2.2

777 109 85
                                        

denizin yanındaki küçük kayada otururken dalgın gibiydim. hava güzel olmasına rağmen denizin dalgaları hırçındı. biraz daha yakın dursam dalgalar üzerime gelecek gibiydi. her şey normaldi, içimdeki garip his dışında. sanki bir şeyler oluyordu ve ben bunun farkında değildim.

sonra küçük parmağımda bir hareketlilik hissettim. sol elimin küçük parmağından nereye olduğunu bilmediğim kırmızı bir ip uzanıyordu. ama ipin öteki tarafındaki her kimse o ipi çekiştiriyordu. ona gitmemi ister gibi. işin garip tarafı o tarafta kimin olduğunu hissediyordum ama bilmiyordum. sanki en yakından tanıdığım birisiydi ama ben ona oldukça uzaktım.

ipin daha sert çekilmesiyle ayağa kalktım. taşları geçip yola çıktıktan sonra ipi tutarak sonuna ilerlemeye başladım.

sonraki kadrajda artık denizde değildim.

ormanlık bir alanda yürümeye devam ederken ağaçların kırmızıya dönmesiyle duraksadım. ama duraksadığımda ip daha hızlı çekilmeye başladı. neden bilmiyorum ama o an koşmaya başladım. sanki sondaki kişi her kimse ona daha hızlı ulaşmak istiyordum.

koşmaya devam ederken aniden sendelememle durdum.

artık ipi çeken kimse yoktu.

sonra yine hızlı bir şekilde koşmaya başladım. ve ipin sonunu artık görüyordum. birisi vardı yerde. kırmızı ağacın altında uzanıyordu. ve sanki yine kırmızı bir nehirin içerisindeydi. yavaşca yaklaşıp yanına diz çöktüğümde tıpkı onun da sol elinin küçük parmağındaki kırmızı ipi gördüm.

yerde yatan kişiyle kırmızı bir iple bağlanmıştık.

sonra aniden ağlamaya başladım. bu kişiyi tanıyordum ama hatırlayamıyordum. en yakınımken en uzağım gibiydi. ardınca yüzüne yaklaştım. nefes almıyordu.

"seungmin."

yüzünü avuçlarıma aldıktan sonra yaklaşıp saçını öptüm. ağlamam şiddetlenmeye başlamıştı ve ellerim titriyordu.

"seungmin!"

"hayır, uyan. ölemezsin."

gözleri kapalı şekilde yatan genç kıpırdamıyordu ve bu beni daha da endişelendiriyordu.

"seungmin, uyan!"

artık bedenim de titrmeye başlarken yerde uzanan parmağındaki kırmızı ipi yeniden çekti.

"minho."

yattığım yerden hızla kalkarken derin nefesler almaya başladım. beyaz odada etrafıma bakarken başımda endişeli bir şekilde duran jeongin'i görmemle hızlıca ona sarıldım. "iyi misin?" demesiyle başımı sağa sola sallayıp reddettim. iyi değildim. hem de hiç iyi değildim.

olayları yeni yeni idrak etmeye başlarken hastanede olduğumu anladım.

minho dedim içimden. minho bıçaklanmıştı.

"minho," dedim gözlerimden yaşlar akarken. "jeongin, minho beni bekliyor." kolumdaki serum iğnesini hızlıca çıkardım. "seungmin dur, doktoru çağıralım sonra gideriz." ayakkabılarımı giymeye başlarken dediklerini duymuyor gibiydim.

minho beni bekliyordu.

ayağa kalktıktan sonra hafif başım dönmeye başlamıştı ama umursamadım. "beni ona götür, lütfen." dememle jeongin başıyla onaylamıştı."ama seungmin lütfen kendine hakim ol, olur mu?" ben de onu onayladıktan sonra odadan çıkmıştık. "ameliyatı iyi geçti ama,"

505 • 2minHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin