duyduğunda sağ gözünden yaş aktı, dayanamadı daha fazla. Zaten demiştim.
Yıkılmıştı, adama doğru bir adım attım. Benim tarafıma baktı, korktum, nedenini bilmiyordum, ama beni görmesinden korkmuştum. "Kızım," dedi bana doğru, ve bana doğru yürüdü. O yürüdükçe geri adım attım. Bana neden kızım demişti? Gözümü kapattım, burayı hiç sevmemiştim.
Geri açmadan 1-2 saniye bekledim, korkuyordum, o adamın gelmesinden. Evet, acımıştım, ama korkutmuştu beni. Sonunda gözümü açtım, ama bu sefer beklemediğim bir yerdeydim. Hiçbir şey hatırlamıyordum, rüyalarım dışında. Yatakta yatıyordum, önümde 3 tane doktor vardı. Birisi bana baktı, "Uyandın mı, Deren?" Yok, uyanmadım kör, bunu kim doktor yaptı?
Evet diyecek halim yoktu, o yüzden gözümü kapatıp açtım, mesaj verdiğimi düşünerek sırıttım, doktor da sırıtmama karşılık verdi. "Bakalım gerçekten uyanmış mısın? Adını hatırlıyor musun?" Bu harbiden salak ya, az önce Deren dedin ya, alın bunu doktorluktan hemşire.
"Az önce söyledin ya, ismim Derenmiş," dedim ama boğazım acayip kuruydu, sanki aylardır konuşmamış gibi. Öksürdüm, o sırada fark ettim 2 doktor çıkmıştı. "Aileni hatırlıyor musun?" diye sordu. Hayır diyemedim, kafamı sağa sola çevirdim. Sadece ailemi değil, kim olduğumu, yaşımı, işimi, yine varsa sevgilimi bile hatırlamıyordum. Doktor bana döndü.
"Tanışalım o zaman, ben abin Cafer." Abim var demiştim, ama hatırlamıyordum. "Abim mi? Hatırlamıyorum, beni kandırmadığını nerden bileceğim?" güldü. "Zekama mı güldü, yoksa geri zekâma mı anlamadım?" "Hep böyle aptaldın küçük kardeşim," demiştim, geri zekâma güldü diye.
"Sana bir sürü sorum var, ama ilk sorum şu: Ben neden buradayım? Ne zamandır buradayım? Ben kimin? Annem nerde...." Sözümü kesti, "Hani bir soruydu üşenmeseydin de birkaç sorum var deseydim, bücür. Kendini ne zannediyorsun, salak, doktor, Deren. Kendini doktor zannediyor. Hey, belki ben de polis filanımdır, içeri atarım hastaya hakaretten." Sorularıma cevap verecek misin, yoksa yardım diye çığlık atayım mı? diye çemkirdim. Kaşını kaldırdı, yapamayacağımı düşündü. "İMDAT!" diye bağırdım, elini ağzımın üzerine koydu. "Kız sus, tamam, anlatacağım," keyifle güldüm.
"Sen Deren Akar, benim kardeşimsin," öyle bir söylüyorsun ki, sanki tahta varis getiriyorsun.
"Eee, bu kadar mı?" Kafasını hayır anlamında salladı. Hadi bakalım, neler geliyor?
"Sen alanında iyi bir cerrahsın, küçük kardeşim. Bu hastanede çalışıyorsun, ama şimdi hasta olarak buradasın. Nedenini bilmiyoruz." Neden olacak? Hastalarımın beni nasıl gördüğünü merak ettiğim için burada yatıyorum. Bir dakika, ne dedi? O alanda uzman mıymışım? Ben, yok artık!
"Başka sevgilim var mı?" Kaşları dikleşti. "Ben nerden bileyim Deren, Allah Allah! İnsan abisine bunu sorar mı?" "Haklısın, kızdırdın Deren, tebrikler." "Peki, caf-" Lafımı kesti, "Abi, abi." Nüfus cüzdanıma bakmadan abi demeyeceğim, Allah Allah. "Neyse, ne en önemli soruma geliyorum: Ben neden burada yatıyorum ve hiçbir şey hatırlamıyorum?"
Soru basit, cevap zordu. "Bilmiyoruz, hastaneden çıktıktan sonra bir araba sana çarpmış. 2.5 aydır burada yatıyorsun, bu yüzden kasların işe yaramaz halde, kırıkların vardı. Ama sen uyanmadan iyileşti birazı." Hiçbir şeyi hatırlamıyordum, sadece burada uyanmam vardı, hafızamda başka bir şey yoktu. Bu canımı çok acıttı. İnsan abisini bile hatırlayamıyorken , işini nasıl yapacak? Bıçak tutmayı unutmuşken, nasıl dikebilirim?
Bana bunu yapanı bilmiyorken, nasıl affedebilirim? Bilmiyorken, nasıl sorabilir, cevabın doğru olup olmadığını araştırabilirim?
"Mesleğim elimden alınacak değil mi?" diye sorduğumda, emeklerimin heba olduğunu hissettim, hepsinin yok olduğunu. "Hayır kardeşim, emeklerin heba olmadı, sen sadece yıllık iznini kullanacaksın o kadar. Korkma, ben yanındayım." Güven, güvenimi geri vermişti abim bana, o sözlerle güven vermişti. Ben o söze inanmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UYAN
AdventureDEREN ADINDAKİ 28 YAŞINDAKİ GENÇ KIZIN KOMADAN UYANMASI VE ONU KOMAYA SOKAN ŞEYİ BULMASI