-Jinko'dan-
Eve girdikten sonra burnuma yemek kokuları gelmeye başladı. Shoto-san önde ben arkada yemek odasına girdiğimizde beyaz saçlı bir kadın bana gülümseyerek bakmaya başladı.
Fuyumi: hoşgeldin Jinko-kun! Ben Fuyumi Todoroki. Bu da kardeşim Natsuo.
Jinko: memnun oldum.
Beni baştan aşağı süzen bakışlar eşliğinde bana gösterilen yere oturdum. Fuyumi-san önüme adını bilmediğim bir yemek koydu. Sonra karşımdaki yerine oturdu.
Fuyumi: afiyet olsun. Umarım seversin.
Baş sallayıp chopstick leri elime alıp yemekten biraz aldım. B-bu çok lezzetli! Ben hızlı bir şekilde ağzıma bir kaç lokma daha atarken herkes beni izliyordu.
Fuyumi: sevdin mi?
Birden yaptığım şeyi fark edip kendimi toparladım. Bendeki ani değişimi görünce biraz garipsediler sanırım.
Jinko: elinize sağlık.
Yemek boyunca pek bir muhabbetin olduğunu söyleyemem. Yemekten sonra Endeavour işlerim var falan diyerek dışarı çıktı. Bende Shoto nun bana verdiği kıyafetleri alarak banyoya geçtim.
Sıcak su bedenimde akarken en son ne zaman sıcak suyla duş aldığımı düşündüm. Sanırım yetimhane zamanlarımdaydı. Gerçi o zaman da suyun sıcak olduğunu söyleyemem.. Yetimhane zamanlarımı hatırlamamla ellerim benim üzerimde bıraktıları izlerin üzerinde gezindi.. O kemer darbeleri.. Aç kaldığım zamanlar... Bıçak izleri... Diğer çocukların çığlıkları... Gözlerimi yumdum. Tam o esnada kapı çaldı.
Natsuo: oi. İyi misin? Uzun süredir duştasın.
Doğru. Duştan çıkıp üzerimi giyindim. Islak saçlarımla ve üzerimde Shoto-sana ait sweat ve eşofmanla dışarı çıktım.
Natsuo: *elindeki havluyu uzatır* saçlarını kurula üşüteceksin.
Jinko: *havluya bakıp kafa sallar*
Havluyu alıp Shoto-san ın bana gösterdiği odaya geçtim. Sadece mobilyalar olan bir misafir odasıydı anlaşılan. Yatağa oturup saçlarımı kurulamaya başladım. İşim bitince havluyu çalışma masasının sandalyesine serip yatağa uzandım. Saat daha 8 falandı ama yapacak bir işim olmadığı için uyumak bana en iyi seçim gibi geldi. Gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım..
.
.
.
Nefes nefese bir şekilde uyanınca daha fazla uyuyamayacağımı anladım. Zaten gece boyunca dalıp dalıp uyandığım için pek de kaliteli bir şekilde uyuduğum söylenemez.Jinko: bok gibi uyudum ya. Offf.
Ben yataktan söylene söylene kalkarken kapım çaldı.
Jinko: *kapıyı açıp içeri gir yapar*
Shoto-san içeri girdikten sonra kapıyı kapattım. Yatağa bir kaç forma bıraktıktan sonra sandalyeye oturdu.
Shoto: bunlar okul formaları. Giydikten sonra mutfağa gel, kahvaltı edip okula gidicez.
Jinko: anladım.
Shoto-san ayağa kalktıktan sonra bana döndü.
Shoto: tuhaf birisin. Ama artık aynı evde yaşayacağız. Anladın mı?
Jinko: ben hırsızım aptal değilim. Tabii ki aynı evde yaşayacağımızın farkındayım. Ve sen de benim gözümde tuhaf birisin.
Birbirimize sert bir şekilde bakarken Fuyumi-san ın bizi kahvaltıya çağırmasıyla gerginliğimiz biraz bozuldu. Shoto-san aşağı inerken bende üstümü değiştirmeye başladım.
.
.
.Fuyumi: günaydın Jinko-kun. Forma yakışmış.
Üzerimdeki formaya baktım. Açıkçası hiç giymediğim şeyler olduğu için garipsemiştim ama ses etmedim. Başımı sallayıp masaya otururken Shoto-san ban a tuhaf tuhaf bakıyordu. Sonunda dayanamayıp konuştu.
Shoto: kravatın nerde?
Kravat takmayı bilmediğim için takmamıştım. Benim aksime o kravatı takmıştı. Onun yanında kabadayı gibi duruyorum galiba. Ama kimin umrunda ki? Benim değil.
Kahvaltımızı edip evden çıkarken Shoto-san bana bir çanta uzattı. Kendi çantası gibi omuzdan askılı siyah bir çantaydı.
Jinko: *çantayı alır* ne zaman aldınız?
Shoto: *ayakkabısını giyerken* dün peder getirdi. İçinde defter kitap kalem falan da var.
Jinko: anladım..
Bu konuşmadan sonra sessiz bir şekilde yürümeye başladık. Shoto-san bana kaçamak bakışlar atıp durduğu için artık rahatsız olmaya başlamıştım ki patladım.
Jinko: ne bakıp duruyorsun!?
Shoto: şey kravatını aldım da. Takmak ister misin? Senin için takarım.
Jinko: *iç çeker* taktın kravata. Takmıcam o şeyi. Sıkar beni.
Shoto: sen bilirsin.
Yol boyunca aramızdan başka bir konuşma geçmedi. U.A. ye geldikten sonra ben müdürün odasına Shoto-san da sınıfa geçti. Müdürün sıkıcı nutuğunu dinledikten sonra giriş kartımı alıp sınıfın kapısının önüne gittim. Kapıyı çalmak ve çalmamak arasında gidip gelirken kendime tokat attım.
Jinko: *kendi kendine konuşur* ben Venomum. Bir çok kere hırsızlık yaptım bundan korkmamam lazım. Hadi ama Jinko kendine gel.
Kendimi silkeleyip kapıyı çaldım. "Gir" Sesini duyunca içeri girdim. İçerdeki herkes bana boş boş bakıyordu. Eraserhead e bakıp kendimi tanıttım.
Jinko: ben Jinko Kasayami. Özgünlüğüm morfix. Başka bir şey bilmenize gerek yok.
Bana olan tuhaf bakışların arasında Shoto-san ın arkasındaki sıram olduğunu tahmin ettiğim yere oturdum. Herkes bana bakmaya devam ediyor.. Yine...
Kafamı sıraya gömüp uyuklamaya başladım. Dışardan uyuyor gibi görünsem de iç dünyamda ne gibi şeylerle yüzleştiğimden habersiz bir şekilde beni sorgulamalarından nefret ediyorum.. İnsanların ön yargılarından nefret ediyorum..
Zilin sesini duyamamla ayılmam bir oldu. Herkes bana meraklı gözlerle bakıyor.. Siktir.. Onları süzerken bakışlarım kısa kahverengi saçlı bir kızın üzerinde durdu..
Bu kızı nerden tanıyorum ben?
O da bana tuhaf bir şekilde bakıyordu.Aramızdaki bu bakışma yeşil saçlı bir çocuğun benimle konuşmasıyla kesildi.
İzuku: jinko-san ben izuku midoriya! Tanıştığımıza memnun oldum! Şeyy özgünlüğün hakkında bir kaç soru sorabilir miyim?
Ne diyor bu çocuk? Benimle arkadaş olmaya falan mı çalışıyor. Bu bir ilk.
Jinko: *tuhaf bakışlarla* hayır.
İzuku: ov anladım. Ehm o zaman nelerden hoşlanırsın? Sana okulu gezdirmemi ister misin?
Jinko: hayır sadece uyumak istiyorum. Şimdi git.
Kafa sallayıp üzgün bir şekilde arkadaşlarının yanına her döndü. Ben de kafamı sıraya geri koydum.
Arkadaşa ihtiyacım yok. Sadece hayatta kalsam yeter bana..
༶•┈┈⛧┈♛♛┈⛧┈┈•༶༶•┈┈⛧┈♛♛┈⛧┈┈•༶
Evett ikinci bölüm!! Bölüm nasıl olmuş? Sizce Jinko neden arkadaş istemiyor? Ya da arkadaşlığa olan bakışı değişecek mi sizce? Veya Shoto ile yakınlaşacak mı? Sonraki bölümde ne olacak sizce? Yorumlarınızı bekliyorum.Sağlıcakla kalın hoşça kalın.
SONRAKİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE!!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dorobō No Me / mha oc /
ФанфикBen... Yaşamak istiyorum.. Neye mal olduğu umrumda bile değil... Böyle diyen biri... Hayatı hep zorluklarla geçti. Hiç bir zaman yaşıtları gibi olamadı. Olamayacağına da inanıyordu. Ta ki kahramanlar ona "Sen de onlar gibi olabilirsin! " diyene kad...