XI

204 22 25
                                    


Dumbledore ve ben ile birlikte, ikimizde bakan Fudge'nin odasındaydık. "Rapor elime ulaştı." Dedi Fudge. "Açıkçası geçmişinin böyle olması biraz tuhaftı ve beni meraklandırdı." Dumbledore oturuşunu düzeltti.

Dumbledore bana döndü babacan tavırla. "Değişik bir hareketine rastaldınız mı?" Başımı olumsuz salladım. "Hayır görmedim." Dumbledore mırıldandı ve oturduğu koltuğa yaslandı.

Camdan dışarı baktım. Hava çoktan kararmıştı ve yıldızlar ortaya çıkmıştı.

Masanın üstünde ki evraklara baktım, elime alıp. Gözümü ovaladım. Uykum gelmişti, kuru kahvenin tadı beni daha çok uykuya dalmamı daha çok istiyordu sanki. Tüy kalemi alıp şu ateşkesten sonra bize kalan evrak işleriyle uğraşmak yorucuydu.

Biraz daha evraklara gömüldükten sonra odaya güneş ışığı girmeye başladı. Bakan Fudge "Sanırım biraz daha burdayız o yüzden sandviç isteyelim ve kahve." Ev cini çağırıp ona bunu söylerken bende ara vermek için evrakları masanın üstüne bıraktım. Dumbledore da aynı benim gibi yaptı. "İyi dayandınız Lord Harrison" Gülümsedim sadece.

Dumbledore bana parşömen uzattı. "Bu da ölüm yiyenler için onaylanması gereken raporlar." Kelimeler gözümün önünde uçuşuyordu. Sol elimle gözümü ovaladım. "Bakacağım teşekkürler."

Kısa sürede atıştırmalıklar geldi. Kendime sebzeli seçeneği seçip sert kahvemden yudum aldım. Ağzımın yanması, kahvenin çok sert olması beni uyandırmıştı. Sandviçten bir ısırık aldım. Acıkmıştım.

Son kalan raporlara göz gezdirmeye başladım. Rapordan sonra farklı kurallardan uygulanması gerekenleri seçtim. "Hallettim sadece imza kaldı." Diyip ikisine de uzattım ikisi de bir bakındı sonra imzaladılar.

Bittiğinde ayaklandım. "Benden bu kadar dinlenmeye geçeceğim eve." Dedim. "Çalışmanızın eline sağlık hafta sonunda ki toplantıya bekliyorum."

Gülümsedim. "Elbette" Yine ağzım farklı konuşuyordu. Şömineye yaklaşıp mâlikaneme geçtim.

___ bir ara cidden uyumaliyim düzgünce ___

Gözlerimi simsiyah bir yerde açtım. Atmosfer karamsar, uyumsuzluk ve hatta ölüm hissi veriyordu.
"Merhaba?" Diye seslendim.

"Merhaba usta" Diye ses gelince çığlık attım. "Merlin’in kirli sakalı!" Korkudan aklım çıkmıştı. "Sen nesinn böyle?" Önümde ki kirli çamaşıra benzer simsiyah biri çıkmıştı hatta üstünde delikler vardı. "Dilenci misin?" Ciddiyetle sordum.

Karşımda ki adam (?) bana gülmeye başladı, uğursuz bir gülmeydi ve vücudum titremişti. "Birçok isimle tanınırım. Ama ilk defa böyle bir isimle çağrıldım." Dedi kap kalın, boğuk sesiyle. "Ben ölümüm çocuk"

"Ha?"

Ölüm diye kendini tanıtan yaratıkımsı kişi "Cidden tek tepkin bu mu?" Onayladım. "Evet"

"Her neyse ben ölümüm sen ustamsın, ustamsan görevin vardır."

"Daha ne kadar sorumluluk alacağım?" Dedim iç çekerek. Sanırım kader beni sevmiyordu. Ölüm beni duymazlıktan geldi. "Geçenlerde Griphook ve baban sana bahsetmişti kasan hakkında... Ve gücün gücünü geliştirmen gerekiyor..."

"Güç mü?"

"Ölüm büyü sanatını" Dedi benim yanıma yaklaştı. "Size görevlerinizi anlatacağım." Bana daha çok yaklaşarak arkama geldi. "Kader seni çok seviyor, oyuncak." Ne diyor bu? "Efendim?"

"Yakında öğreneceksiniz, Lordum." Dedi umursamayarak. "Ilk olarak Prevell'ın asırlar sonra ilk Lordu olmanı tebrik ederim." Alkışladı gülümseyerek. Iskelet şekli yüzünden yüzümü ekşittim. "Şimdi sorumluluklarından bahsediyorum. Biliyorum ki sen bu kısımları seviyorsun."

Verdadero y falso Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin